Muğlak Standartlar Enstitüsü Tefrikası Bölüm 2: Deniz Görmek
Kadın odadan içeri girdi. Vaviyen anahtarı1 çevirip floresan ışıkları yaktı.2 Cılız mavi ışığın içinden geçti. Sarı plastik yağmurluğunu portmantoya3 astı. Çevik hareketlerle odada ilerleyip boyundan oldukça büyük olan kitaplığa ulaştı.
Raftan Seymour Slive’in Dutch Painting, 1600-1800 kitabını aldı ve sayfalarını çevirmeye başladı. Kitabın ortalarına doğru Gabriël Metsu’nun Mektup Okuyan Kadın resmini fark etti. Resimde bir kadın mektup okurken bir diğeri camdan dışarı bakıyordu.
Kalın kitabı koltuğunun altına alıp odanın köşesinde duran fotokopi makinesine doğru ilerledi, A44 boyutunda bir kağıda sayfanın fotokopisini çekti. Masaya geri döndü ve kağıdın arkasına dolmakalemi5 ile yazmaya başladı.
Deniz görmek: İstanbul’daki evler için belki başka hiçbir yerde olmadığı kadar kritik bir önem taşır. 19. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde İstanbul Boğazı (Boğaziçi) kıyısına inşa edilmeye başlayan yalılar başta olmak üzere deniz kenarında konut sahibi olmak6 hem görece ayrıcalıklı deniz taşımacılığından faydalanmak,7 hem deniz ve doğa manzarasına hem de yaz aylarında bir sayfiye mekanına sahip olmak anlamına gelirdi. Boğaz kıyılarının 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren büyük bir hızla dolmasıyla birlikte Boğaziçi’nde imarın olasılıksızlaşması “deniz kenarında ev”8 kavramının yerini “deniz manzaralı ev”e bırakmasına neden olur. Boğaz’ın ikinci kuşağına inşa edilen konutlar bu minvalde değerlendirilebilir. Bu konutlar Boğaz’ın yamaçlarında kurulu olup deniz kenarındaki evlerin üzerinden, erişimi meşakkatli bir manzaraya bakar. Deniz manzaralı evler kuşağının da dolmasıyla birlikte artık yamaçlara değil tepelere inşa edilmeye başlayan konutlar, deniz manzaralı evlerin arasından denize bakmaya başlar. Artık evin manzarası deniz ve karşı taraftan ibaret değildir, kadraja başka binalar ve benzeri engeller girmeye başlar. Deniz ile ilişkisi bağlamında en zayıf olanlar deniz gören evlerdir. Bu evlerin Boğaz’a olan uzaklıklarının, cephelerinin hangi yöne baktığının ve denizle olabilecek diğer ilişkilerinin artık bir önemi kalmamış gibidir. Evin kaç odasının deniz gördüğü emlak piyasası bağlamındaki değerine etki etse de herhangi bir penceresinden herhangi bir açı ile en ufak bir mavilik görünmesi bile bu evlerin “denizi görüyor” kabul edilmesi için yeterlidir.
İşi bittiğinde masadan doğruldu ve bir yarım daire çizecek şekilde başını çevirdi. Bu, boynuna bir rahatlama, yüzüne ise müphem bir gülümseme getirdi.
Vücudu tüm kinetik enerjisini beynine göndermişçesine bir an için sabit kaldı. Kağıda dönüp şu dipnotu ekledi:
Ayrıca bakınız: Sis Denizi Üzerindeki Gezgin, Caspar David Friedrich, 1818.
Biliyorum bu resim deniz değil dağ görüyor (dağ manzarası da başka bir muğlak standart olarak incelenebilir) ancak hem sisin dağlar arasına çökmüş denizsi hali hem de resmin adı (belli ki ressam da bu manzarayı bir sis denizi olarak görüyor) bu iki resmi kafamda birbirine bağlıyor. Kağıdı dörde katladı ve C59 boyutundaki zarfın içine, zarfı da sabırla son okuma ve redaksiyonlarını bekleyen diğer zarfların yanına, metal telli bir dosya kutusunun içine yerleştirdi.
Yerinden kalktı, Alman malı, 1,7 litrelik polipropilen bir maşrapaya lavaboda su doldurdu, odanın köşesinde heyula10 gibi durmakta olan paşa kılıcı, kauçuk ve kaya sarmaşığını11 suladı.
Sarı, plastik yağmurluğunu giydi, ışıkları söndürdü ve odadan çıktı.
Muğlak Standartlar Enstitüsü’ndeki on ikinci mesaisi sona ermişti.
NOTLAR
1Fr. Va et vient, git gel. Bir tür elektrik anahtarı (Nişanyan, 2018:906). Alanca büyük yahut çok katlı evlerde aynı ışığı kontrol eden vaviyen anahtarlar, bir yerden açılan ışığın, başka bir yerden söndürülebilmesini sağlar. Aksi belirtilmediği sürece tüm sözlük tanımları şu kaynaktan alınmıştır: Nişanyan, S., 2018, Nişanyan Sözlük: Çağdaş Türkçenin Etimolojisi, Liber Plus Yayınları, İstanbul.
2 Bunlar LED floresan değil civa buharlı floresanlar olduğundan bir anda değil, gittikçe artan bir frekansta yanıp sönerek yandı. Dolayısıyla aydınlanma ivmelenen kırpışmalar olarak zamana yayıldı.
3 Fr. Porte manteau, manto-taşır. Elbise asmak için duvara tespit edilmiş çivili veya çengelli tahta vesaire (A. g. e., s. 685). Bu basit aksesuar yüzyıllar içinde önce daha sofistike bir biçim alır ardından münferit bir mobilyaya dönüşür. Kadının sarı plastik yağmurluğunu astığı, 20. yüzyıl başlarında Avrupa’daki kamu kurumlarında rastlanan, yerde yaklaşık 50 santimlik bir karenin 180 santim yükseklikte, bir kenarı 30 santim olacak şekilde daraldığı ve en tepesinde pirinç askıları, ortasında baston ve şemsiye koyma boşlukları olan Arts & Crafts tarzı meşe bir portmantoydu.
4 A4 olarak kısaltarak söylediğimiz DIN A4 (Deutsche Industrie Norm, Alman Endüstri Standardı) kağıdın boyutları, 210 x 297 mm’dir. Almanya’da DIN 476 olarak ortaya çıkan kağıt formatı özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası o kadar yaygınlaşır ki bir ISO (International Organization for Standardization, Uluslararası Standardizasyon Organizasyonu) standardı olarak kabul edilir. Bu sistemin mantığı şu şekilde işler: En büyük A formatı kağıt A0’dur. Ebadı 841 x 1189 mm’dir. Kenar oranları 1:2’dir. Böylece uzun kenarının ortasından ikiye katlandığında yeni oluşan parçanın kenar oranları aynı kalır. Bir A0’da iki A1, bir A1’de iki A2 vardır. Bu dizi bu şekilde devam eder.
5 Scrikss model 17. İspanyol bir kalem firması olan Scrikss önce 1950’lerin sonunda İsviçreli Möve, 1963 yılında ise Türkiye’nin o dönemdeki ünlü kırtasiye tedarikçileri Hayati V. Rodrik, Yako Yahya, Albert Mitrani, Tegolgos Yardımcı kardeşler, Yusuf Işık ve Sevi Ender kardeşler tarafından satın alınır. Model 17, ilk olarak Scrikss’in İstanbul Bahçelievler’deki fabrikasında 1966’da üretilir ve 1990’lara kadar Türkiye’de yaygın olarak kullanılır. Ucunun gövdesiyle neredeyse bütünleşik olması ile işlevdaşlarından ayrılan, siyah, bordo ve zeytin yeşili olmak üzere üç farklı modeli olan bu dolmakalem özellikle öğretmenler tarafından tercih edilir idi.
6 Kentte 1970’lere kadar Boğaziçi’nin hemen her yerinde denize girilebildiği düşünülecek olursa bu konutların sakinlerinin sadece denizi görmediği, aynı zamanda ondan faydalandığı da düşünülmelidir. Öte yandan şehir sakinlerinin uzun yıllar boyunca deniz ile ilişkisinin sadece seyir seviyesinde seyrettiğini söylemeli.
7 Adnan Menderes dönemine kadar Boğaz boyunda kara taşımacılığı bozuk yollarda ve konforsuz araçlarla yapılıyordu.
8 Denize sıfır olarak da bilinir.
9 C formatı daha çok zarf vb. içerenler için kullanılır. A ve B formatları ile aynı biçimde her Cn, kendinden önceki Cn-1’in uzun kenarından ikiye katlanmış halidir. C kağıtların ebatları aynı numaralı A ve B kağıtların alanlarının geometrik ortası alınarak bulunur. Buna göre, söz gelimi A4 boyutunda bir kağıt C4 boyutunda bir zarfa, o da B4 boyutunda bir zarfa konabilir.
10 Ar. Şekilsiz madde. Aristocu felsefede materia.
EYun 1. Tahta, ağaç, 2. Hammadde, Aristoteles felsefesinde şekillenmemiş madde, materia.
11Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresi (NASA) 1989 yılında domestik ortamdaki zararlı gazları -trikloretilen, formaldehit, benzen, ksilen, amonyak vd.- filtreleyen bitkiler üzerine Clean Air Study (Temiz Hava Çalışması) olarak anılan bir çalışma yürütür. Sonuçlar cüce hurma ağacı, eğrelti otu, kurdele çiçeği gibi bitkilerin bu zararlı gazların birçoğunu filtrelediğini gösterir. Bu listeye giren birçok bitkinin 1960’lardan 2000’li yıllara kadar ev, ofis, büro, muayenehane, hastane ve bilumum kamu binasında sessiz ama yoğun bir varlık sürdürmüş olması ilginç bir ayrıntı olarak not düşülmelidir.
İlgili İçerikler:
-
Muğlak Standartlar Enstitüsü Tefrikası Bölüm 5: Tek
Uzun boylu, inceden bir figür, hanın birinci katındaki, tuhaf bir şekilde klima ile ısıtılmaya çalışılan odadan içeri girdi.
-
Muğlak Standartlar Enstitüsü Tefrikası Bölüm 4: Tepeleme
Kaşıklar, özellikle de yemek kaşıkları, un, tuz, şeker gibi küçük taneli muhtevanın miktarını ölçmek için kritik gereçlerdir. Kaşığın doluluk oranı, tepeleme, kaşık dolusu ve silme tabirleri ile belirtilir.
-
Muğlak Standartlar Enstitüsü Tefrikası Bölüm 3: 3+1
Kara saçlı, koyu kıyafetli bir adam, hanın birinci katındaki, tuhaf bir şekilde klima ile ısıtılmaya çalışılan odaya girdi. Vaviyen anahtarı çevirip floresan ışıkları yaktı. Cılız mavi ışığın içinden geçti.
-
Muğlak Standartlar Enstitüsü Tefrikası Bölüm 1: Eşek Yükü
Adam odadan içeri girdi. Vaviyen anahtarı çevirip floresan ışıkları yaktı. Cılız mavi ışığın içinden geçti. Trençkotunu duvardaki portmantoya astı.
-
Tasarım Sıkıntısı
Halbuki tasarım aslında bir dizi sıkıntılı işten oluşan bir süreçtir. Bu yazıyı yazarken bile son derece sıkılıyorum. Okuyan da sıkılacak. Neden? Çünkü şu güzel tasarım ortamının bozulmasını hiçbirimiz istemeyiz.
-
Antroposen ya da İnsan Sevgisi
Ne olduğunu uzun bir süre anlayamadım. Kelimenin kendisini bile. Andropozen? Erkek gibi poz vermek anlamına geliyor olamazdı herhalde.
-
!
İnsanlığın ‘şey’leri, ^yani [nesneler, mekanlar, yapılar, kentler, sistemler ve diğerleri] tarih boyunca şimdi olduğu gibi var olagelmedi.
-
Bellek Yitimi Kültüründe Anne Temizliği
Aslında farkında olmadan toplarız, biriktiririz, imleriz şeyleri. Her şeyi, elle tutulabilir ya da tutulmaz olanları.