Muğlak Standartlar Enstitüsü Tefrikası Bölüm 3: 3+1
Kara saçlı, koyu kıyafetli bir adam, hanın birinci katındaki,1 tuhaf bir şekilde klima ile ısıtılmaya çalışılan2 odaya girdi. Vaviyen anahtarı3 çevirip floresan ışıkları yaktı.4 Cılız mavi ışığın içinden geçti. Paltosunu portmantoya5 astı.
Odanın içinde, burada olmanın mutluluğu yerçekimini azaltırmışçasına, neredeyse zıplayarak yürüdü ve metal kart dolabına ulaştı. Üzerinde 0-9 yazılı çekmeceyi açtı, içinden bir kart çıkarıp üzerinde yazanları okudu.
3+1: 3+1 (3 oda bir salon), evde bulunan oda sayısına işaret eden, İstanbul özelinde genellikle 65 ile 190 metrekare civarında alana sahip daireleri anlatan bir terimdir. 1+0’dan 10+2’ye kadar değişen odalara sahip daire tiplerinden Türkiye bağlamında toplumda en kabul görmüş olanının 3+1 olduğu söylenebilir. Bu daire tipinde çoğunlukla bir oda ebeveyn6 yatak odası, bir oda çocuk odası, üçüncü oda da oturma odası olarak kurgulanır. Salon, yakın geçmişe kadar, çoğu evde ancak özel misafirlerin gelmesi durumunda kullanıma açılan, diğer zamanlarda ise içerisindeki koltuk takımı örtülü, kapıları kapalı olarak tutulan bir odadır.7 Diğer odalara oranla daha büyük olması ve özel bir oda olarak görülmesi nedeniyle, ev tariflerinde diğer odalardan ayrı bir şekilde +1 olarak belirtilir.
Kartı parmakları ile tıpırdatarak odanın içinde bir süre dolaştı. Kartta okuduklarını metin dışında nasıl temsil edeceğini düşündü durdu. Düşünürken birden durdu. Durmuş olduğu, tesadüfen odanın kenarortaylarının kesişim noktasına tekabül eden noktadan çiçeklerin bulunduğu köşede duran açık rafa doğru ilerledi. Neredeyse göz hizasına gelen raftan eskiz kağıdı rulosunu ve yanında duran doktor çantasından bozma çizim gereçleri kutusunu aldı ve masanın başına geçti. Ruloyu uzun, geniş masanın üzerine yaydı. Kalınlıkları 0.2, 0.4 ve 0.8 olan rapidoları8 önüne çekip her biri 3+1 düzeninde ev planları çizmeye başladı.
İlk çizdiği bir yatak odası idi. Daha doğrusu çift kişilik bir yataktı. Endüstriyel olarak üretilen en büyük, 160 x 200 ebattaki yatağın iki yanında iki komodin9 yerlerini aldı.
Yatağın baktığı, henüz orada olmayan duvarın önüne dairesel aynalı prizmatik bir şifonyer,10 onun önüne de silindirik bir ottoman11 yerleştirdi.
Yatağın uzun köşesinin bulunduğu, birazdan bir duvarın sınırlayacağı kenara, üzerinde hurçlar12 için yeterince yer bulunan ahşap bir gardrobun13 izini koydu.
Ufak bir berjer,14 pencere önündeki yerini aldı. Bu çizime kalorifer15 peteğini, duvarları ve kapıyı ekledi.
Üç odadan ve salondan müteşekkil evi planladıktan sonra, tüm süreci salondan, sonra mutfaktan, banyodan ve diğer iki odadan başlayarak tekrarladı. Böylece, birbirinden farklı altı konut planı çizdikten sonra bunları şaşkın bir takdirle seyretti. Her birine bir kod atadı, onları eskiz kağıdından kesip çıkardı ve katalog kartlarına yapıştırdı. Kartları dosya dolabına koydu, çekmeceyi ve ışıkları kapattı, paltosunu portmantoda unutarak odadan çıktı.
Muğlak Standartlar Enstitüsü’ndeki yirmi ikinci mesaisi sona ermişti.
NOTLAR
1 Avrupa standartlarına göre birinci, Birleşik Devletler standartlarına göre ikinci.
2 Bu konuyla ilgili düşüncelerini, yine bu odada çok üşüdüğü bir günün vardiya raporunda daha detaylı bir biçimde ifade edecekti.
3 Fr. Va et vient, git gel. Bir tür elektrik anahtarı (Nişanyan, 2018:906). Alanca büyük yahut çok katlı evlerde aynı ışığı kontrol eden vaviyen anahtarlar, bir yerden açılan ışığın, başka bir yerden söndürülebilmesini sağlar.
Aksi belirtilmediği sürece tüm sözlük tanımları şu kaynaktan alınmıştır: Nişanyan, S., 2018, Nişanyan Sözlük: Çağdaş Türkçenin Etimolojisi, İstanbulÇ Liber Plus Yayınları.
4 Bunlar LED floresan değil civa buharlı floresanlar olduğundan bir anda değil, gittikçe artan bir frekansta yanıp sönerek yandı. Dolayısıyla aydınlanma ivmelenen kırpışmalar olarak zamana yayıldı.
5 Fr. Porte manteau, manto-taşır. Elbise asmak için duvara tesbit edilmiş çivili veya çengelli tahta vesaire (A. g. e., s. 685). İlk olarak 16. yüzyılda kayıtlara geçen (Emiroğlu, 2001:154) bu basit aksesuar, yüzyıllar içinde önce daha sofistike bir biçim alır hem de münferit bir mobilyaya dönüşür. Adamın trençkotunu astığı, 20. yüzyıl başlarında Avrupa’daki kamu kurumlarında rastlanan, yerde yaklaşık 50 santimlik bir karenin 180 cm. yükseklikte, bir kenarı 30 santim olacak şekilde daraldığı ve en tepesinde pirinç askıları, ortasında baston ve şemsiye koyma boşlukları olan Arts & Crafts tarzı meşe bir portmantoydu.
Emiroğlu, K., 2001. Gündelik Hayatımızın Tarihi, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara.
6 Ar. Abwayn [dual.] iki babalar, ana baba. Baba anlamına gelen “abü” kelimesinin Arapçaya özgü ikil halidir.
7 Eğer çocuk ya da çocuklar tek bir odada ikamet ettirilebiliyorsa “üç artı bir”in üç odasından biri boşa çıkar. Bu da boşa çıkan odanın misafir odası olarak döşenebilmesine ve kullanılmasına olanak sağlar. İşbu halde salon çok daha seyrek açılan kıymetli bir oda haline geldiğinden, hem içerisindeki eşyanın türlü örtüler ile korunması hem de aile fertlerinin içeriye olur olmaz girişinin engellenmesi gerekir. Bu yüzden özellikle oturma birimlerinin üzeri örtülür ve kapılar kapalı tutulur.
8 Rotring’in girer çıkar başlıklı, kara saplı, cüzdanlara zarar versatil kalemi (Ekşi Sözlük, 2007).
9 1. Komodin, 2. Küçük masa, 3. Peşkirlik ve bir sandalyeden ibaret hane eşyası.
Fr. Commodine dirsek yüksekliğinde olan dolap, büfe.
Fr. Commode ölçülü kullanışlı. (Nişanyan: 461).
Evlerde genellikle yatakların baş kısmının yanına yerleştirilir. Üzerine bir gece lambası/abajur konması makbuldür.
10 Fr. Chiffon 1. Eskiyip incelmiş kumaş, toz bezi, 2. Bir tür ince muslin kumaş.
Fr. Chiffonier çekmeceli giysi dolabı.
11 Fr. Ottoman bir tür alçak peyke, tabure.
12Büyük meşin heybe. Ar. Atın eğerine çift taraflı olarak asılan heybe (Nişanyan: 344). Günümüzde fermuarlı kumaş ve elektrikli süpürge ile vakumlanabilen modelleri mevcuttur.
13 Çamaşır ve elbise gibi şeyleri ihtiva eden oda veya dolap.
Fr. Garde-robe giysi dolabı.
Fr. Garde koru + Fr robe giysi (Nişanyan: 278)
14 Fr. Bergere [fem.] 1. Kadın çoban, 2. Bir tür koltuk.
Fr. Berger çoban, çoban köpeği (Nişanyan: 92).
15 Fr. Calorifere ısıtıcı.
Lat. calor ısı + Lat. Ferre taşımak, getirmek (Nişanyan: 405).
İlgili İçerikler:
-
Muğlak Standartlar Enstitüsü Tefrikası Bölüm 5: Tek
Uzun boylu, inceden bir figür, hanın birinci katındaki, tuhaf bir şekilde klima ile ısıtılmaya çalışılan odadan içeri girdi.
-
Muğlak Standartlar Enstitüsü Tefrikası Bölüm 4: Tepeleme
Kaşıklar, özellikle de yemek kaşıkları, un, tuz, şeker gibi küçük taneli muhtevanın miktarını ölçmek için kritik gereçlerdir. Kaşığın doluluk oranı, tepeleme, kaşık dolusu ve silme tabirleri ile belirtilir.
-
Muğlak Standartlar Enstitüsü Tefrikası Bölüm 2: Deniz Görmek
Kadın odadan içeri girdi. Vaviyen anahtarı çevirip floresan ışıkları yaktı. Cılız mavi ışığın içinden geçti. Sarı plastik yağmurluğunu portmantoya astı.
-
Tasarım Sıkıntısı
Halbuki tasarım aslında bir dizi sıkıntılı işten oluşan bir süreçtir. Bu yazıyı yazarken bile son derece sıkılıyorum. Okuyan da sıkılacak. Neden? Çünkü şu güzel tasarım ortamının bozulmasını hiçbirimiz istemeyiz.
-
Antroposen ya da İnsan Sevgisi
Ne olduğunu uzun bir süre anlayamadım. Kelimenin kendisini bile. Andropozen? Erkek gibi poz vermek anlamına geliyor olamazdı herhalde.
-
!
İnsanlığın ‘şey’leri, ^yani [nesneler, mekanlar, yapılar, kentler, sistemler ve diğerleri] tarih boyunca şimdi olduğu gibi var olagelmedi.
-
Bellek Yitimi Kültüründe Anne Temizliği
Aslında farkında olmadan toplarız, biriktiririz, imleriz şeyleri. Her şeyi, elle tutulabilir ya da tutulmaz olanları.
-
Araba Sevdası
Türkiye’deki ilk yerli otomobil girişimi olarak kabul edilen Devrim’i üretmek için bir grup mühendis ve mekanik, Eskişehir’deki bir TCDD hangarında bir araya getirilir.