“Ahsen Yapanar / Alargada Mimarlık Sergisi”, Türkiye mimarlık tarihinin özgün figürlerinden Ahsen Yapanar’ın mesleki yolculuğunu gözler önüne seriyor. İç mimar Emir Elmaslar'ın titiz bir araştırma sürecinin ürünü olan sergi, Yapanar’ın projelerini ve yaşamını, bağımsız bir teknenin duruşunu simgeleyen “alargada” kavramıyla anlatıyor. Emir Elmaslar ile bu serginin hazırlık sürecini ve Ahsen Yapanar’ın özgün mimarlık anlayışını konuştuk.
Ferhan Yalçın: Ahsen Yapanar’ın işlerine olan ilginiz ne zaman başladı? Bu ilginin sergiye dönüşüm sürecinden ve sergi mekânı seçiminizden bahsedebilir misiniz?
Emir Elmaslar: Mimar Ahsen Yapanar'la ilgili bir sergi açma fikri, oğlu mimar Kemalettin Yapanar’ın tasarlamış olduğu Gebze’deki çiftlik evinde arkadaşım Eda Yapanar'ı bir ziyaretim sırasında aklıma geldi. Ben de bir çoğumuz gibi Ahsen Yapanar'ı sadece Yüzer Ev projesiyle tanıyordum. Ahsen Bey'i, torunu Eda Yapanar’dan dinledikten sonra araştırmaya başladım, bulduğum işler beni epey heyecanlandırmıştı. Daha önce Ahsen Bey’le ilgili bir çalışma yapılmamış olması da eklenince, mutlaka bu konuyla ilgili bir sergi yapmalıyım diye düşünerek araştırmalarımı derinleştirdim.
Ahsen Yapanar’ın iki oğlu var. Biri Kemalettin Yapanar, diğer oğlu ise Vedat Yapanar. Kemalettin Bey de babası gibi akademili bir mimar. Ne yazık ki Ahsen Bey ve Kemalettin Bey bugün aramızda değiller. Eda, araştırmalara yardımcı olması için beni amcası Vedat Yapanar’la tanıştırdı. Vedat Bey ilk başta sergi fikrine biraz mesafeli yaklaştı ancak bu konudaki ciddiyetimi anlayınca elinde geldiği kadarıyla yardımcı oldu.
Ahsen Bey’in diğer torunu Emre Yapanar aracılığıyla da, Ahsen Bey’i tanıyan ve yapılarında zaman geçirmiş kişileri bulup onlarla röportajlar yaptım. Konuştuğum kişilerin hepsi bu durumdan büyük bir mutluluk duyduklarını belirterek, bildiklerini ve o yıllara ait anılarını içtenlikle anlattılar. Yaklaşık bir senelik zaman diliminde elimde epeyce belge, eskiz, orijinal çizimler, fotoğraflar, röportajlar ve videolar birikti. Sergi mekanının küçük olması sebebiyle bunların hepsini sergilemek olananksızdı. Bu sebeple Ahsen Yapanar’ı en iyi anlatacağına inandığım projelerinden bir seçki hazırladım ve bu seçkiyi anılar, röportajlar, çizimler, maketler ve video ile sundum.
Sergiyi Büyükada’da, gönüllülük esasıyla çalışan Adalar Müzesi’nde açtık. Müzenin vakıf başkanı Ali Erkurt’la tanıştığımda sergi fikrimden söz ettim. Bu durum onu da heyecanlandırdı, çünkü Ahsen Yapanar’ın önemli işlerinden ikisi Adalar’da yer alıyor. İlki Büyükada’da bulunan “Dört Ev” projesi; Yapanar’ın mimar Asım Mutlu ile beraber tasarladıkları işlerinden. Diğeri ise, yine Asım Mutlu ile beraber tasarladıkları Heybeliada’daki “Selami Tanman Evi”. İki proje de günümüzde hala ayakta ve yeni sahipleri tarafından iyi şekilde korunuyorlar. Bu işlerin Ada’da yer alması dolayısıyla müzeyle de bu şekilde bir bağ kurmuş olduk ve sergiyi orada açtık.
