Yeni Kralın Mimarlık Tutkusu

ELİFCAN DUYGUN

İngiltere tahtında şimdiye kadar en uzun süre kalan Kraliçe Elizabeth’in ölümünün ardından, varisi Galler Prensi ve Cornwall Dükü Charles Birleşik Krallık tahtına geçti.1 Yeni kral mimarlık dünyasında mimarlığı tanımlayışı ve ona duyduğu tutku ile defalarca gündeme gelmişti. Bugünden itibaren bu tutkusunu çeşitli ölçeklerde görmeye devam edeceğimiz, üstelik etkilerini sadece kendi ülkesinde değil tüm dünyada hissedeceğimiz bir kral olacağı anlaşılıyor. Galler Prensi unvanını taşıdığı süre boyunca sadece söylemsel düzeyde değil, kurduğu vakıf, çalıştığı mimarlar, yayınladığı bildiriler ve manifestolar ile en önemlisi de kurulmasında öncülük ettiği yerleşke Poundbury ile onun için ütopik, mimarlık camiası için distopik sayılabilecek bir mimarlık anlayışı sunduğu söylenebilir. Mimarlığın politika veya ideolojilerle kurduğu temsil ilişkisinin ötesinde İngiltere Kralı'nın kişisel olarak mimarlık ortamında bu kadar güçlü bir figür olması konuyu ilginç hale getiriyor.

Kral Charles’ın mimarlık anlayışı hemen hemen tüm muhafazakâr siyasetçilerde görüldüğü gibi modern mimari karşıtlığı üzerinden şekilleniyor. Onun mimarlıkla olan ilişkisinin kamuya mal olduğu an olarak, 1984 yılındaki Royal Institute for British Architects (RIBA)’in 150. yıldönümü yemeğinde yaptığı bir konuşma işaret edilebilir. Londra’daki National Gallery için önerilen ek yapıyı, “çok sevilen ve zarif bir arkadaşın yüzündeki canavarca bir çıban2” olarak tanımlaması3 III. Charles’ın mimarlık ile ilişkisini resmileştiren ilk adım oldu. Gerçekleştirdiği müdahale sonrasında Sainsbury Kanadı ABK’nin çağdaş projesi yerine Venturi ve Scott-Brown’ın tarihsel referanslı tasarımı ile elde edildi. Eleştirmenlerce bu ve bununla birlikte meydana gelen diğer müdahaleler Charles ile mimarlık dünyası arasındaki karşıtlığı - hatta biraz daha ileri gidersek mücadeleyi - başlatmış oldu.4

National Gallery, Sainsbury Kanadı (Fotoğraf: Richard George, 2016, Kaynak: wikipedia.org)

Birleşik Krallık’ta Thatcher hükümeti ile birlikte yerleşen neo-liberal politikaların gölgesinde yükselen sağ kanat politikalar etkili olmaya başladı. Bu süreçte daha kapsayıcı ve simgelerden arındırılmış modern mimarlığın karşısında klasik mimarlığı yeniden yücelten tarih referanslı bir mimari üslubun yeşermesi hiçbir zaman tesadüf olmadı. Bu mimari yaklaşıma lafı hiç dolandırmadan Gurallar’ın mimarlık bilgi alanına sunduğu tarihsici tanımını yapmak gerekir.5 Zira bu tasarım yaklaşımları tarihsel öncülleri yorumlamadan, doğrudan referans alır. Öncül yapıyı alıntılayan ardıl eserlerin ise özgünlüğü tartışmalı hale gelir. Bu dönemde Galler Prensi de benzer bir mimari anlayışın savunuculuğunu üstlendi. Kendisi de muhafazakâr bir düşünür olan Scruton tarafından “bina yapımında klasik geleneği savunan yalnız bir savaşçı” olarak tanımlanan Quinlan Terry ve Leon Krier gibi mimarlarla bir araya geldi.

