Yaklaşık otuz yıldır sürdürülebilir ve kullanıcı merkezli tasarıma öncülük eden, Japon mimarlar Kazuyo Sejima ve Ryue Nishizawa’nın kurucusu olduğu SANAA, mimarlık alanında dünyanın en büyük ödüllerinden biri olan RIBA Kraliyet Altın Madalyası 2025’e layık görüldü.
Yaşam boyu süren çalışmaları nedeniyle İngiltere Kralı adına sunulan RIBA Kraliyet Altın Madalyası, her yıl mimarinin ilerlemesinde önemli etkisi olan kişiye veya kişilere veriliyor.
SANAA'nın ayırt edici özelliği, insanları bir araya getiren ve iş birliğine ilham veren mekanlar yaratmaya yönelik derin bağlılıkları. Madalya, SANAA’nın, küresel tasarımı yeniden şekillendirmek için yaptıkları çalışmaları ile sadeliğin, ışığın ve zarafetin ön plana çıktığı mekanlar yaratma çabasını takdir ediyor.
Kazuyo Sejima ve Ryue Nishizawa ödüle layık görülmeleri ile ilgili duygularını şu sözlerle özetlediler: "Kraliyet Altın Madalyası'nı almaktan büyük mutluluk ve onur duyuyoruz. Her zaman mimarinin çevreyi dönüştürebileceğine ve onarabileceğine, çevremizle, doğayla ve birbirimizle ilişki kurmamıza yardımcı olabileceğine inandık. Kariyerimiz boyunca insanları bir araya getiren, onları yeni yaşam ve öğrenme yollarını hayal etmeye davet eden mekanlar yaratmaya çalıştık. Mimarlık her zaman bir ekip işidir ve bu fikirleri yıllar boyunca geliştirmemize fırsat veren herkese ve bunları gerçekleştirmek için bizimle yorulmadan çalışan tüm insanlara çok minnettarız. Bu bizim için çok mutlu bir an, teşekkür ederiz.”
RIBA Başkanı Muyiwa Oki ise SANAA ile ilgili şu sözleri paylaştı: "Mimarlığın gelişen uygulama ve teorisinde mütevazı ama etkili bir liderliği örnekleyen SANAA'nın tasarımları, mimarlığın işlevselliği derin bir zarafetle dengeleyebileceğini gösteriyor. Onların sürdürülebilir, kullanıcı merkezli tasarıma olan sarsılmaz bağlılıkları, sessizce başkaları için de yollar açtı ve yapılı çevrenin geleceği için ilham verici bir standart belirledi. Yıllardır sürdürdükleri olağanüstü bir netlik ve tutarlılık gösteren çalışmaları, mimarlığın dönüştürücü gücüne dair kalıcı bir kanıt görevi görüyor. Mimarlığın form ve işlevin yanı sıra insan deneyimini ve etkileşimini önceliklendirdiği ortak bir vizyona dayanan SANAA'nın mirası, gelecek kültürler ve nesiller arasında yankılanmaya devam edecek.”
SANAA'nın tasarımları, çevrelerine ve yerel bağlamlarına inanılmaz bir bağlılığı temsil ediyor. New York şehrinin hareketli sokaklarında cesurca yükselen çarpıcı New Museum'dan, İsviçre'nin Lozan kentindeki Cenevre Gölü kıyılarında sessizce akan Rolex Learning Centre'a kadar, SANAA'nın tasarımları mekana karşı derin bir duyarlılığı yansıtıyor.
SANAA’nın kariyerleri boyunca yaptıkları çalışmalar arasında, Japonya'daki Dior Omotesando Mağazası (2003), Japonya Kanazawa'daki 21. Yüzyıl Çağdaş Sanat Müzesi (2004), Almanya’daki Zollverein Tasarım Okulu (2006), 2009 Serpentine Pavyonu, Fransa’daki Louvre-Lens (2012), ABD’deki Grace Farms (2015) ve Avustralya’daki Sydney Modern (2022) bulunuyor.