FY: Sergi içeriğinde söyleşiler, proje seçkileriyle birlikte, benim en çok ilgimi çeken karikatürler yer alıyor. İçerik kurgunuzu oluştururken nelere dikkat ettiniz?
EE: İçerik kurgusunu oluştururken Ahsen Yapanar’ı çeşitli malzemelerle anlatmak istiyordum; sadece yaptığı projelerin çizimleriyle değil. Aslında projelerini de onu tanıyan, mimarlık pratiğine tanıklık eden insanların dilinden anlatmak istedim. Bunun bir sebebi de, artık silikleşmeye başlayan bazı anıları yakalayıp bunları görünür kılıp, yüzeye çıkarma çabamdı.
Bütün bunları yaparken; Ahsen Yapanar’ın büyük oğlu Kemalettin Bey'in Galatasaray Lisesi’nden arkadaşlarıyla yaptığım röportajlar Mecidiyeköy Villa projesine eşlik etti. Ankara'ya gidip İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı’ndan köy enstitüsü yarışma projeleriyle ilgili belgeler topladım, sergide bunlar da yer alıyor. Sergide bir de video görüyoruz; Bodrum'da Ahsen Bey’in eşi Belma Hanım’ın küçük kardeşi Turgut Karabekir ile bir röportaj gerçekleştirdim. Turgut Bey de Ahsen Yapanar gibi Akademi'li bir mimar. Turgut Bey videoda Ahsen Bey’le olan tanışıklığından, Yapanar’ın akademi için öneminden ve birlikte bir mobilya atölyesi kurma girişimlerinden bahsediyor. Sergi, proje çizimleriyle birlikte, maketler, mobilya örnekleri ve video gibi öğelerle konuyu irdeliyor.
FY: Serginin ismi neden “Alargada Mimarlık”?
EE: Alarga, bir teknenin kıyıya bağlanmadan, kendi attığı demir üstünde veya denizdeki bir tonoza bağlı olma hali. Alargayı Ahsen Yapanar’ın mesleğinde durduğu yer ile özdeşleştirmek istedim. Kıyıda olup bitenleri uzaktan izleyen bir teknenin bağımsızlığı gibi o da kıyıdan bağımsız, bilinenden farklı olarak kendi halinde. Mezun olduktan hemen sonra yaptığı Paşabahçe Rakı ve İspirto Fabrikası, akabinde Yüzer Ev projesi, 1940’ların başında yarışmalarını kazandığı Köy Enstitüleri gibi işler, akademide yer aldığı öğretici kimliği yanında güçlü bir yapı üretme yönünü de gözler önüne seriyor. Ama o yaptığı bu işlerle görünür olmak yerine, kıyıdan uzakta, alargada olmayı tercih ediyor.
FY: Araştırma sürecinizde Ahsen Yapanar’ın hayatı ve meslek pratiğinde sizi en çok etkileyen noktalar nelerdi?
EE: Titizliği ve zarafetinin yanında, üretim yönü; süsten uzak fonksiyonel ve yalın bir mimari anlayışıyla beraber soyadıyla müsemma bir şeyleri yapma isteği ve yapma biçimi beni en çok etkileyen kısım oldu.
Mesela, oğlu Vedat Yapanar’dan Ahsen Bey’in kendi buzdolabını tasarlayıp ürettiğini ve bunu Büyükada’da ve diğer evlerinde de kullandığını öğrendim. Sergide bu buzdolabının fotoğrafı da görülebilir. Turgut Karabekir’le birlikte kurdukları Rustika adındaki mobilya atölyelerinde, hazırladıkları bazı projelerin ahşap doğramalarını da tasarlayıp üretmişler. Ve bunun üzerinde epey durmuşlar, bu tasarımlarıyla ilgili de birçok eskiz mevcut. Bütün bunlar Ahsen Yapanar’ın sürdürdüğü mimarlık pratiğini ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor.