ZONE

EN

Kezer Mimarlık tarafından tasarlanan ZONE Ticaret Merkezi, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na otomobil ile yalnızca 10 dakika, şehir merkezine ise 25 dakika uzaklıkta bulunan ve imar planında sanayi yapısı olarak tanımlanmış 35.000 metrekarelik bir parselde, konut alanlarının sonlanıp endüstriyel üretimin başladığı bir noktada, iki farklı kentsel işlevi birbirine bağlayan (ya da ayıran) bir eşik konumunda yer alıyor.

Ofis projeyi şöyle anlatıyor:

Proje geliştirme öyküsünün en önemli yönü, mimar olarak çoğunlukla olduğu gibi mimari tasarım ve teknik uzmanlık sorumluluğunu üstlenmiş olmamızın yanında, arazinin kentsel gelişim potansiyellerini sorgulayarak sonuç ürünü işveren taleplerinin ötesine taşımaya çalışmamızdır. 2015 yılında endüstriyel işletme veya küçük/orta ölçekli üretim yapıları inşa edilmek niyetiyle satın alınmış olan arazinin, stratejik ve hızla değerlenen konumu, parselin imar matematiği, düşünülen orta/küçük ölçekli üretim yapılarının alışılmış mimari nitelikleri de göz önüne alındığında, hem ekonomik hem de kentsel önemi açısından fazlasıyla değerli olduğu anlaşılıyordu. Alanın 250 metrelik kuzeydoğu cephesinde yer alan çam ormanı, bu değeri arttıran önemli etmenlerden biriydi. İşverenle yapılan toplantılar sonucunda bu alanda üretim, ofis ve sergileme işlevlerini gerektiğinde aynı anda gerçekleştirebilecek, gerekmediğinde sadece ofis veya sergi amaçlı kullanılabilecek mekânlara sahip bir yapının projelendirilmesinin, konumun daha doğru değerlendirilmesini sağlayacağına ve nitelikli yeni bir kent parçasının oluşturulabileceğine karar verildi. Projenin kavramsal çerçevesini çizerken yapının mimari niteliklerinin ve alandaki imar durumuna yaklaşımının kentsel çevrenin olumlu bir şekilde dönüşmesini tetikleyeceği de düşündük.

İmar durumunun izin verdiği gibi, zeminde 27.000 metrekarenin tamamını işgal eden birkaç bloğu öneren bir çözüm yerine; zeminde 15.000 m2 işgal eden ve 10 bloktan oluşan ayrık yapı yerleşimini tercih ettik. Böylelikle, ne tamamıyla endüstri yapısı ölçeğinde ne de konut yapısı ölçeğinde var olan, ama bulunduğu kentsel eşikteki ölçek değişimini dikkate alan bir yapı kompleksi oluşturulabildi. Kentsel tasarım öğelerinin ve peyzaj niteliklerinin tamamen gözetildiği bu kurguyu, iç sokakları ve kamusal alanları ile bir kent parçası olarak biçimlendirmek, tasarımın bulunduğu bölge ile daha güçlü bir ilişki kurması açısından çok önemliydi. Tamamı doğal ışık ve temiz hava alabilen, girişleri ticaret işlevinin talep ettiği şekilde doğrudan zemin kattan sağlanan ve mümkün olan her durumda iki cepheden ışık alan hacimlerden oluşan iki ve üç katlı blokları, bu kent parçasını kuran temel öğeler olarak tasarladık. 2 veya 3 katlı, 70 adet bağımsız bölümden oluşan ve toplam 50.000 m2 kapalı alanı ile kendi kentsel karakterini ve atmosferini üretmeyi amaçlayan ZONE yoluyla çağdaş bir iş ve üretim merkezini tartışmaya açmayı hedefledik.

Bu çağdaş yapı dilinin ve kentsel mekân kurgusunun oluşumunda rol alan en önemli kurucu öğe, proje bütçesinin neredeyse zorunlu kıldığı prefabrik betonarme sistem oldu. Türkiye’deki uygulamalar genelinde değerlendirildiğinde, potansiyellerinden çok kısıtları tartışılan bu sistemin olanakları üzerine yapılan araştırmalar ve denemeler, projenin belki de en zorlu meydan okumasıdır. ZONE, bu yaygın ve basit sistemin ürettiği çözümleri, hem yapı hem de detay ölçeğinde sorgulayıp, yeniden yorumlayarak nitelikli bir yapı üretme çabasının da sonucudur.

Yapının taşıyıcı sistemi prefabrik betonarme sistem olarak tasarlanmış, cepheleri yine tamamen prefabrik ve kendinden ısı yalıtımlı 20 cm kalınlığındaki cam elyafı katkılı betonarme paneller ile kaplanmıştır. Özel olarak geliştirilen bu prefabrik cephe panellerinin üstüne eklemleneceği bir duvara ihtiyaç duymadan yapı elemanı olarak döşemeden döşemeye çalıştırılması fikri ve bu fikre paralel olarak panellerin binaya dışarıdan eklemlenmesi sayesinde, 1. kat ve 2. kat çeperlerinde 20 cm yer kazanılmıştır. Birim temelinde küçük görünse de ZONE’un tamamı düşünüldüğünde toplam 2000 m2 ekstra kullanım gibi önemli bir emsal kazanımı sağlandı, bu sayede cephe kendi bütçesini yaratmış oldu. Yapım bedeli ve fonksiyonu düşünüldüğünde, genellikle farklı nitelikte yapılar üretmek için kullanılan iki farklı yapım tekniğinin birleştirilmesi, bu sayede sağlanabildi. Ön gerilmeli prefabrik kirişler, yapıda her bağımsız birim içinde yaklaşık 11 m açıklık geçilmesine olanak sağlarken, tamamen kullanıcı isteğine göre şekillendirilebilen esnek iç mekânlar ortaya çıktı.

İnşaat aşamaları

Proje başlangıç tarihi olan 2016’dan yapının tamamlandığı 2021 yılına gelene kadar geçen inşaat süreci, tüm dünyada ve özellikle Türkiye‘de meydana gelen olağanüstü olumsuzluklar dizisi ile iç içe ilerlemek durumunda kaldı. Tüm bu olumsuzluklar sırasında, mimar-işveren ilişkisini kesintisiz ve uyumlu bir şekilde sürdüren, projeye olan inancı, neredeyse ilk kavramsal aşamasından bitişe kadar verdiği destek ile yapının mimari projeden hiç şaşılmadan inşa edilmesini sağlayan işverenin özverili çabaları, yapının bugün sahip olduğu niteliklere erişmesinde, mimarının çabaları kadar değerli bir paya sahiptir.

Etiketler:

İlgili İçerikler: