Kamusallık ile Mekân Oluşturma Ustalığı

DEVRAN BENGÜ

"Mimarlık sanat mı yoksa mühendislik midir?" sorusu sık sık tartışma yaratan bir konudur. En kestirmeden mimarlığın her iki alanda da etkili bir meslek olduğu çıkarımı tartışmayı dengeleyen bir sonuç olarak hâkim görüş kazanır. Ancak mimarlığın bir mekân oluşturma ustalığı olduğu düşünüldüğünde daha çeşitli sorulara cevap aranması gerekir. Üstelik mekân ve insanın karşılıklı bir etkileşim içinde olduğu düşünülerek, mekanların toplum üzerindeki etkisi özellikle dikkate alınır (Nora, 2022). Dolayısıyla mimarlığın daha üst ölçeklerle olan ilişkisinin büyük önem arz ettiği bilinen bir gerçek.

Ancak kapitalist sistemin mekânsal örüntüsü piyasa paradigmaları ile işliyor (Baudrillard, 2013; Harvey, 2015, Lefebvre, 2013). Bu durum mimarlığın kent ölçeğinden koparılarak planlama ölçeğinden uzaklaşmasına neden oluyor. Mimarlık bağımsız ada-parsellerde değişim değeri üzerinden pazarlanan kütlesel formlara dönüşmüş durumda. Hatta bazı durumlarda form fonksiyonu yaratır bir hal aldı (Bali, 2011). Oysaki fonksiyon, başka bir ifadeyle insan eylemleri insan üretkenliğini arttırmak için niteliksel açıdan konfor değerleri yüksek ortamlara ihtiyaç duyarlar. Mimarlığın günümüzde kazanmış olduğu tanımlar tüketim toplumu değerleri üzerinden bu mesleğe kazandırılmış tanımlardır: Büyüklük, yükseklik, alan, kabuk, hipergerçeklik, tüketici, vb... Ölçek, bağlam, deneyim, hafıza, kullanıcı, kullanım, vb. gibi niteliksel değerler ise anlamını yitirdi ve/veya önemsizleştiler (Yırtıcı, 2005). Bu durumun topluma yansıması ise toplumun ya bireyselleşmesi ya da tüketim odaklı olarak kitleselleşmesi sonucunu doğuruyor.

Mimarlık disiplininin nasıl bir niteliğe evrileceği ve hangi değerleri dikkate alarak değişim geçireceği teknolojik gelişmelerin takip edilmesinin yanında felsefi bir yaklaşımın da yer almasını gerektirir. Özellikle “Nasıl bir hayat yaşamak istiyoruz?” diye soru sormaya başladığımızda farklı bakış açılarının da önü açılacaktır. Farklı fikirler ile farklı tartışma ortamları mümkün olabilecektir. Örneğin yaşayacağımız ortamın demokratik bir ortam olmasını istiyorsak “Birlikte nasıl yaşayabiliriz?” sorusu ile başlangıç yapabiliriz (Touraine, 1994; Touraine 1997). Bu soru ise bir anda bize merak edeceğimiz ve araştıracağımız yeni “değerlere” yönelik geniş ufuklar sunar. Birlikte yaşamanın hangi değerler ile oluşturulabileceğini sorgulamak ile başlarız öncelikle…

Bu ilk sorgulamalar engin bir okyanusa yelken açmak gibidir. Başlangıçta hayat; denize açılıp batmak üzere olan bir tekneye adım atmaya benzer… Ufuklara yelken açmak; beklenmedik yeni kavramlar, yeni sorular ve yeni sorunlar ile karşılaşma cesaretini gerektirir. Her bir karşılaşma yeni keşifler anlamına gelir. Keşfettikçe sorgulamak daha da keyifli hale gelir ve okyanusta ilerleme sürecinde zamanla ustalık kazanılır. Böyle bir ustalaşma, eğer çıkılan yol, demokratik bir yaşam arzusu ile çıkılan bir yol ise bu yaşam biçiminde hangi değerler bağlamında mimarlığı ele alacağımız konusunda taşların yerine oturması için gerekir. Farklı yaşam formlarını tercih edecek olanlar için de benzer bir yolculuk elbette ki yine mimarlığın değerlerini tanımlamak için gerekli olacaktır…

Demokratik bir gündelik yaşamda mimarlık yapıtlarının değerlerinin tüketim kültürü üzerinden değil üretim kültürü üzerinden tanımlanması önemlidir. Üretkenlik demokratik bir bilincin gelişimi için en önemli dinamiklerden birisidir. Üretim fikirsel gelişimin ve farklı görüşlere açık olabilmenin önünü açan ortam dinamiklerinin en önemlisidir. Üretkenlik insan bilincinin sorgulama yetisini aktifleştirir. Peki, konumuz mimarlık olduğunda, biz bir mimarlık yapıtını üretim değerleri üzerinden nasıl değerlendirebiliriz? Bunun için mekanların tasarımında niteliksel bir bakışın olması şart. Mekâna niteliksel bakmak, mekâna fonksiyonel açıdan ve insan odaklı olarak bakmayı gerektirir. Üretkenliğin gelişmesi mekanların keyifli bir üretime imkân veren her türlü konfor özelliklerini barındırmasını gerekli kılar. Ancak, tabii ki bu da yeterli bir kriter değildir.

Culdesac Tempe (Kaynak: culdesac.com)
Culdesac Tempe (Kaynak: culdesac.com)

Bir diğer kriter ise "bağlam" olarak ele alınabilir. Mimari yapıların kent ölçeğindeki bağlam ile olan ilişkilerinin nasıl kurulduğu önemli. Zira yapının yer aldığı bağlam ile kurduğu ilişki biçimi demokratik gündelik yaşamın gerekli bir unsuru olan kamusallığın canlılığı açısından önemli. Kamusallık, tüketim toplumunun sosyalleşme biçimlerinden beslenebilir. Ancak bu, sosyalleşme biçimlerinden çok farklıdır. Kamusal özne bilinci ve sorumluluğuna sahip olan bireylerin karşılaşma biçimlerini içerir. Demokrasinin varlığı ise kamusal öznelerin varlığını gerektirir. Toplumun bireyleri kamusal özne olamadıklarında demokrasiden de bahsetmek mümkün olamaz (Sennett, 2010; Sennett, 2022). Kamusal özne olabilmek, her türlü farklılığı da kabullenmeyi gerektirir. Farklılıklar ile bir arada yaşayabilmeyi… Demokratik yaşam için farklılıklar ile kültürel anlamda zenginleşmek temel bir amaçtır. Kamusallığın canlı olduğu ortamlar özgür tartışma ortamlarını, fikir tartışmalarını, özgür ifade biçimlerini ve her türlü gösteri ve sanatsal ifade biçimlerini kapsar. Ayrıca kamusallık toplumun kent belleği ve toplumsal hafızası bağlamında deneyim birikimi sağlaması açısından da önem arz eder (Arendt, 2013; Berktay, 2012; Negt ve Kluge, 2018; Sennett, 2010). Canlı bir kamusallığın varlığı kamusal alan oluşumlarını da güçlendirdiğinden toplumun birlikte yaşam becerilerini arttırır. Peki bir mimari yapı bu nitelikler ile ilgili olarak bulunduğu bağlam ile ilişkisini nasıl kurabilir? Bir mimari yapının fonksiyonu ne olursa olsun, bir tasarıma kamusallık bilincini saklı tutarak bakmak nasıl olabilir? Bu yaklaşım her türlü tasarımı öncelikle kentsel ölçek üzerinden ele almayı gerektirir. Ölçek önemli bir kavram olarak karşımıza çıkar. Mimari bir tasarımı kendi ölçeği içinde planlarken aynı zamanda kentsel ölçek ile olan ilişkisini de kamusallığı canlandıran yaklaşım yöntemleri ile tasarlamak mümkün. Ancak bunun için üst ölçek planlama pratiklerinin kamusallık bağlamında yapılandırılması önemlidir. Bu yüzden şehircilik ölçeklerindeki kararlarda kamusallığın temel değerlerden birisi olması gerekir. Dolayısıyla, şehircilik ölçeğinde, planlamaya kamusallık dinamikleri üzerinden geliştirilen yeni yöntem yaklaşımlarının geliştirilmesi ve pratik hayatta mimari uygulama alanları için zemin sunuyor olması gereklidir. Planlama, kamusallık konusunu ağırlıklı olarak kamusal mekanlar üzerinden ele alır. Bunu yaparken de ağırlıkla rekreasyon alanları olarak ele aldığı kamusal mekanların fiziksel olarak konumlandırılması ve yapılandırılmasıyla kamusallığın canlandığını varsayar. Demokrasinin gelişmiş olduğu Danimarka gibi örnek ülkelerde kamusal mekanların planlaması ile canlanan kamusallığın demokratik açıdan gelişmekte olan ülkelerde de aynı araçlar ile sağlandığı düşünülür (Gehl ve Svarre 2013; Madanipour, 2010; Mitchel, 2003). Gündelik yaşam pratikleri bu canlılığın demokratiklik düzeyine göre farklılaştığını ve aynı şekilde her ortamda sağlanamadığını gösteriyor. Dolayısıyla demokratik açıdan gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelerde, kamusal mekanların kamusallığı canlandırmaya yönelik olarak farklı bakış açılarıyla nasıl tasarlanacağı sorusu önemli. Mimarlığın kendi ölçeği çerçevesinde bu bakış açısında ele alacağı yaklaşım; bulunduğu bağlam ile olan sosyal ilişkileri güçlendiren mekânsal tasarım formlarını yapı ölçeğine uyarlaması olabilir. Etkili sonuçların elde edilebilmesi planlama ölçeğindeki kararlara bağlı. Ancak kamusallık, kendi niteliksel dinamikleri açısından sanat ve kültür etkinlikleri ile desteklenen bir unsurdur. Dolayısıyla mekân tasarımlarında ele alınan fonksiyonların kamusallığı destekleyen bu fonksiyonlar ile karma bir yaklaşım çerçevesinde geliştirilmesi mümkün olabilir. Ancak bu yaklaşımlarda tüketici odaklı olmak yerine kullanıcı odaklı olmak gerekir. Bu fonksiyonlardaki üretimlerde katılımcı faaliyetler desteklenmelidir (Bengü, 2017). Peki bu bakış açısı bir tasarım yaklaşımı olarak nasıl yapılandırılabilir? Bunun için mimari tasarım süreci, katılımcı bir süreç olmalıdır. Ancak yeterli değildir! Aynı zamanda yapı işletme sürecinde de kullanıcıların sanatsal ve kültürel üretkenliğe ve üretime katılımcılığını sağlamak gerekir.

Kentsel dönüşüm süreçleri bağlamında konut adaları açısından bu konu kolaylıkla ele alınabilecek bir konudur aslında. Tabii ki üst ölçek kararlarına muhtaçtır. Planlama ve kamu yönetimi açısından önemli hukuki reformların gerekeceği aşikâr... Ancak sadece uygulama pratiği açısından bakıldığında, kamusallığın canlanması için mimari ölçekteki mekânsal uygulamaların önünü açacak önemli ve değerli bir yaklaşımdır. Özellikle küçük parsellerden oluşan geniş yapı adaları kendi içlerinde kullanıcıları için etkin ve etkili olacak kamusal mekânları üretebilecek ölçekler sunarlar. Parsel ölçeğindeki apartman bloklarının yenilenmesi meselesine dönüşen kentsel dönüşüm projesi adı altındaki inşaat faaliyetlerinin adalar bazında ele alınması ve her konut adasında kamusallığı canlandıran mekânsal tasarımların önünün açılması, kamusallığın canlandırılması için de önemli bir model yaklaşımı olabilir. Bu kentsel tasarım modeli farklı ülkelerde uygulanıyor. Ancak modelin kamusallığı canlandırmadaki rolü ile demokrasinin gelişmekte olduğu ülkeler açısından ele alınması literatüre yeni ve aykırı farklı bir bakış açısı sunacaktır. Ayrıca özellikle kentsel ölçekte ele alınan ve planlama disiplininin temel konularından olan kamusallık, kamusal mekân, kamusal alan gibi kavramların mimarlık disiplininde de daha etkili olarak değer kazanmalarını sağlayabilir.

Culdesac Tempe (Kaynak: opticosdesign.com)
Culdesac Tempe (Kaynak: opticosdesign.com)

Şehircilik, kamusallığı, planlamanın temel kriterlerinden biri olarak değerlendirerek mevzuatlarda bu kritere yönelik yöntem yaklaşımlarına yer verebildiğinde sosyal donatılar üzerine de ayrıca düşünmek gerekir. Örneğin özünde kamu yararı hizmeti içeren donatılar mimari fonksiyonları bağlamında kamusallığa bir altyapı hizmeti veriyor olabilir mi? Sanat ve kültürel faaliyetler ile kamusallığın canlılığı arasında birbirleriyle örtüşen dinamikler vardır (Bengü, 2017; Firidin ve Bengü, 2022). Dolayısıyla sosyal donatı araçları arasında birer sosyal altyapı olarak kamusallığa hizmet veren araçların geliştirilmesi de mümkün olabilir (Bengü, 2023). Şehircilik ve planlama alanında kuramsal olarak geliştirilebilecek bu tür yaklaşımlar, mimari ölçekteki tasarım yaklaşımlarının da farklılaşmasına imkân sağlar. Kamusallığı canlandıran fonksiyonları içerebilecek sosyal donatıların mimari ölçekte hem fonksiyonları bağlamında hem de kamusallığı canlandıran mekânsal kurguları ile tasarlanmasına yönelik değerleri ön plana çıkar. Aynı zamanda bu sosyal fonksiyon mekanlarının, kent bağlamı ile kurduğu ilişkinin kamusallık açısından canlandırıcı etkileri olması da beklenen bir sonuç olur.

Kamusal mekân kavramı şehircilikte olduğu kadar mimarlık literatüründe de yoğun olarak kullanılan bir kavram. Ancak kamusal mekânı tasarlayarak fiziksel olarak mekâna uyarlamak her zaman kamusallığı canlandıran bir etki yaratmıyor. Mimarlığın bu gerçeğin farkına varması çok önemli. Zira yaşam ortamının demokratikliğinin sürdürülebilirliği sadece fiziksel mekân tasarım ve uygulamaları ile mümkün olamaz. Ancak mekân tasarımlarındaki yaklaşımların, mekân etkileşimlerinin bundaki etkisi de kaçınılmaz…

Sürdürülebilirlik kavramı mimarlık literatüründe 2000’li yıllardan beridir çok tartışılmış ve araştırmalara konu edilmiş bir kavram. Sürdürülebilirlik ekonomik, ekolojik ve sosyal olmak üzere üç ayrı kalkınma boyutunun bir arada ele alındığı bir süreç. Sürdürülebilirlikten bahsedebilmek ise demokratik bir yönetim anlayışının varlığının kabulünü gerektiriyor. Kamusallık, demokrasinin varlığı için gerekli temel taşlardan biri olduğundan, sürdürülebilir bir sosyal kalkınma için gerekli olan sosyal sermayenin varlığı açısından da önemli bir unsur. Dolayısıyla nasıl bir yaşam istiyoruz sorusuna demokratik bir ortamda yaşama isteği ile cevap veriyorsak mimarlığı kamusallık bağlamında ne tür dinamikler ile hangi değerleri ele alarak gerçekleştireceğimizi tartışmamız gerekir. Ama tabii ki yeterli de değil… Mimarlık ve şehircilik kuramlarının geliştirilmesine ve planlama pratiklerinde yeni yöntem yaklaşımlarına ihtiyaç var. Bu yaklaşımların geliştirilebilmesi kamu yönetimi açısından da önemli yeniden yapılandırmaları mutlaka gerektirir.

Kaynakça:

  • Arendt, H. (2013). İnsanlık Durumu. İstanbul: İletişim Yayınları.
  • Baudrillard J. (2013). Tüketim Toplumu, 6. Basım, İstanbul: Ayrıntı Yayınları
  • Bali, R. N. (2011). Tarz-ı Hayat’tan Life Style’a - Yeni Seçkinler, yeni Mekanlar, yeni Yaşamlar. İstanbul: İletişim Yayınları
  • Bengü, D. (2017). Kamusal Mekânın Yapılanmasında Kamusallık ve Ekinsel Üretim Mekânlarının Rolü: Kadıköy Örneği, Yayınlanmamış. (Doktora Tezi). İstanbul: Mimar Sinan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü. YÖK Ulusal Tez Merkezi: 484241.
  • Bengü, D. (2023). Mekâna Sosyal Altyapı Olarak Bakmak: Alternatif Sahneler, Mimarlık, Planlama ve Uluslararası Araştırmalar, 8-38. Ankara: Platanus Publishing
  • Berktay, F. (2012). Dünyayı Bugünde Sevmek (Hannah Arendt’in Politika Anlayışı). İstanbul: Metis Yayınları.
  • Firidin Özgür, E. ve Bengü D. (2022). The Impact of Alternative Theater Stages on Public Spaces within the context of Publicness in Kadıköy. Planlama Dergisi, 32(2), 127-142.
  • Gehl, J. ve Svarre, B. (2013). How to study public life. Washington DC: Island Press.
  • Harvey, D (2015), Asi Şehirler. Metis yayınları, İstanbul.
  • Lefebvre, H. (2013). Gündelik Hayatın Eleştirisi. (2. bs), İstanbul: Sel.
  • Madanipour, A. (Ed.). (2010).Marginal public spaces in European cities, Whose Public Space? London: Routledge, 111-130.
  • Mitchell, D. (2003). The Right to the City: Social Justice and the Fight for Public Space. London: The Guilford Press.
  • Negt, O., Kluge, A. (2018). Kamusallık ve Tecrübe. İstanbul: Notabene.
  • Nora, P. (2022). Hafıza Mekanları, İstanbul: Doğu-Batı
  • Sennett, R. (2010), Kamusal İnsanın Çöküşü. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
  • Sennett, R. (2022), Karakter Aşınması. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
  • Yırtıcı, H. (2005). Çağdaş Kapitalizmin Mekânsal Örgütlenmesi, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
  • Touraine A. (1994). Modernliğin Eleştirisi. İstanbul: YKY Yayınları.
  • Touraine A. (1997). Demokrasi Nedir? İstanbul: YKY Yayınları.

Etiketler:

İlgili İçerikler: