Kamusal Alan Bir Mekân Değildir!

DEVRAN BENGÜ

Günümüzde çok sık karşılaştığımız "algı yönetimi" olarak ifade edilen manipülatif eylemin, nasıl etkili olabildiğini, nasıl etkili kullanabildiğini anlamak için araçlarını iyi tanımlayabilmemiz önemli. Bu eylemin karşılıklı bir etkileşim olduğu ve eyleyenin değil eylenenin de bu durumdan sorumlu olacağı bir gerçek. Ama bu yazının derdi ne eyleyen ne de eylenen ile ilgili… Bizim sözcükler ve kavramlarla ilgili ciddi sıkıntılarımız var! Dert edinmemiz gereken ciddi sıkıntılar… Çünkü algı yönetiminin en iyi kullandığı araçlardan birisinin konuşma dili olduğu ve bunun için kavramları kullandığı biliniyor ve yaşanıyor. İçi boşalan kavramların, ihtiyaç duyulan çıkar ve taleplerle ilişkili kavramlarla tanımlanması yeterli olabiliyor çoğu zaman (Güçyetmez, 2017). Bu yöntem pazarlama yaklaşımlarında da çok kullanılan bir yöntem olarak bilinir aslında (Bali, 2002; Baudrillard, 2013).

Kavramların ait oldukları kültürel dildeki yaşam formlarında evrensel tanımlarıyla örtüşmeden kullanılmaları gerçek anlamları bağlamında idrak edilememeleri sonucunu doğuruyor. Türkçemizde biz bunu toplum yaşamında yaşayarak gözlemleyebiliyoruz. Üstelik eğitim düzeyi gözetmeksizin! Aslında belki de sadece bu durum toplumun o kavramlar üzerinden manipülatif yapısını daha da güçlendiriyor. Size bu durumu "kamu" sözcüğü üzerinden ve mimarlık alanına indirgeyerek anlatmaya çalışacağım.

Kaynak: innovationquarter.com

Kamu sözcüğünün Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde dört ayrı tanımı yer alıyor. Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü, bir ülkedeki vatandaşların bütünü; bütün ve halk (Türk Dil Kurumu(a), t.y.). Gündelik yaşamda ise ülkemizde kamu kelimesi devlet kelimesiyle eşanlamlı olarak kullanılıyor ve halkın genel kanısı da bu yönde. TDK’nın sözlüğünde devlet organlarının tümüne kamu tanımı getirilmiş olması bu yaygın kanıyı oluşturmada etkili olmuştur mutlaka… Oysaki kamu sözcüğü devlet anlamına gelmez! Bu da yetmediği gibi bizde bir de üstüne üstlük devlet ile hükümet sözcüğü eş anlamlı olarak kullanılmaktadır (Türk Dil Kurumu(b), t.y.; Türk Dil Kurumu(c), t.y.; Britannica(a), t.y.; Britannica(b), t.y.). Böylelikle kamu ve hükümet kelimeleri devlet çatısı altında tek bir anlama indirgenir. Kamu ifadesi kelime kökenini yitirir ve kamu ile ilişkili değerlerin tartışılmasının önünde kocaman bir set oluşur. Öyle ki mimarlık eğitiminde "kamusal mekân" araçlarını tariflemenin dayanılmaz ağırlığı bu araçların rekreasyon alanlarına indirgenmesiyle sonuçlanır! Hele ki bir de söz konusu olan kamusal alan olduğunda, bu tanımın kamusal mekân kavramıyla eş anlamlı kullanımının da söz konusu olduğu bir literatürü varın siz düşünün! Tam da yaşanan budur aslında! Somut ve soyut kavramların birbiri yerine ikamesi bu karmaşayı güçlendirdiği gibi asıl vahim olan demokrasinin temel dinamiklerinden biri olan kamusal alanın anlamının buharlaşmasıdır!

Biliyorum çok yaygın bir yanlış öğrenmenin varlığı nedeniyle anlatılmak istenenin açıklanması gerekir. Ancak neresinden tutsak elimizde kalacak… Hangi yoldan gitsek acaba; tümdengelimci mi yoksa tümevarımcı mı? Ben yine başladığım temel kavram ile devam edeyim…

Kaynak: safdiearchitects.com

Dünya siyaset tarihinde kamu sözcüğünün gelişimi demokrasi kültürünün gelişimiyle paraleldir. Kamudan bahsedebilmek için demokrasiden bahsetmek gerekir. Ayrılmaz bir ikilidirler. Devlet zaten hükümet değildir (Türk Dil Kurumu(b), t.y.; Türk Dil Kurumu(c), t.y.; Britannica(a), t.y.; Britannica(b), t.y.). Demokrasilerde devlet kamu yararına hizmet veren, dolaylı ve dolaysız vergiler gibi kamunun kaynaklarıyla bu hizmetleri icra eden organların bütünüdür. Ama tek başına kamu da değildir (Caniklioğlu, 1996; Tanilli, 1996; Touraine, 1997). Demokrasiyi tercih eden ülke yönetimlerinde daha ilkokul düzeyinde temel bilgiler çerçevesinde verilmesi gereken bu tanımlara vakıf olmadan kamusal mekân, kamusal alan gibi kavramları idrak edebilmek de pek mümkün olamıyor. Biz de ülkemizde bunu aleni olarak deneyimliyoruz!

Demokrasi kültürü gelişmiş ülkelerde, İngilizce olarak "public" ile ifade edilen kelimenin karşılığı Türk dilinde halk olarak tanımlanıyor. Ancak demokrasi ile yönetilmeyi seçmiş bir halkın temel tanımlı özellikleri vardır. Ancak bu özellikler o halkı "kamu" yapar. Kamu ile ifade edilen halk bireysel kimliğini geliştirmenin yanı sıra kamusal özne bilinci ile kolektif kimliğini de geliştirir (Tekeli, 2004; Tekeli, 2008; Tekeli, 2014). Kamuyu oluşturan bir halk seçme ve seçilme hakkı olan, hukukun üstünlüğünün tanındığı bir yönetime sahip olan, hukuk karşısında eşit haklara sahip, bireyler bütünüdür. Ancak bu da yetmez! Bir halkın niteliksel anlamda "kamu" olabilmesi bireylerin kamusal özne olarak gelişim sağlayabilmeleri ile mümkündür (Tekeli, 2004; Tekeli, 2008; Tekeli, 2014). Bireylerin biriciklikleriyle, kendi özgür iradeleri çerçevesinde kamu yararını sırtlanan, toplumsal sorumluluklarının farkındalığında olan ve sivil katılımcılığı güçlendirmede etkili girişimlerde bulunan bireyler olmaları gerekir. Kamusal alan; her biri kendi biricikliği ile katkı sağlayan, pek çok farklılıkları barındıran bireylerin yan yana gelerek kamu yararına yönelik oluşturdukları politik, eleştirel bir iletişim ve eylem ortamıdır. Demokrasiye hizmet edebilmesi için şeffaf bir atmosfer olması zorunludur. Kamusal alan demokrasinin temel direğidir. Ancak mekândan azadedir! Bir ortamı, bir atmosferi ifade eder (Arendt, 2013; Berktay, 2012; Habermas, 2014; Timur, 2017; Negt ve Kluge, 2018). İngilizce kökeni "public sphere" olan kavramın Türk dilindeki karşılığı, ağırlıklı olarak 2000’li yıllardan itibaren kent planlaması ve kamu yönetimi literatüründe "kamusal alan" olarak yer alır. "Kamusal küre" olarak kullanılan çevirileri vardır ancak yaygın kullanım olarak tercih edilmez (Erem, 2014).

Mimarlık, mekânın planlama ve tasarımına yönelik bir disiplin olması dolayısıyla kavramlara mekân üzerinden anlam yükler. Alan ve mekân kavramları mimarlık için çok eş değer bir kapsam içerdiğinden mimarlık literatüründe, maalesef yaygın olarak kamusal alan kavramı mekânlar için kullanılır. Kamusal mekânların kamusal alan olarak adlandırıldığı görülür. Hatta "açık kamusal alan", "kapalı kamusal alan" gibi her iki tanımı da iyice deforme eden kullanımlara rastlamak da mümkün olabiliyor. Her iki tanım için de açık ya da kapalı tamlaması geçerli değildir. Kamusal mekân kavramı genel olarak kent planlaması literatüründe kapsamlı olarak ele alınır. Kavramın kapsamı, kentsel dokuda kamusal alanların ve kamusallığın canlanmasında etkili olan mekânları içerir (Gehl, 2010; Gehl ve Svarre, 2013; Madanipour, 2010). Bu fiziki mekânlar her türlü çeşitliliğe açık olmak, toplumun tüm kesimlerinin erişebilir olması gibi özellikleri içermelidir. Genel olarak, sokaklar, parklar ve sahiller gibi rekreasyon alanları, meydanlar çerçevesinde ele alınırlar. Kamusal mekân olarak tanımlanmaları kamusallığın canlanmasında etkili olmaları ile ilişkilidir. Şimdi bu bakış açısıyla siz kamusal mekânı kamusal alan diye tanımladığınızda bir kavramın hedefinde yer alan tanımla kavramın kendisini tanımlamış olursunuz ki o zaman da hedeflenen işlev ortadan kalkmış olur. Mimarlık literatüründe bu alanda çalışan hocalarımızın bu konuya özellikle hassasiyet göstermeleri önemli. Önemli, çünkü aksi tutumlar, önemli değerler ortaya çıkarmaya çalışırken diğer taraftan demokrasinin anlamının aşındırılmasında rol oynamak anlamına gelecektir.

Kaynak: urbandesignforum.org

Mimarlık özelinde anlatmaya çalıştığım; bu karmaşanın temelinde, toplumsal hafızada demokrasi kültürü bağlamındaki az gelişmişliğin yatıyor olması. Demokratik gelişimini tamamlayamayan bir kültürün dışardan alıntılayarak, içeriklerini özümsemeden, işaret ettikleri işlevleri, eylemleri deneyimlemeden kullandığı kavramlar, deneyimleri olmayan bir toplumun en eğitimli yüksek kesimlerinde dahi hatalı kullanımlara neden olabilir. Biz bunu yaşayarak gözlemliyoruz... Kamusal alanın ne olduğunun anlaşılabilmesi için politik eleştirel her türlü görüşü barındıran eylemsel ortamların aleni olarak yaygınlaşabilmesi gerekir (Arendt, 2013; Berktay, 2012; Habermas, 2014; Timur, 2017; Negt ve Kluge, 2018). Halkın, bu ortamlarda eyleyebilmeyi özgürlük olarak gördüğü bir kamu ile bu ortamlar var olabilir ancak... Kamusal alanların yaygınlaşmasıyla toplumsal hafızada yer eden deneyim birikimlerinin artması bu ortamın kültürel bellekte de yerleşmesini sağlar. Kültürel ve kentsel belleğimizde kamusal alan dinamikleri güçlendikçe belki de bizim kendi dilimizde bu ortamı farklı bir ifadeyle yeniden tanımlamamız bile mümkün olabilir (Halbwachs, 2016; Halbwachs, 2018)! Kanımca İngilizce "computer" kelimesine karşılık dilimizde yaygın olarak yerleşebilen bilgisayar kelimesi gibi yaratıcı bir tanımlama hiç de fena olmayacaktır aslında! Toplumumuzun kıvrak zekasından çıkan yaratıcı ifadelerden de yararlanılabilir mutlaka… Ama böyle bir tanım için kamusal alanda olmanın arzu edildiği bir demokrasi anlayışının güçlenmesine ihtiyaç vardır! Ütopik bir yaklaşım olarak kenarda kalan bir bakış açısı olduğunun farkındayım. Zira yer kürenin can çekişen ortamında önümüzdeki yıllarda az gelişmiş ve/veya aşınan demokrasilerden çok farklı dertlerimiz de olacak belli ki!

Kaynakça:

  • Arendt, H. (2013) İnsanlık Durumu. İstanbul: İletişim Yayınları
  • Bali, R. N. (2002) Tarz-ı Hayattan Life Style’a. İstanbul: İletişim Yayınları
  • Baudrillard J. (2013) Tüketim Toplumu, 6. Basım, İstanbul: Ayrıntı Yayınları
  • Berktay, F. (2012) Dünyayı Bugünde Sevmek (Hannah Arendt’in Politika Anlayışı). İstanbul: Metis Yayınları.
  • Britannica(a), (t.y.) Hükümet. Britannica içinde. Erişim tarihi: Ağustos 8, 2023, https://www.britannica.com/topic/government
  • Britannica(b), (t.y.) Devlet. Britannica içinde. Erişim tarihi: Ağustos 8, 2023, https://www.britannica.com/topic/state-sovereign-political-entity
  • Caniklioğlu, M. (1996) Çağdaş Demokrasi ve Çağdaş Devlet Üzerine Düşünceler, [PDF belgesi]. 24 Ağustos 2023 tarihinde https://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2020/01/M.Caniklioglu5.pdf adresinden erişildi.
  • Erem, O. (2014) Europeanization of Public Sphere in Turkey Changes Between 2003-2013. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Medya Ve İletişim Çalışmaları Ana Bilim Dalı. 380740.
  • Gehl, J. (2010) Cities for people. London: Island Press.
  • Gehl, J. ve Svarre, B. (2013) How to study public life. Washington DC: Island Press.
  • Güçyetmez, M. (2017) Karşılaştırmalı Demokrasi Modelleri ve Hükümet Sistemleriyle İlişkisi. Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi,7, 1, 479-496.
  • Habermas, J (2014) Kamusallığın Yapısal Dönüşümü. İstanbul: İletişim Yayınları.
  • Halbwachs, M. (2016) Hafızanın Toplumsal Çerçeveleri. Ankara: Heretik Yayınları.
  • Halbwachs, M. (2018) Kolektif Bellek. İstanbul: Pinhan Yayıncılık.
  • Madanipour, A. (Ed.) (2010) Marginal public spaces in European cities, Whose Public Space? London: Routledge, 111-130.
  • Negt, O., Kluge, A. (2018) Kamusallık ve Tecrübe. İstanbul: Notabene.
  • Tanilli, S. (1996) Devlet ve Demokrasi: Anayasa Hukukuna Giriş. İstanbul: Say Yayınları.
  • Tekeli, İ. (2004) Tek ve Çok Kademeli Demokrasi Kuramlarının Ontolojik Kabulleri Üzerine. Doğu Batı Düşünce Dergisi, 28, 195-225
  • Tekeli, İ. (2008) Prof. İlhan Tekeli ile Söyleşi: Kamusal Özne Olmanın Doyumu, İstanbul Dergisi, 64, 40–45.
  • Tekeli, İ. (2014) Türkiye’yi Anlamanın Yolu Kentlerini ve Demokrasisini Tanımaktan Geçiyor, Doğu Batı Dergisi, S67, 63-84.
  • Timur, T. (2017) Habermas’ı Okumak. İstanbul: Yordam Kitap.
  • Touraine A. (1997) Demokrasi Nedir? İstanbul: YKY Yayınları.
  • Türk Dil Kurumu(a), (t.y.) Kamu. Güncel Türkçe Sözlük içinde. Erişim tarihi: Ağustos 8, 2023, https://sozluk.gov.tr/
  • Türk Dil Kurumu(b), (t.y.) Devlet. Güncel Türkçe Sözlük içinde. Erişim tarihi: Ağustos 8, 2023, https://sozluk.gov.tr/
  • Türk Dil Kurumu(c), (t.y.) Hükümet. Güncel Türkçe Sözlük içinde. Erişim tarihi: Ağustos 8, 2023, https://sozluk.gov.tr/

Etiketler:

İlgili İçerikler: