Bir Yürüyüş
Sabah uyanıyorum, aklıma ilk gelen dün akşam laboratuvarda başlatıp lojmana döndüğüm deney. Sonucu bir saate alacağız, acele etmenin alemi yok ama merak işte. Acele edince zaten hep bir şeyleri unutuyorum, en çok da kahvemi güzelce pişirip içine koyduğum termosumu. Acele etmemeye çalışmak daha da yorucu, öyle ki kahveyi bu kez termosa koymayı bile unutuyorum. Kapıyı açmamla Ankara ayazı yüzüme vuruyor, içimden bir kez daha acele etmemeyi geçiriyorum. Bu kez oluyor; ağaçlara, peyzaj içinde yükselip alçalan merdivenlere, zamanla yüzeylerinde izler biriktiren cephelere baka baka aheste yürüyorum. Çinicilerin benim ODTÜ içindeki bu yürüyüşümü tasarlayıp tasarlamadıklarını aklımdan geçiriyorum. Benim için düşünülmüş ama planlanmamış bir yürüyüşteyim, yavaşlıyorum.

Ne düşünüyorsunuz?
İlgili İçerikler:
-
Gümüş Çöl
Betonun suya dokunduğu kesit, kentin sınırı.
-
İzlemek
Kadın telefonuna, kedi yola bakıyor. Ahşap latalar, brüt beton strüktür parlak yeşile ve gün ışığına bakıyor. Biz ise bu görüntüyü izliyoruz.
-
Netlik
İyi bakılmış bir ormandan geçerken, önce karmakarışık bir ağaç yığını görürsünüz. Sonra tam bir noktada bakarsınız ki, aslında hepsi düzgün sıralanmışlardır. Netlik.
-
Tuğlalar Üzerindeki İzler
Tuğlalarla kurulu çemberleri görünce siz de benim gibi bunun bir Louis Kahn binası olduğunu bir çırpıda anlamış olsanız gerek.