Quinlan ve Francis Terry tarafından tasarlanan Strathmore House (Kaynak: wikipedia.org)

Leon Krier'in bir karikatürü: Mimari Konuşma ve Mimari Kekeleme. Çağdaş mimarlık örneklerini kekeleme olarak ele alırken 20. yüzyıl öncesi yapıları diğerlerinden üstün tutar. (Kaynak: archdaily.com)

III. Charles’ın kurduğu çeşitli vakıflardan biri olan The Prince’s Foundation - eski adıyla The Prince of Wales’s Institute of Architecture, geleneksel kentsel tasarım ve mimari ilkeleri öğretmek ve uygulamak amacıyla faaliyet gösteren bir kuruluş olarak mimarlık ortamında yatırımlar yapmayı sürdürüyor. Vakıf pek çok projeye fon sağlayarak istihdam yarattığı gibi sadece ülke sınırları içerisinde değil Avrupa ve ötesinde de Prens'in belirlediği kriterler uyarınca önerdikleri mimari uygulamaların yaygınlaştırılması için çalışmalar gerçekleştiriyor. Üstelik bu çalışmaların temeli sadece yetki alanı ve özel mülk ile sınırlı değil, sürekliliği sağlamak adına akademik ayağına dair çalışmalar da gerçekleştiriyor.6

III. Charles’ın dile getirilmesi gereken en ilginç icraatlarından birisi olan Poundbury yerleşkesini atlamak mümkün değil. Poundbury, “A Vision of Britain” adlı kitabında belirttiği mimari ve kentsel planlama ilkelerine göre tasarlanmış bir kentsel uzantı. Yerleşke Cornwall Dukalığı üzerinde, Dorset'te 1988 yılında mimar Leon Krier öncülüğünde inşa edilmeye başlamış.7 2025 yılında tamamlanması ve 6000 kişiye ev sahipliği yapması hedeflenen kentsel alanın, kurumsal sayfasından alınan bilgiye göre, an itibariyle 200’ün üzerinde mağaza, kafe, ofis, fabrika ile 4200 kişilik bir nüfusa sahip olduğu belirtiliyor.8 Poundbury, Kral'ın mimarlık hakkında sürekli olarak vurguladığı temel ilkelerin bir temsili olarak görülüyor. Yerin mimarisi ilkesinde, iyi mimarlığı sürekli olarak güzellik yaratmakla eş tutan kırılgan anlayış sadece bu yerleşkede değil Kral'ın söylemlerinde ve onun etki alanında ortaya çıkan diğer söylemlerde de karşımıza çıkıyor. Yerleşke az katlı yapıların geleneksel tasarım anlayışıyla inşa edilmesi ile sunuluyor. Yapıları incelediğimizde 200 yıllık makyajın altında yeni yapılar olduğunu görüyoruz. Tarihi referanslar doğrudan alıntılanarak yeni mekansal ihtiyaçlara göre (süpermarket, spor salonu, fabrikalar gibi) genişletilen ve tekrar eden tipler olarak kullanılmış. Mimarlık tarihçisi Eisen kenti gündelik hayatın eylemlerinden arındırılmış bir set, Disney-esk bir kurgu mekân olarak tanımlıyor.9 Yerleşkenin tanıtım fotoğraflarında görüldüğü üzere, yapılar, Georgian ve Regency üsluplarının mimarlık dilini yorumlamadan yeniden üretilen, kötü birer taklit olarak karşımıza çıkıyor. Öncül kabul edilen mimari ögeler ve/veya yapı elemanları, renkler, malzemeler birer tip olarak tekrar kullanılıyor ve mimari dizgi öncülü doğrudan alıntılanıyor. Bu durum da Eisen’ın belirttiği gibi yaşanmamış bir geçmişin günümüze taşındığı kurgu bir mekânı bize sunuyor.

Poundbury sokaklarından bir görüntü (Kaynak: archdaily.com)

Poundbury'den bir fotoğraf (Kaynak: duchyofcornwall.org)

III. Charles’ın mimarlık ortamına etkisini kişisel sınırları ile tanımlamak mümkün değil. İngiliz Hükümeti 2018 yılında Building Better, Building Beautiful (Daha iyi inşa et, güzeli inşa et) isimli bir komisyon kurulduğunu duyurdu. Komisyonun amacı evlerin, köylerin, kasabaların ve caddelerin tasarım ve stilini geliştirmek için topluluk onayının artırımını keşfetmek, planlama sisteminin daha iyi tasarım ve tarza karşı çıkmak yerine onu destekleyecek şekilde çalışmasını sağlamak olarak belirtiliyor.10 Burada bahsi geçen mimari tarzın, elbette Yeni Klasik mimarlık olduğunu unutmamak önemli. Bahsi geçen organizasyonun başına ilk olarak dönemin Galler Prensi'yle yakınlığı bilinen muhafazakâr Roger Scruton’un gelmesi örtük ilişkilerin okunmasında bize kolaylık sağlıyor.

Komisyonun faaliyetlerinin bir parçası olarak Living with Beauty (Güzellikle Yaşamak) raporu yayınlandı.11 Rapor güzelliğin sadece zenginler için olmadığını vurgulayarak yayalaşmanın ağırlıklı olduğu karma konut alanları öneriyor. Bu raporda 19. yüzyıl İngiliz mimarisi övülürken, karşıt olarak kent içinde modernist bile sayılamayacak atıl sanayi yapıları, depolar ve kent ölçeği ile uyumsuz gökdelenler çirkin mimarlık olarak gösteriliyor. Manipülatif bir tartışma sonrasında kent içindeki yapıların planlama ve uygulama sürecinde tasarım kodları geliştirilmesi ve bir rehber oluşturulması tavsiye ediliyor. Ancak yine neyin güzel ve iyi tasarım olarak tanımlanabileceğine dair öznel ve muğlak sınırlar uzmanlar tarafından eleştiriliyor. Komisyonun odaklandığı önemli bir sorun da konut krizine çözüm getirmek. Bunu “güzel” bir şekilde gerçekleştirme amaçlarına "insan ölçeğinde" vurgusuyla, düşük yoğunluklu ve özel detaylara sahip bir mimarinin yaratacağı maliyetlerin kamuya yansıması bambaşka bir tartışma daha açıyor. Poundbury ve BBBBC incelendiğinde söylemler birbiri ile kayıp bir yapbozun parçaları gibi örtüşüyor.

Esas olarak bu söylemlerin izini 2014 yılında Kral Charles’ın yayınladığı 10 maddelik manifestoda sürebiliyoruz. Bu ilkeler, (1) oluşumlar araziye saygı göstermelidir, (2) mimarlık bir dildir, (3) ölçek de anahtardır, (4) uyum, harmoni, (5) iyi tasarlanmış parseller, (6) malzemeler, (7) işaretler, ışıklar ve araçlar, (8) yaya odaklı tasarım, (9) yoğunluk, (10) esneklik olarak sıralanıyor. Bütün bu başlıklar mimarlık ortamında sıklıkla belirli problemlerle ilişkilenen tartışma konuları olmasına karşın bağlam bütün anlamı farklı bir noktaya taşıyabilir.12 Bütün bu kriterler çağdaş hayatın gerekliliklerinden bağımsız ele alındığında elimizde Poundbury gibi setler kalır. Murphy manifestoya karşı cevap niteliği taşıyan güçlü yazısında esas olarak bahsedilen ölçeğin aslında insanla ilişkili olmadığının, tarihsel öncülleri dert edindiğinin altını çizer. Kamusal alanın her zamankinden daha bulanık bir şekilde özelleştiğine dikkat çeker ve ev sahibi olma arzusunun teşvikinin eşitliği zedelediğini belirtir. Mimarlıkta öncül - ardıl ilişkisinin banal bir taklitle değil mimetik bir yaklaşımla elde edilebileceğini yazar. En önemlisi sokağın önemli olduğunu ancak özelleştirilmiş ormanlar olmadığını hatırlatır. Geleceğin mimarisinin, eski yapım teknikleri ve malzemeleriyle kurulamayacağı konusunu not düşer.13 Günümüzün çağdaş mekansal ihtiyaçları ve teknolojileri ele alındığında, tarihsel mimari ögeleri bir kalıp olarak düşünerek yeni bir dil oluşturmaya çalışmak ne bugünün ne de geleceğin mekansal ihtiyaçlarına bir çözüm üretebilir.

III. Charles’ın otuz yılı aşkın zamandır süregelen mimarlık takıntısını sadece Birleşik Krallık ile sınırlandırmak şüphesiz dünyanın başına gelebilecek en güzel şey olurdu. Ancak Avrupa ve Amerika başta olmak üzere, bu ülkelerle ilişkili kalkınmış ve kalkınmakta olan diğer ülkelerde muhafazakâr ve sağ politikaların popülist siyasetçilerle gün geçtikçe yaygınlaşması sonucunda, mimarlık ortamında benzer şemaları takip eden söylemler yükselişe geçti. Elbette Kral bu yükselişin öncüsü değil ancak diğer ülkelerdeki muhafazakârların benzer bir rotada ilerlemesi dikkat çekici. İngiliz mimarlık ortamında Charles’ın tek bir kişi olarak mimarlık ortamını bu denli baskılaması, mimarları dışlayarak tasarım ve uygulamalar hakkında keskin formüller önermesi, mimar ve diğer disiplinlerden uzmanlar tarafından hoş karşılanmadı. Kral her ne kadar bütün bu çalışmalara akademik bir dayanak arasa da mimarlığa dair sorunsalların siyasi aktörler tarafından araçsallaştırılmasının sonuçlarına dair güzide bir örnek teşkil ediyor.

Bir diğer yandan mimarların bu koşullara verdiği tepkileri görmezden gelmemek gerekir. Her şeye rağmen mimarlar o zamanın prensi, şimdinin kralına karşı itirazlarını dile getirmekten kaçınmadılar. Ülkenin sivil toplum ve mimarlık örgütünün gücü, benzer koşulları yaşayan ülkelere de örnek olma potansiyeli taşıyor.

Bugün itibariyle İngiltere tahtında oturan III. Charles’ın genişleyen yetki alanlarıyla, mimarlıkla ilgili ne tür girişimleri olacağı bir muamma. Yönetimi boyunca bu tutkusu yeni boyutlar kazanma potansiyeline sahip. Bu süre zarfında Birleşik Krallık mimarlığı ve bununla ilişkili tartışmalar mimarlık bilgi alanında yeni tartışmalar açacaktır. Londra’dan esecek rüzgârın Türkiye gibi ülkelerde mevsimsel bir esinti mi yoksa kasırga mı olacağı ise kendi mimarlık ortamımızın koşulları ile ilişkili olacaktır.

Notlar ve Referanslar
1 Yazı kaleme alındığı sırada Prens henüz tahta geçeceğini açıkça açıklamamıştı ancak o anda herkesin kesin olarak bildiği gibi Prensin tahttan vazgeçmesi söz konusu değildi. Resmi kaynakların açıklamasının ardından yazıda geçen unvanlar güncellendi.
2 Orijinali “like a monstrous carbuncle on the face of a much loved and elegant friend” olan cümlede çıban karşılığını kullanmak benim kişisel tercihim oldu.
3 [https://www.archdaily.com/781839/ad-classics-sainsbury-wing-national-gallery-london-venturi-scott-brown ](https://www.archdaily.com/781839/ad-classics-sainsbury-wing-national-gallery-london-venturi-scott-brown ){blank}
4 Murph, D., (2014), Prince Charles’s 10 principles for architecture -and 10 much better ones. Erişim: 08.09.2022 https://www.theguardian.com/artanddesign/2014/dec/27/prince-charles-10-principles-architecture-10-better-ones
5 Gurallar, N. (2015). Tarihselcilik -Tarihsicilik [Historicism]: Bir Mimarlık Terminoloji Tartışması ve 2000’ler Türkiyesinde Tarihsici Mimarlık, Journal of the Faculty of the Architecture, Cilt 32, Sayı 2, 191-204
6 https://princes-foundation.org/
7 Eisen’ın aktarımına göre dönemin prensi, şimdinin kralının özel toprakları Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası'ndan (Freedom of Information Act) muaftır. Bu nedenle topraklarının nerede başladığı ve bittiği bilinmemektedir. Ancak bu projeyi geliştirmek için kendi topraklarını deneysel olarak kullanıma açtığını belirtiyor. Erişim: 09.09.2022 [https://www.smh.com.au/world/europe/fit-for-a-king-prince-charles-experimental-city-is-proving-critics-wrong-20210722-p58bz9.html ](https://www.smh.com.au/world/europe/fit-for-a-king-prince-charles-experimental-city-is-proving-critics-wrong-20210722-p58bz9.html ){blank}
8 https://poundbury.co.uk/about/
9 Eisen, E.X., (2021), The Royal Dystopia of Poundbury. Erişim: 09.09.2022 https://www.currentaffairs.org/2021/05/the-royal-dystopia-of-poundbury
10 https://www.gov.uk/government/groups/building-better-building-beautiful-commission
11 https://www.gov.uk/government/publications/living-with-beauty-report-of-the-building-better-building-beautiful-commission
12 https://www.architectural-review.com/essays/facing-up-to-the-future-prince-charles-on-21st-century-architecture
13 https://www.theguardian.com/artanddesign/2014/dec/27/prince-charles-10-principles-architecture-10-better-ones

Etiketler:

İlgili İçerikler: