Bir Tebessüm: Cafe ADA

HACER BOZKURT IŞIL KALPKIRMAZ RIZAOĞLU

Bir fabrika yapısının şehrin oturma odasına dönüşmesinin hikayesi!

EN

Bir şehrin hikayesini öğrenmek istiyorsanız, ilk önce ona bakın! Bazı şehirler bir bakışta açılır, bir çırpıda anlatır hikayesini; bazısı da içindeki tüm çoskuya rağmen ilk bakışta göz teması bile kurmaz. Biraz sabırlı olursanız, tebessümlerini yakalarsınız bu şehirlerin; bir adım, bir sokak, bir mekân... Ve işte o aranan tebessüm bu hikayede Cafe Ada!

Cafe Ada 1, Almanya’nın batısında yer alan, orta ölçekli eski bir sanayi kenti olan Wuppertal’in Mirke Mahallesi’nde bulunuyor. Bu mahallede baskın mimari biçim, sanayi devrimiyle üst gelir sınıfı için yapılan lüks konutların yanı sıra, artan işçi konutu ihtiyacını da karşılayan “Kurucular Dönemi” (Almanca “Gründerzeit”) mimarisidir. Bu dönemin yapıları (mimari olarak 1850–1914), genellikle şehrin varlıklı insanları ve özel mülk geliştiricileri tarafından, 4 - 6 katlı olarak, her bir dairesi asgari ihtiyaçları karşılayacak büyüklükte (50-60 m2); ancak şehir estetiği yüksek düzeyde gözetildiği için özenle işlenmiş Gotik, Rönesans ve Barok cephelerle inşa edilmiştir 2 3. Bu yapıların çoğu, sanayi devriminin o zamanki son teknolojisiyle (Bessemer yöntemi) işlenen çelikten payını alamamış, tuğla dolgulu ahşap karkaslı kagir yapılardır (orj. Almanca "Fachwerkbau"). Taşıyıcı sisteminde çelik olan yapılar ise, bu mahallede Cafe Ada örneğinde göreceğimiz gibi, daha çok endüstri yapıları olmuştur. Bunun dışındaki yapı stoğunun önemli bir kısmı 2. Dünya Savaşı (1950 – 1960) sonrası inşa edilen yine 5 - 6 katlı betonarme konut yapılarıdır.

Fotoğraflar: Hacer Bozkurt

Bugün yaklaşık 355.000 nüfusu ile Kuzey Ren-Vestfalya'nın yedinci, Almanya'nın ise 17. en büyük şehri olan Wuppertal, orta ölçekli bir şehirdir 4. Ancak tarihte biraz geriye gittiğimizde, bu şehrin bir zamanlar üretim düzeyi itibariyle ekonomik faaliyetlerin merkezi olduğu görülüyor. Daha detaylı bir örnekle; 1829’da, Wuppertal’in iki komşu şehri Düsseldorf ve Essen’in nüfusları 28.000 ve 11.000 iken, bugün Wuppertal’in merkezi olan Barmen ve Elberfeld isimli sadece iki yerleşmenin toplam nüfusu 60.000’di. Wuppertal şehri, daha Ruhr kömür yatağı geliştirilmeden önce, sanayi merkezi olan bir dizi küçük kasabadan inşa edildi. Bu kasabalarda demir ve tekstil üretimi, nehirler ve ormanlardan oluşan zengin doğal kaynakların varlığı ve Ren Vadisi boyunca uzanan önemli ticaret yollarına yakınlık avantajlarıyla daha Orta Çağ'da büyümeye başlamıştı 5.

Ancak bu doğal kaynaklar, sanayi devrimiyle birlikte gelişen Ruhr kömür yatağında yer alan şehirlerle yarışması için yeterli olmadı. Ayrıca, iki dik yamaç arasında Wupper Nehri'nin geçtiği vadi (orj. German tal) üzerinde kurulu lineer şehir Wuppertal’in genişleme alanı oldukça kısıtlıydı. Dolayısıyla düz arazi ve Rhine Nehri avantajlarına sahip olan çevre şehirler karşısında zamanla dezavantajlı konuma düştü. Yine de özgün ve orijinal üretimiyle değişen koşullara ayak uydurarak savaş sonrası bile sahnede kaldı.

1960'ların başında tekstil, otomativ ve ilaç sanayisi için büyük bir işçi göçü alan şehirde yeni konut, rekreasyon ve sosyal tesis alanları açmak için, küçük ve orta ölçekli, kirli ve gürültülü üretim alanlarının şehrin çeperine taşınmasına karar verildi 5 6. Takip eden yıllarda da yine aynı planlama kararlarıyla, konut alanları içinde kalan tekil fabrikalar, Cafe Ada örneğinde görüldüğü gibi, taşındı.

Cafe Ada’nın Mirke’deki hikayesi, 1980’lerde eski bir tamirhanenin imece usulü onarılıp düzenlenmesiyle başlar. Orjinal kullanımı fabrika olan 700 m2’lik iki katlı yapı, araba tamirhanesi, kafe, diskotek, hatta, 70'li yılların başında ikinci dalga işçi göçü ile birlikte artan Müslüman Türk nüfusunun ibadet ihtiyacını karşılamak için planlanan cami inşası tamamlanana kadar, geçici bir süreliğine cami olarak kullanılmış.

1905 yılında inşa edilen yapının ana yapı malzemesi kırmızı ateş tuğla. Yığma tekniği ile oluşturulan 55 cm kalınlığındaki taşıyıcı dış duvarlara, çelik kirişli ve tuğla dolgulu kemerler bağlanarak volta döşemeler oluşturulmuş ve böylece bir fabrika yapısı için ihtiyaç duyulan geniş açıklıklar (yaklaşık 29 metre) geçilmiş. Fabrika kullanımına ait en özgün elemanlarından testere-dişli çatı ise yalıtım için hafif tadilatlar görmüş, ama özgün yapısı korunmuş. Yapının yükünü hafifletmek için ahşap karkas üzerine konumlandırılan ve güneye bakan eğimli pencereleriyle, gün ışığını daha uzun süre daha derinlere taşıyarak kış aylarında ısı ve aydınlatma tasarufu sağlamak için tasarlanmış olan bu çatı maalesef bugün değişen kullanımla işlevini kaybetmiş. Üst kat ve çatı katı ilave bir döşeme ile ayrılmış.

Cafe kullanımı için yapılan en önemli iç mekan düzenlemesi ıslak hacimlerin ve mutfak alanlarının ilavesi olmuş. Sonrasında bu tadilatları 2006 ve 2010 yıllarında sırasıyla çelik kirişlerle güçlendirme, kuzey cephesine eklenen yangın merdiveni ve arka bahçe düzenlemesi takip etmiş. Mekan ve kullanım bağlamında bu dönüşümün olanaklarından ve kısıtlamarından bahsedecek olursak, öncelikle mekanın yekpare ortalama 170 m2’lik ana hacmi, Ada’nın dans geceleri ve diğer kültürel toplanmalar için büyük avantaj. Diğer yandan tavan yüksekligi 3,5 metreye ulaşan bu geniş alanın kış aylarında ısıtma ve aydınlatma giderleri oldukca yüksek. Asırlık yapının hem mekansal hem de fiziksel konforunun arttırılması için yenilenmeye ihtiyacı var. Ancak bu, koruma altında bir yapı olması nedeniyle, elbette gerekli olmakla birikte, her türlü tadilat ve yenileme girişimi için yüksek bir planlama, tasarım ve uygulama bütçesi demek.

Cafe Ada için ilk adım nasıl atıldı? Türkiye’den Almanya'ya uzanan yolculuk özelinde işçi ve fikir göçlerinin Wuppertal’deki ilk filizlerinden biri Cafe Ada… Kafenin ana kurucusu Mehmet Bey, bunu ortak temenniyle atılmış adımların bir buluşması olarak tanımlıyor. Dünyanın farklı yerlerinden, tüm farklılıklara rağmen birlikte yaşamanın ve paylaşmanın mümkün olduğuna inanan insanların buluşması. Cafe Ada’nın şehir rehberlerinde Pina Bausch’un oturma odası olarak anılması bir tesadüf değil. Tiyatro’dan dansa, müzikten edebiyat sohbetlerine, dahası resim ve fotoğraf sergilerine uzanan geniş etkinlik yelpazesiyle, bu etkinliklerin hiçbirinin telaşına düşmeden provaların, denemelerin, eskizlerin kısacası son ürünü paylaşılan işlerin üretiminin de yapıldığı bir yer olması burayı sadece bir etkinlik mekânı olmanın ötesine taşıyor. Bir akşam Cafe Ada’ya uğradığınızda kendinizi sahnede bir şiir okurken, bir şarkı söylerken ya da bir dans figürü paylaşırken bulmanız işten bile değil...

Bu çok kültürlülüğe nasıl ulaşıldı? Görmezden gelmeyerek ve bir tebessüm için sabrederek… Cafe Ada'nın çok kültürlülüğü bir açıdan bulunduğu mahallenin bir yansıması. Mahallenin işçi ve göçmen mahallesi olarak anıldığı yıllarda kurulan mekan, kapıları herkese hep açık tutmuş. Elbette baskın önyargılar nedeniyle “herkese” bu kadar “açık” olmak çokça yadırganmış. Anlatıldığına göre, 80’lerin başında mekanda ilk caz buluşmaları başladığında, şehre ilk kez gelen genç bir kadın Cafe Ada’nın adresini sorduğunda, “Aman kızım! Ne işin var orada? Pavyon gibi bir yer orası!” uyarısını almış. Başlarda sadece birkaç ziyaretçi ve mutfakta yemek yapan, mekânı düzenleyen, bahçeyi temizleyen ve de “Bak bugün ne hayal ettim!” diye hikayesini bir notayla, bir yazıyla ya da bir figurle paylaşan bir topluluğun mekânıymış. Gerçekten duyduklarını hisseden insanların hikayeleri gittikçe çoğalmış. Anlatılan hikayeler zaman zaman acı da olsa, önemsendiğini hissetmek o beklenen gülümsemeyi getirmiş.

Birlikte yaşama sosyal bilincine o kadar da rahat ulaşılamamış. Dönüm noktalarından biri 1993 Solingen Olayı. Wuppertal’e komşu şehir Solingen’de Türk kökenli bir ailenin evinin kundaklanması sonucu beş kişinin ölümüne neden olan ırkçı saldırıların Wuppertal’e sıçradığı zamanlarda o “açık” kapıdan çok insan girmiş; kimi zaman evinde kundaklanma korkusuyla uyuyamayan, kimi zaman gece boyu mahallede nöbet tutup sabaha karşı sıcak bir çorba içmeye gelen insanlar... Bu süreçten sonra Cafe Ada, o zamanlarda Türk ve Almanların birlikte kurduğu “mahalle dayanışmasının" (orj. Alm. Nachbarschaft) temel taşlarından biri olmuş.

Üç kuşağa kadar uzanan üretim ve paylaşım, ama en önemlisi hep ön planda tutulan amatör ruh mekândaki samimiyetin ve sıcaklığın kaynağı. Bir zaman yolu buradan geçmiş insanlar hayatlarının bir yerinde çıkıp bu mekâna gelmekten kendilerini alıkoyamıyorlar. Gerçek hayatlarındaki kimliklerini kapıda bırakıp, kimisi sadece bir izleyici, kimisi garson, kimisi sahnede paylaşan olarak o anda bu mekânda herhangi bir şeyin parçası olan bu insanlar Cafe Ada’yı canlı tutan, bir bakıma eski yeni tebessümler.

Peki gelelim akıllardaki soruya: “Nasıl dönüyor bu değirmen?” Kültürümüzün mihenk taşlarından olan “sofrada buluşma” ilk itici güç oluyor, imece usulü hazırlanan her şey masrafların karşılanması için ne kadar ödeyebilirsen anlayışıyla paylaşılıyor, sonraları da bir menü oluşuyor. Ama asıl kaynak yine gönüllülük ve dayanışma. Artık iyice genişleyen etkinlikleri Cafe’nin akışını aksatmadan, daha iyi yönetebilmek için, birkaç yıl önce üst kat, Mare Derneği'nin kullanımına veriliyor. Alt kat yine kafe-bar, swing ve tango dans geceleri, konserler için kullanılırken, üst kat bu derneğin organize talk-show, komedi, tiyatro vb. gibi daha yüksek konsantrasyon gerektiren etkinliklerine ayrılıyor. Mülkiyet istemeyen kurucular, mekânda hala kiracı.

Ada’nın geleceğiyle ilgili kurucularının bir iddiası yok, insanlar burada iyi hissettiği sürece burası var olacaktır diye bakılıyor. Diğer yandan bu mekân uluslararası projelere yarışma konusu olacak kadar şehrin kalbinde taht kurmuş. Güzel olan, bu yeniden işlevlendirme projelerinde, Cafe Ada'nın hem mekansal hem de işlevsel olarak tasarım konseptlerinin ayrılmaz bir parçası olduğunu görmek. En güncel örnek geçtiğimiz yaz gerçekleşen ünivesite düzeyindeki Solar Dekatlon 21/22 7 yarışması. On sekiz uluslararası üniversite ekibi, güneş enerjisini ön planda tutarak, mevcut kentsel yapıların yenilenmesi ve mevcut dokuya uyumlu bir şekilde yeni kullanım alanlarının ilavesi üzerine yarıştı. Etkinliğin birincisi, Cafe Ada’nın hem fiziksel hem de işlevsel bütünlüğünü koruyarak, onu önerdikleri projenin merkezinde tutan Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü’den RoofKIT 8 ekibi oldu.

©SDE2122 - ©Team RoofKIT
©SDE2122 Cafe Ada - Vaziyet Planı
©SDE2122 Cafe Ada - Zemin Kat Planı
©SDE2122 Cafe Ada - Birinci Kat Planı
©SDE2122 Cafe Ada - Kesit AA
©SDE2122 Cafe Ada - Kesit BB
©SDE2122 Cafe Ada - Batı Cephesi
©SDE2122 Cafe Ada - Güney Cephesi
©SDE2122 Cafe Ada - Sistem Detayı

Cafe Ada'nın hikayesi, tüm farklılıklara rağmen bireylerin kendilerini gerçekleştirebilecekleri ve birlikte üretebilecekleri sivil hareket alanlarının ne denli önemli olduğunun özel bir örneği.

İlham olması temennisiyle...

Kaynaklar
1 Cafe Ada, https://www.cafeada.de/ [erişim: 01.10.2022]
2 Architectuul, https://architectuul.com/architecture/gorlitz-grunderzeit-houses#:~:text=Grunderzeit%20Architecture&text=These%204%2D%20to%206%2Dstory,German%20Renaissance%20and%20Baroque%20Revival [erişim: 10.10.2022]
3 Wikipedia: Gründerzeit, https://en.wikipedia.org/wiki/Gr%C3%BCnderzeit [erişim: 11.10.2022]
4 Wikipedia: Wuppertal, https://en.wikipedia.org/wiki/Wuppertal#:~:text=It%20was%20founded%20in%201929,(historically%20this%20was%20D%C3%BCsseldorf). [erişim: 11.10.2022]
5 Scott, D. 1981. Wuppertal: the problems of an old industrial city in West Germany. Geography, Vol. 66, No. 2 pp. 138-142. URL: https://www.jstor.org/stable/40570345 [erişim: 01.08.2022]
6 İyi, M.M. 2021. Almanya’daki Türklerin 60 Yılının Akademik Çalışmalara Yansıması: Değişen İlgi Alanları, Dönüşen Yaklaşımlar ve Araştırılması Gereken Konular, Turkish Journal of Diaspora Studies, 1(2), 121-156, DOI: 10.52241/TJDS.2021.0027. https://doi.org/10.52241/TJDS.2021.0027 [erişim: 07.12.2022]
7 Solar Decathlon Europe 21/22, https://sde21.eu/ [erişim: 29.10.2022]
8 TeamRoofKIT, https://roofkit.de/en/ [erişim: 05.12.2022]

Işıl Kalpkırmaz Rızaoğlu'nun "Sürdürülebilir Bir Kent Mümkün! Ancak Birlikte Çalışırsak… Solar Dekatlon Avrupa 21/22" başlıklı yazısını okumak için tıklayın.

Etiketler:

İlgili İçerikler: