"Synthetic Architecture" isimli Instagram hesabındaki paylaşımlarıyla dikkat çeken Pınar Ongun ve Ozan Ertuğ ile, günümüzdeki yapay zekâ devriminin mimarlık alanındaki etkilerini; mimarlığın dijital dönüşüm sürecinde, 2000'li yılların başında başlayan dijitalleşmeden, yeni nesil programlara geçişle ilgili düşüncelerini ve deneyimlerini konuştuk.
Tarihi binaların içinde günümüz insanı görmek, hızla alışılabilen bir şaşkınlık. Tarihi çevrelerde otobüsler, elektrik direkleri, trafik ışıkları görmeye de hızla gözümüz alışıyor.
Mimarlık için mekân planlama ve tasarlama ustalığı demek yanlış olmaz. Ancak mimarlık kendi tarihsel geçmişi incelendiğinde, tarihin tüm farklı siyasi ve ekonomik dönemlerinde sermayenin bir aracı olarak işlev görmüş bir meslek alanıdır.
Dünyanın en önemli mimarlık etkinliklerine ev sahipliği yapan Venedik Bienali 18. Uluslararası Mimarlık Sergisi Kasım’da sona eriyor. Mimarlık alanındaki en bilinen ve geniş katılımlı uluslararası buluşmalarda güncel tartışmalara yön veren Venedik Mimarlık Bienali'nin bu yılki teması “Geleceğin Laboratuvarı” idi.
İçinde bulunduğumuz Antroposen Çağı, doğa ile ilişkimizi tekrar değerlendirmemiz gerekliliğinin aciliyetini farklı çerçevelerde ortaya çıkarttı. İnsan merkezli bakışın doğa eksenine kayması farklı alanlarda tartışıladururken mimarlık disiplini içerisine de girmeye başladı.
Bruno Latour’un 1991 yılında Fransızca olarak yayınlanan ve Türkçeye 2008 yılında Biz Hiç Modern Olmadık ismiyle çevrilen kitabı, bir simetrik antropoloji denemesi olarak ele alınmış modern konsept eleştirisidir. Latour, kitabında mevcut durumdaki antropolojik çalışmaların asimetrik özellik taşıdığı düşüncesiyle antropolojinin simetrik hale getirilebilmesinin nasıl mümkün olabileceğine dair tartışmalar yürütür.
Günümüzde çok sık karşılaştığımız "algı yönetimi" olarak ifade edilen manipülatif eylemin, nasıl etkili olabildiğini, nasıl etkili kullanabildiğini anlamak için araçlarını iyi tanımlayabilmemiz önemli. Bu eylemin karşılıklı bir etkileşim olduğu ve eyleyenin değil eylenenin de bu durumdan sorumlu olacağı bir gerçek. Ama bu yazının derdi ne eyleyen ne de eylenen ile ilgili…
D vitamini için haftada iki güneş banyosu, ilham için her gün biraz göz banyosu, yorgunluk için ayda bir köpük banyosu... Yüksek hızlı tren hatlarının kesiştiği, daha da hızlı uçakların geçtiği bu güvertede, her an kanatları altındakilere kanabilecek kadar uçarı...
"Mimarlık sanat mı yoksa mühendislik midir?" sorusu sık sık tartışma yaratan bir konudur. En kestirmeden mimarlığın her iki alanda da etkili bir meslek olduğu çıkarımı tartışmayı dengeleyen bir sonuç olarak hâkim görüş kazanır. Ancak...
do[x] architecture kurucuları Dicle B. Özdemir ve Kadir Uyanık’la tasarım yöntemlerini, müze ve sergileme alanlarındaki çalışmalarında nasıl bir hazırlık süreci izlediklerini, eski eserle ilişkilerini, kültürel miras konularına olan ilgilerini, sürdürülebilirlik odaklı tasarım prensiplerini ve multidisipliner çalışmanın avantajlarını ve zorluklarını konuştuk.
Üniversitede 2023 bahar dönemi paramparça geçti denebilir: Şubat’taki depremlerden sonra Nisan’a kadarki boşluk; ardından seçimler sebebiyle Mayıs’ın ilk haftasından başlayıp Haziran’da –bile– toparlanamayan bir dönem oldu.
Arqgen'in kurucusu, mimar Thomas Takeuchi ile yapay zekanın mimari tasarımda kullanımı hakkında Gözdenur Demir'in gerçekleştirdiği bu söyleşide, Takeuchi mimari tasarımda yapay zeka tabanlı yöntemlere olan tutkusunu ve bu yöntemler hakkındaki pratik bilgisini aktarıyor. Ayrıca Arqgen adlı startup şirketinin kuruluşundan, faaliyetlerinden ve devam eden projelerinden bahsediyor.
Suriçi İstanbul'unda dolaşmanın belki de en güzel yanı, yürürken aniden karşınızda beliriveren, yapılı çevre içerisinde günlük yaşantıya göz kırpan Bizans mimarisi.
Nicedir devran döndü, dönüyor, dönecek yollu sondajlardan, anketlerden geçilmiyor. Devran denen şeyin hareketlenmekte olduğuna dair alametlerin çokluğu, harareti azalmayan yayınların, yazıların ve konuşmaların başlıca hipotezini beslemeye yarıyor.
Ponto Atelier, farklı coğrafyalarda, değişen ölçekler ve programlarda projeleri olan Portekizli genç bir ofis. Atlantik Okyanusu’nda, Madeira Adaları’nda konumlanmış olan bu stüdyonun adını daha sık duymaya başlayabiliriz çünkü hem yapım aşamasında olan çeşitli projeleri tamamlanmak üzere, hem de bu yıl küratörlüğünü Andreia Garcia’nın üstlendiği Venedik Mimarlık Bienali, Portekiz Pavyonu’na davet edilen ofislerden biri oldular. Şebnem Şoher, stüdyonun kurucuları Ana Pedro Ferreira ve Pedro Ribeiro’yla işlerine ilham veren kaynaklar, adada olmak ve sürdürülebilirliğin farklı açılımları üzerine konuştu.
Tasarımdan uygulamaya bütüncül bir yaklaşımla ele aldıkları projeleriyle ve özellikle kamusal alanlardaki üretimleriyle ilham veren KAAT Architecture + Urban’ın kurucu ortakları Lebriz Atan Karaatlı ve Sacit Arda Karaatlı ile son dönemde gerçekleştirdikleri çalışmaları, Güney Amerika ve Avrupa’yı kapsayan gezilerinin detaylarını konuştuk.