Müze ve Sergileme Alanlarında Yaratıcı Tasarım Yaklaşımları

DİCLE B. ÖZDEMİR KADİR UYANIK ZEYNEP GÜNEY KİŞİ

do[x] architecture kurucuları Dicle B. Özdemir ve Kadir Uyanık’la tasarım yöntemlerini, müze ve sergileme alanlarındaki çalışmalarında nasıl bir hazırlık süreci izlediklerini, eski eserle ilişkilerini, kültürel miras konularına olan ilgilerini, sürdürülebilirlik odaklı tasarım prensiplerini ve multidisipliner çalışmanın avantajlarını ve zorluklarını konuştuk.

Zeynep Güney Kişi: do[x] architecture nasıl kuruldu, nasıl bir araya geldiniz? Tasarım felsefenizi, çalışma prensiplerinizi anlatır mısınız?

Dicle B. Özdemir: 2009 yılında ODTÜ Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. Daha sonra 7-8 yıl çeşitli ofislerde, farklı pozisyonlarda çalışma fırsatım oldu. 2015 yılında Kadir’le yollarımız kesişti. Aynı sektörden olunca birlikte ne yapabiliriz, ne üretebiliriz gibi bir sorgu dönemine girdik. O zamanlar ikimiz de galiba biraz sıkılmış ve yorulmuştuk mevcut durumdan, bu nedenle yarışmalara yöneldik.

Ben hem öğrenciliğimde hem de çalıştığım ofislerde çeşitli mimari yarışmalara katılmıştım. Kadir'in de çok hâkim olduğu bir konuydu. Ofisimizin hikayesi yarışmalarla başlamış oldu. Peş peşe 5-6 tane yarışmaya katıldık. Bazıları paralel ilerledi. Bir dönem aynı anda üç yarışma projesi çizdiğimiz oldu. Tabii bir süre sonra peş peşe yarışmalara hazırlanmak çok yorucu olmaya başladı. Ortaklığı profesyonelliğe nasıl taşıyabileceğimizi sorgulamaya başladık ve bunun için ilk olarak kurumsal bir mekân edindik.

Yarışmalardan edindiğimiz tecrübeyle birlikte, yeni işlere girmek için iş geliştirme üzerinde çalıştık kendimizce. Nitekim bir karşılık da buldu. Aynı anda iki tane, bizce çok önemli ve büyük iş aldık. O projelerle birlikte ortaklık resmiyet kazanmış oldu. Öncesinde kendi çapımızda yürütmeye çalıştığımız bir düzen varken, artık biraz daha resmi bir formata geçtik. Daha büyük bir ofis mekânına geçtik ve bir ekip oluşturduk. Müze Gazhane ve İslam Medeniyetleri Müzesi projelerini eş zamanlı yürütmeye başladık. Biri dört yıl, diğeri üç yıl süren uzun soluklu projelerdi.

Kadir Uyanık: Akademide çalıştığım dönemde bir ekip kurduk ve çeşitli yarışmalardan ödüller aldık. Böylece mimarlık pratiğini yarışmalar üzerinden devam ettirdim. Akademiden ayrıldıktan sonra bir süre daha Dicle ile yarışmalara katılmaya devam ettik.

Yarışmalardan edindiğimiz tecrübe yeni iş fırsatlarına olanak sağladı ve müzecilik alanında tecrübe edinmeye başladık. Yurt içinde ve yurt dışında gezdiğimiz yerler de bu alana yönelik oldu. Bu 3-4 senelik çalışma sürecinde müzelerde, müzecilikle ilgili kurumlarda çalışan bürokratlar, yöneticiler, uzmanlar, konservatörler, küratörler ve sanatçılarla tanıştık. Birçok paylaşımımız oldu, bize çok şey kattılar. Bu sayede kendimizi geliştirebileceğimiz bir alan açıldı.

Müze Gazhane - İşlev Şeması
Müze Gazhane - Müze Binaları
Müze Gazhane - Kütüphane Binaları
Müze Gazhane - Danışma
Müze Gazhane - Danışma
Müze Gazhane - Danışma
Müze Gazhane - Danışma
Müze Gazhane - Danışma
Müze Gazhane - Danışma
Müze Gazhane - Danışma - Plan
Müze Gazhane - Danışma - Kesit AA
Müze Gazhane - Danışma - Kesit BB
Müze Gazhane - Danışma - Render
Müze Gazhane - Danışma - Render

ZGK: Yarışmalarla başlayan bu ortaklığın birçok da ödülü var. Ödül aldığınız yarışmalar arasında sizin için öne çıkan, sonrasında yaptığınız işlere referans ya da katkı sağlayan bir çalışma var mı?

KU: Kayseri Kale İçi Arkeoloji Müzesi’nden bahsedebiliriz bu soruya cevap olarak. Mimarlık mesleğimin birinci yılıydı ve Bilgi Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyordum. Ekibin en genci olarak erken sayılacak bir yaşta mimarlık ödülü sahibi oldum. Büyük bir şans ve önemli bir öğrenme süreciydi.

O dönem akademide olduğumuz için o projenin üzerine kafa yoracak çok vaktimiz oldu. Ofiste olduğu gibi başka işlerin peşinde koşturma zorunluluğumuz yoktu. Benim için deneme-yanılma ve öğrenme fırsatı oldu. Öncesinde hiç uygulama projesi çizmemiştim, bir mimarlık ofisinde deneyimim olmamıştı. Sadece yüksek lisans yapıyordum ve bir yandan da okulda ders veriyordum.

Kayseri Kale İçi Arkeoloji Müzesi projesiyle birlikte aynı zamanda ilk defa bir müze için iç mekân tasarımı çalışmış oldum ve bu alandaki paydaşlarla temasımız olmaya başladı. Müzeciliği tanımaya başladım. Sonrasında bu alanda çalışan birçok insanla tanıştık ve çok şey öğrendik. 10 yıl gibi uzun bir süreden sonra müzenin 2019 yılında açılışına şahit olduk. Bütün bu süreç, o müzenin tamamlanıp açılmış olması, tüm bu deneyim bize çok şey kattı ve yolumuzu belirledi diyebilirim.

Farklı dönemlerde kurduğumuz ekiplerle ödül aldığımız Bursa Orhangazi Meydanı Projesi ve Bursa Çekirge Meydanı ve Çevresi Kentsel Tasarım Projesi, Bornova Yeşilova Höyüğü gibi projeleri düşünürsek genel olarak "kültürel miras" ile ilişkili olduklarını söyleyebiliriz. Bulunduğumuz noktadan geriye dönüp baktığımızda hep var olanı korumak ve onun kültürel mirasla bağını kurmak üzerine bir fikir üretme çabasındayız.

ZGK: Eski eserle bu ilişkiniz işler bunu getirdiği için mi kuruldu, yoksa sizin kültürel miras konularına bir ilginiz vardı ve bunun üzerinden gitmeyi mi tercih ettiniz?

KU: Ben Safranbolu’da büyüdüm, ilkokulu, liseyi orada okudum. Yani kültürel mirasın içinde yetiştim. Hem babaannemin hem de anneannemin evi kültürel miras sayılabilecek birer eski konut örneğiydi. Bütünüyle korunmuş bir kent içinde yaşadığım için belki bu kadar etkilenmiş olabilirim. Gezilerimizde seçtiğimiz yerler de genelde kültürel mirasın yoğun olduğu bölgeler oluyor. Belki bu yüzden meslek hayatımda da eğilimim bu yönde.

DBÖ: Evet, özellikle seçici davranmasak da bilinçaltımız eski esere yönlendirmiş olabilir yarışmalarda. Biraz da kendiliğinden öyle gelişti. Mesela Samsun’daki Cerrahi El Aletleri ve Sağlık Müzesi projesi de yine Cumhuriyet Dönemi’ne ait tarihi bir yapının dönüştürülmesi ve işlevlendirilmesiyle ilgili.

Keyifli bir iş ama diğer yandan zor bir alan çünkü meydan okumaları çok fazla… Restorasyon sürecinden geçmiş mevcut bir binada çalışmak, onun işlevini değiştirerek kent hayatına kazandırmak, yani bir taraftan bilfiil ziyaretçi almasını, kullanılmasını sağlamaya çalışırken, bir yandan da içine bir tasarım adapte etmek çok zor. Ama biraz da o zorluğu, meydan okumaları sevdik galiba. Bir noktada önemli bir pratik ve deneyim oluyor bizim için ve keyif alıyoruz. Biraz hassas bir konu ama seviyoruz o hassas yaklaşımı.

Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Plan
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Kesit
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Aksonometrik
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Aksonometrik
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Aksonometrik
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Aksonometrik
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Aksonometrik
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Render
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Render
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Render
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Render
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Render
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Render
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Render
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Render
Müze Gazhane - Bilim Merkezi & Atölye - Render

ZGK: Eski eser konusuna döneceğim ama farklı ölçek ve işlevlerde hazırladığınız işler de dikkatimi çekti. Çalışma alanınız kentsel tasarımdan mobilya üretimine kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Bu farklılık, projelerinizi ve tasarım yaklaşımlarınızı nasıl etkiliyor?

DBÖ: Tasarımı ölçeklere göre ayırmıyoruz aslında, genel bir tasarım meselesi olarak bakıyoruz. Birbirinden ayırmayı çok doğru bulmuyoruz çünkü kentsel tasarım ölçeğinde bir proje hazırlarken aslında oradaki kullanıcıyı ilgilendiren çok küçük bir kent mobilyasını da öngörerek o tasarımı yapmak gerekiyor. Ya da bir iç mekâna vereceğiniz işlevin ya da yapılacak tasarımın önce mahalle ölçeğinde sonra şehir ölçeğinde nasıl bir etkiye sahip olacağını öngörerek süreci baştan planlamak gerekiyor. Dolayısıyla mesela bize bir iç mekân işi geldiğinde biz konuya kentsel ölçekten başlayarak inmeye çalışıyoruz. Bu iç mekân projesinin bulunduğu alanda nasıl bir işlevi olacak, nasıl dönüştürecek, gerçekten burada ihtiyaç olan bir şeye ya da probleme cevap veriyor mu? Kendi içimizde bunları sorgulayarak ilerlemeye çalışıyoruz. Dolayısıyla ölçek değişse bile bizim yaklaşımımız ve bakış açımız değişmiyor. Zor gibi görünüyor olabilir ama bizim daha hâkim olduğumuz ve keyif aldığımız bir sistem olduğu için daha kolay ve daha hızlı hareket edebiliyoruz diyebilirim.

KU: Böylece kendiliğinden bir sorunsal gelişiyor. Küçük bir iç mekân tasarlamak için çevresini dolaşıyor, ona etki edebilecek faktörleri göz önünde bulunduruyoruz.

ZGK: Son yıllardaki teknolojik trendlerin, tasarım mekanizmalarının değişmesi sizin tasarım anlayışınızı nasıl etkiledi? Dijital tasarım araçlarının kullanımının giderek artması çalışmalarınızı etkiliyor mu?

DBÖ: Biz geleneksel yöntemlerden kopmadık. Kendi ekip arkadaşlarımızla eskizler üzerinde tartışıyoruz, hangisinin üzerinden ilerleyeceğimize karar veriyoruz ve o eskizin üzerinden çizime geçiyoruz. Diğer yandan ekip arkadaşlarımızın yaş ortalamaları git gide bizden uzaklaşmaya başladı ve onlar yeni teknolojilere çok hakimler. Onlar aynı anda çok fazla program kullanabiliyorlar ve programların arasındaki geçişlere çok hakimler. Dolayısıyla o tarafı ekip arkadaşlarımız yönlendiriyor diyebilirim, bu da güzel bir birliktelik oluşturuyor.

Yapay zekayı ise proje tasarımına başlamadan önce projenin konusu ile ilgili temel verileri belirlemek için kullanmaya başladık. Bize sunduğu verilere bakıp bu kriterleri tasarımımıza nasıl uyarlayabileceğimize bakıyoruz. Şimdilik iyi sonuçlar da alıyoruz. Yapay zekanın bundan sonra hayatımızın bir parçası haline geleceği ve çalışmalarımızı çokça etkileyeceği açık.

KU: Günümüzde değişen teknolojiyle birlikte aslında mekanların kullanım biçimleri de değişiyor. Özellikle yeni jenerasyonun mekânı kullanma ve hareket biçimleri değişmeye başladı. Artık çalışma düzeni için küçük bir laptop yeterli olabiliyor. İnsanlar ofis yerine evde, hatta kahvesini alıp bir köşeye çekilebileceği daha serbest mekanlarda çalışmayı tercih ediyor. Hatta sosyal medyanın insanların hayatına girmesiyle de mekanların algılanma ve kullanma şekli değişti. Geçiciliğin arttığını insanların uzun süreli şeylere tahammül etmediklerini söyleyebiliriz. Aksine her şey daha kısa zamanda halledilmek isteniyor. Eskiden formal bir giyimle, masa başında, belli bir saat düzeninde çalışılırken, şimdi çok daha esnek ortamlar ve hareket özgürlüğü aranıyor. Gazhane’deki kütüphaneyi tasarlarken bu değişimi dikkate aldık. Aslında kütüphane dediğimiz kavram da değişti. 10 yıl önceki anlayışla yaptığınız bir kütüphane tasarımı bugün çalışmıyor. Yani teknolojik gelişmeler yaşam şeklimizi değiştirmeye ve dönüştürmeye devam ettiği sürece bizim de tasarım anlayışımız ve yaklaşımımız değişiyor ve dönüşüyor.

ZGK: Kaynaklara ulaşma yöntemleri de değişti öyle değil mi?

KU: Evet, mesela kitaplıktan çok, belki bütün kütüphanelerin verilerine ulaşılabilecek dijital ortamın sağlanması gibi şartlar mekânı değiştiriyor. Ayrıca kütüphanelere artık sadece koltuk konulmuyor, daha serbest çalışma düzeni ya da bireysel çalışma alanları da düşünmek gerekiyor.

Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Plan (Zemin Kat)
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Plan (1. Kat)
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Kesit AA
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Kesit BB
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Kesit CC
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Aksonometrik
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Aksonometrik
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Render
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Render
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Render
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Render
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Render
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Render
Müze Gazhane - Afife Batur Kütüphanesi - Render

ZGK: Müze ve sergileme alanlarıyla ilgili çalışmalarınızda tasarıma başlamadan önce nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?

DBÖ: Her müzenin teması farklı oluyor, dolayısıyla hikayesi de farklı oluyor. Bir arkeoloji müzesi, nadir eserler müzesi ya da iklim müzesi gibi farklı konseptlere göre o içeriklere uygun sergileme yöntemleri ve senaryolar geliştirmek gerekiyor. Tasarım yaklaşımı ve gereklilikleri de tamamen o temaya göre şekilleniyor. Bir müze projesine başlamadan önce onun varsa dünyada örneklerini ve benzerlerini görmeye çalışıyoruz. Gazhane projesine başlamadan önce Essen Zollverein’daki bir kömür santralinden dönüştürülmüş Ruhr Müzesi’ni görme şansımız oldu. Kadir ayrıca Müze Gazhane’ye çok benzer ölçekte Atina’daki Gazi Technopolis’e yapılan bir teknik geziye katıldı. Viyana’daki Gazometre dönüşümlerini de yerinde inceleme fırsatımız oldu. İslam Medeniyetleri Müzesi'ne başlamadan önce Mekke ve Medine’yi ziyaret ettik. İslam felsefesinin çıkış yerlerini, İslam mimarisini, orada yaşayan insanların alışkanlıklarını ve yaşam şeklini görmek istedik. Dünyada başka bir örneği olmadığı için İklim Müzesi’ne çalışırken benzer doğa ve bilim müzelerini gezdik. Özellikle yerinde gördüğümüz örnekler bu projelerin süreçlerini kurgularken çok katkı sağladı, bakış açımızı şekillendirdi.

ZGK: Gördükleriniz arasında sizi etkileyen, aklınızda kalan müzeler var mı?

DBÖ: Benim en etkilendiğim Pompidou. Yarışması, yapılış aşamaları ve tasarımıyla tüm hikayesi çok etkileyici bana göre. Kentsel etkisi de müthiş, yapıldığı dönem mimarlık dünyasında yarattığı etki ile mimarlığın pek çok temel kavram ve anlayışını sorgulatıyor.

KU: Ben J. Paul Getty Müzesi’ni söyleyebilirim. Dünyanın farklı yerlerinden toplanmış, Bizans Dönemi’nden modern sanata kadar çok değerli resim ve heykel koleksiyonlarının sergilendiği bir müze. Aynı zamanda da araştırma merkezi ve kamusal alanlarıyla geniş bir alana yayılan bir enstitü. Öğrenciliğimde çok incelediğim bir işti, 2-3 kez yerinde de görme fırsatım oldu. Çok özel bir deneyim orası benim için. Bir de Richard Meier'in tasarladığı Roma’daki Ara Pacis Müzesi’ni çok etkileyici buluyorum. Kentsel referansları ve Roma İmparatoru Augustus’un altarını öne çıkaran tasarımıyla çok özel bir müze.

ZGK: Tasarım sürecinizde hangi disiplinlerle iş birliği yapıyorsunuz? Özellikle eski eser söz konusu olduğunda çok farklı iş alanları konuya dahil olmaya başlıyor. Multidisipliner çalışmanın bu alanda artıları eksileri neler?

DBÖ: İş birliği yaptığımız disiplinler proje konusuna göre çeşitleniyor. Müze ve sergi alanı tasarımlarında daha da çetrefilleşiyor. Tasarım ve uygulama olarak iki ayrı başlık altında bahsedebiliriz. Uygulama tarafında genel olarak mimari projelerden de bildiğimiz; elektrik, mekanik ve malzeme gibi ekiplerin hepsi işin içine giriyor. Tasarım sürecinde ise, özellikle müze ve sergi alanlarının tasarımında farklı tasarım ekipleriyle multidisipliner çalışma sürecini paylaşıyoruz. Mesela bir grafik tasarım ekibinin bizimle eş zamanlı çalışıyor olması kesinlikle gerekiyor.

Müzeciliğin tanımı yıldan yıla değişiyor. Artık müzeler ziyaretçinin gezip sadece bilgi aldığı yerler değil, iletişim kurabildiği, sergilenen eserlerle interaktif etkileşime girebildiği yerler haline geldi. Bu noktada çeşitli projeksiyonlar, video mappingler, immersive experience dediğimiz daha kapsayıcı deneyim alanları gibi dijital çalışmalar tasarıma dahil oluyor. Yani burada da dijital sanatçılarla ve tasarımcılarla çokça çalışmamız gerekiyor. Biz bir mekân hayal ediyoruz, onlar da o mekân için hareketli dijital bir görsel çalışıyorlar ve mekânla görselin birbirinin felsefesini tamamlıyor olması gerekiyor. Kavramsal alt yapının devamlılığı çok önemli. Biz bir mekân yaptık, biri de gelsin, buraya bir dijital iş koysun gibi olmamalı. O mekânı tasarlarken hangi yaklaşımla ele aldığımızı ya da nasıl bir kavramsal bağlam kurduğumuzu anlamalarını ve onun üzerinden devam edilmesini önemsiyoruz. Aslında çok ortak ve paralel bir tasarım ve yaratım süreci oluyor.

Dijital tasarımların uygulama süreci de zorlayıcı olabiliyor bazen. Mesela uygulanmış bir mekânın tavanının ortasına, teknolojik uygulamayı yapan ekip gelip kocaman bir projeksiyon cihazı asmak isteyebiliyor. Onların uygulama kuralları çok katı olabiliyor. O zaman tekrar masaya oturuyoruz ve çizimlerle, mücadelelerle, alternatif çözümlerle ikna etmeye çalışıyoruz. Artık bu tür sürprizlerle karşılaşmamak için, en başta dijital tasarım uygulama ekibini de proje sürecine katarak ilerlemeye çalışıyoruz.

Nadide eserlerin sergilendiği bir müze temasında ise vitrin ekipleriyle dirsek temasında çalışmamız gerekiyor. Çünkü vitrin tasarımıyla birlikte eserin sergilenme yöntemini, objenin nasıl bir aparatla vitrine yerleştirileceğini, o aparatın nasıl bir tasarımı olacağını birlikte düşünmemiz gerekiyor.

İçerik tasarımı konusunu da atlamamak lazım. Müzenin tanımı belirlendikten sonra içerik sağlanması gerekiyor, ki bu da bir tasarım süreci... Müzenin hikayesinin yazılması, bir senaryo oluşturulması gerekiyor. Bunun için ayrı bir ekip varsa, projede onlarla da sıkı iletişimle çalışıyoruz.

Kesinlikle çok keyif aldığımız, çok öğretici bir süreç ama tabii birden fazla tasarım ekibi işin içinde olunca zorlandığımız noktalar da oluyor. Yine de bugüne kadarki işlerimizi çok makul bir tarafta yürütmeyi, en azından kendi açımızdan başardık diyebilirim.

KU: Müze işinde uygulama ve tasarım disiplin grupları arasında biraz tampon bir noktada duruyoruz. İki tarafa da temas etmemiz, isteklerini koordine etmemiz gerekiyor. Uygulama alanındaki mekanik, elektrik, statik ekipleriyle, tasarım alanındaki, işin daha sanatsal yanındaki meslek gruplarının argümanları birbirinden çok farklı olabiliyor. İki tarafı da çok iyi anlamak gerekiyor. Bütün fikirleri bir noktaya getirdikten sonra, mekân ortaya çıkıyor.

Özellikle dijital sergilemelerde, artık sadece bir ekran koymak yeterli olmuyor, sergi düzenlemesi tüm mekâna etki ediyor. Görsel ve işitsel deneyimler mekânın bütününe yayıldığı için orada kullanılan boyanın renginden ve parlaklığından tutun, Dicle’nin bahsettiği o büyük projeksiyon aletlerinin nasıl konumlanması gerektiğine kadar düşünmek gerekiyor. Ama iyi bir planlama ve aynı ekiplerle çalışmanın sağladığı avantajlar sayesinde işimiz kolaylaşıyor.

ZGK: Sürekli bir iş döngüsünde aynı ekiplerle ortak çalışma imkânı olduğunda zamanla aynı dile geliniyor olmalı. Ama sanıyorum ki tarihi bir yapıya müdahalenin sınırlı oluşuyla dijital sergileme yöntemlerinin esneklik arayışı biraz çelişiyor. O dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

DBÖ: Eski eserde mümkün olduğunca yapıya hiç dokunmadan dijital tasarımı nasıl çözebileceğimizi araştırıyoruz. Genel tasarım yaklaşımımız da öyle oluyor. Eski eser çalışmalarımızda yapıyla minimum temas, maksimum diyalog kurma çabamız var. Mevcut olan bütün yapısal elemanları tasarımın içine dahil etmeye çalışıyoruz. Bu bizim için önemli bir konu. Öncelikle mevcudu çok iyi tanımak ve anlamak gerekiyor. Tasarım yaklaşımını buna göre geliştirince kendi içinde bir denge oluşuyor.

Müze Gazhane - Kitabevi
Müze Gazhane - Kitabevi
Müze Gazhane - Kitabevi
Müze Gazhane - Kitabevi
Müze Gazhane - Kitabevi
Müze Gazhane - Kitabevi - Plan
Müze Gazhane - Kitabevi - Kesit AA
Müze Gazhane - Kitabevi - Kesit BB
Müze Gazhane - Kitabevi - Render
Müze Gazhane - Kitabevi - Render
Müze Gazhane - Kitabevi - Render
Müze Gazhane - Kitabevi - Render
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri - Plan
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri - Plan
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri - Aksonometrik
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri - Aksonometrik
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri - Render
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri - Render
Müze Gazhane - Süreli Sergi Alanı / Galeri - Render

ZGK: Günümüzde müze ve sergi alanlarında neler talep ediliyor, neler ekleniyor tasarımınıza?

DBÖ: Türkiye'de dijital işlerle müzecilik henüz tam birbirine entegre olamadı gibi geliyor bana. Gittiğimiz her yerde özellikle bu alanda teknik geziler yapmaya çalışıyoruz ve o ayrımı görebiliyoruz. Yurt dışındaki örneklerde dijital sanatsal yerleştirmeler, mekanla birlikte daha kapsayıcı bir deneyim olarak hazırlanıyor. Mesela mevcut eski eser bir cepheye çok güzel projeksiyon yerleştirmeler yapılıyor ve heyecan verici etkinlikler düzenleniyor. Türkiye’de bu tür yerleştirmelerle mekanların ya da yapıların bazen örtüşmediğini görebiliyoruz.

Bu bizim İslam Medeniyetleri Müzesi’nde çok önemsediğimiz bir konuydu. Dijital işler, mekândan bağımsız düşünülmemeli, aksine mekanla birlikte nasıl çalışabileceği araştırılmalı. İslam Medeniyetleri Müzesi’nde Ab-ı Hayat’ta ve Kubbe’de dijital sergilemeyle bütünleşen mimari bir yaklaşım var. Mesela orada kubbenin bir temsili var ya da Ab-ı Hayat’ta bir çeşme temsili, hikayesi var. Hem İslam felsefesiyle hem de müzenin içindeki o senaryo ve kurguyla örtüşen bir tasarım var. Bu alanlardaki görsel ve işitsel yerleştirmelerin ziyaretçiler için çok daha etkileyici, iletişim kurulabilen ve akılda kalan işler olmasını amaçladık. Müzenin içinde ayrı ayrı bir bölüm oluşturup içine dijital sanat yerleştirmesi yapmak daha rahat hareket edilen bir yöntem olabilir ancak mekanla o yerleştirmeyi örtüştürmek çok daha anlamlı oluyor.

KU: Türkiye'de bu tür dijital işler çok ilgi görmeye ve yaygınlaşmaya başladı. Sosyal medyada da sık sık paylaşıldığını görüyoruz. Anadolu’daki müzelerde hala ekranlarda sergilenen, maalesef sürdürülemeyen bir teknolojinin olduğunu görüyoruz. Bir ekran arızalandığında ya da projeksiyon cihazının lensi bozulduğunda onu yenileyecek ya da onaracak bütçenin bulunması özellikle kamusal alanlar için zorlayıcı olabiliyor. Böylece sergideki o bölüm eksik kalmış oluyor. Bu yüzden müzeleri ya da kalıcı sergileri gezerken genellikle çalışmayan ekranlar ve gösterimlerle karşılaşıyoruz. Biz mümkün olduğunca idarelere bu alanların nasıl işletilmesi gerektiği, ayrılacak bütçenin devamlılığının nasıl sağlanabileceğiyle ilgili de fikirler sunuyoruz.

ZGK: Yani bir tür yönetim programı oluşturuyorsunuz, değil mi?

KU: Evet. Yurt dışında bir müze ihalesine katıldığınızda bir yönetim programı da istenir. 15-20 yıllık süreçte ne kadar ziyaretçi gelmesi bekleniyor, ziyaretçiye göre nasıl bir içerik oluşturulacak, sürdürülebilmesi için hangi aralıklarla güncellenecek gibi…Dijital sergilemede teknoloji kendini çok hızlı yeniliyor, cihazlar kısa zamanda eskimeye başlıyor. Bu cihazları belli sürelerde yenilemek için sürdürülebilir bir bütçe oluşturulması gerekir. Bu da müzelerin nasıl yönetildiği ile alakalı. Bunun potansiyeli Türkiye’de çok fazla, ama çoğunlukla idarelerin kapsayıcı bir yönetim planının olduğundan söz etmemiz zor.

DBÖ: Dijital işlerle müze tasarımı entegre olduğunda, bakım ve işletme maliyetleriyle ilgili konu çözüldüğünde, kurulan altyapının içeriğinin değişebilmesi konusunda da avantaj sağlanıyor. Böylece senede bir ya da iki defa sergi içeriği yenilenebiliyor. Türkiye’den ya da yurt dışından başka tasarımcıların, başka dijital sanatçıların çalışmalarının sergilenebileceği bir alan oluşturmuş oluyorsunuz. Bu bakış açısı da bence çok önemli. Sanatçıların kendine yer bulması çok zor olabiliyor. Özellikle de dijital konularda çalışan tasarımcılar ve sanatçılar daha da zorlanıyor, çünkü müze yönetimleri için bu işler bütçe açısından korkutucu olabiliyor. Ama bir taraftan da müzecilik anlayışı o yöne doğru gidiyor. Bu tarz kapsayıcı deneyimler hayatımızdaki her alana girmeye başladı. Bizim tasarladığımız bir mekâna altı ay ya da bir sene sonra başka bir ekibin gelip farklı bir yaklaşımla yeni bir enstalasyon çalışması, mevcut bağlamı yeniden yorumlaması çok hoş olur, biz de o farklı yaklaşımı görmüş oluruz.

ZGK: Tasarımlarınızda sürdürülebilirliği desteklemek üzere öngörüyle hareket ediyorsunuz. Yani teknolojinin gelişmesine ayak uydurabilecek şekilde tasarım ürettiğinizi söyleyebilir miyiz?

DBÖ: Evet sürdürülebilirlik çok önemsediğimiz bir konu. Dört yıl önce Müze Gazhane’deki İklim Müzesi’nin içeriklerini hazırlarken, bilim insanlarıyla birlikte çalıştığımız yoğun bir süreç geçirdik. Çevresel ve ekolojik açıdan iklim krizi meselesinin ciddiyetini çok iyi kavradık. Senaryolar çok korkutucu. O çalışmadan sonra bireysel olarak, yaptığımız işlerde de, her şeyi sürdürülebilirlik üzerine kurmamız gerektiğini anladık. Zamanla sürdürülebilirlik meselesini çok temel bir yere yerleştirdik.

Bu konuya birkaç başlık altında bakmaya çalışıyoruz. Bunlardan biri kültürel sürdürülebilirlik, yani hafızanın sürdürülebilirliği. Özellikle eski eserlerde, kültürel miras alanlarında çalışınca bu çok önemli bir konu olmaya başlıyor. Eski yapıdaki bir mekânı o hafızadan koparmadan kent hayatına nasıl katabileceğimizi araştırıyoruz. Mekânsal sürdürülebilirlik de çok önemli; yaptığınız işin doğru bir fonksiyonla kullanımını sürdürmesi gerekiyor, aksi halde atıl kalıyor ve maalesef böyle çok fazla yapı var çevremizde.

Ve tabii bir de malzemenin sürdürülebilirliği ya da o teknolojik girdilerin, içeriğin sürdürülebilirliği konusu var. Yine İklim Müzesi’nden örnek verecek olursak; iklimle ilgili veriler her yıl güncelleniyor, çünkü dünyanın sıcaklığı her yıl artıyor. Orada kalıcı bir sergi kurduk ama o verilerin 1-2 yıl içerisinde yenilenmesi gerekiyor ki o müze ziyaret edilebilirliğini sürdürsün. Bunun için başta tasarımı kurgularken o yenilenme ihtiyacını düşünmek gerekiyor. İklim verilerinin güncellenebilmesi için basit bir tak-çıkar sistemi tasarladık. Bu şekilde tüm sistemin değiştirilmesine gerek kalmadan hatta hiç atık oluşturulmadan müzedeki veriler güncelleriyle değiştirilebiliyor.

Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı - Plan
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı - Kesit AA
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı - Kesit BB
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı - Render
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı - Render
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı - Render
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı - Render
Müze Gazhane - Ortak Çalışma Alanı - Render
Müze Gazhane - Kafe
Müze Gazhane - Kafe
Müze Gazhane - Kafe
Müze Gazhane - Kafe - Plan
Müze Gazhane - Kafe - Aksonometrik
Müze Gazhane - Kafe - Aksonometrik
Müze Gazhane - Kafe - Detay
Müze Gazhane - Kafe - Render
Müze Gazhane - Kafe - Render
Müze Gazhane - Kafe - Render
Müze Gazhane - Sergi & Etkinlik Alanı
Müze Gazhane - Sergi & Etkinlik Alanı - Eskiz (Kadir Uyanık)

ZGK: Eski eser yapıların müze işlevi kazandırılması sürecinde karşılaştığınız zorluklar neler? Bunları nasıl aştınız?

DBÖ: Engelli ulaşımı ve iklimlendirme Gazhane’de bizi en çok zorlayan konulardı diyebilirim. Kamusal kullanım için yapılmamış, eski bir fabrika yapısı olduğu için kamusal bir işlev atayınca özel gereksinimli bireylerin her mekâna konforlu bir şekilde ulaşımını sağlamak kolay olmadı. Eski bir sanayi kompleksi olduğu için yapılardaki kot farklılıkları da çok fazla ve çeşitliydi, bunları da rampalarla çözmeye çalıştık. Sergi düzenlemesinde de her ziyaretçinin kolaylıkla deneyimleyebileceği ya da yakınlaşabileceği sistemler kullandık.

KU: Diğer yandan endüstriyel bir yapı olmasının izlerini hala taşıyor tabii. Her ne kadar temizlenip restore edilmiş olsa da bazı bölümlerde, sabah kapılar ilk açıldığında yılların getirdiği, genzinizi yakan bir katran kokusuyla karşılaşıyorsunuz.

DBÖ: Endüstriyel bir alan olduğu için havalandırma ünitelerini gizlemekle ilgili bir kaygımız pek olmadı. Onu da yapıların mevcut bir ögesi gibi kullanmaya çalıştık. Tavana asılanlar olduğu gibi yapının dışında, mümkün olduğunca görünmeyecek noktalarda gizlenen büyük üniteler de kullanıldı.

İslam Medeniyetleri Müzesi’nde ise daha nadide eserler sergilendiği için iklimlendirme başlı başına önemli bir konuydu. Vitrinlerin artık özel iklimlendirme ve güvenlik sistemleri var. Vitrinlerin aydınlatma ısılarına kadar hesaplanıyor. Bir derece düşse bile, hemen uyarı sistemi devreye giriyor ve müdahale ediliyor; ya eser oradan alınıyor ya da iklim problemi çözülüyor. İslam Medeniyetleri Müzesi eski bir yapı değil ama yine de çokça ziyaret alan bir müze ve orada sergilenen eserlerin dikkatle korunması ve doğru şartlarda iklimlendirilmesi gerekiyordu.

Müze Gazhane - Sergi & Etkinlik Alanı
Müze Gazhane - Sergi & Etkinlik Alanı - Eskiz (Kadir Uyanık)
Müze Gazhane - Açık Alan Mobilyalar
Müze Gazhane - Açık Alan Mobilyalar - Render
Müze Gazhane - Açık Alan Mobilyalar - Render
Müze Gazhane - Etkinlik Meydanı - Eskiz (Kadir Uyanık)
Müze Gazhane - Etkinlik Meydanı

ZGK: Son olarak müze ve sergileme alanlarının farklı yaş gruplarından ziyaretçilere hitap etmesi konusundaki yaklaşımınızı sormak istiyorum. Bununla ilgili tasarım yöntemleriniz neler?

DBÖ: Kullanıcı profili konusunda en iyi gözlemi Gazhane’de yaptık sanırım. Mahalle ölçeğinde hem gözlem, hem de denemeler yapma fırsatımız oldu. Lokasyon olarak ofisimize de çok yakın olduğu için tasarım aşamasında alana gelip, kendimizi buranın ziyaretçisi olarak hayal etmeye çalıştık. Hatta tasarımdan biraz uzaklaşıp Kadıköy’de yaşayan insanlar olarak burada ne görmek isteriz, nasıl bir yer hayal edebiliriz diye sorduk kendimize. O çevrede yaşayan, yıllarca oranın şantiye tozunu, gürültüsünü çeken insanları da izledik, ilkokuldan üniversiteye kadar farklı yaş gruplarından öğrencileri de… Müze Gazhane Hasanpaşa’nın göbeğinde yer alıyor ve çevresinde birçok okul, üniversite ve yurt var. Farklı yaş gruplarına ve farklı profillere hitap edebilmesi ile ilgili refleks biraz o gözlemlerle gelişti. Çok daha geniş bir perspektiften bakabildik. Açıldıktan sonra da oradan uzunca bir süre kopamadık ve vakit geçirmeye devam ettik. Böylece kullanım şeklini de gözlemleyebildik. Müze Gazhane’deki iki meydan özellikle çocuklar tarafından aktif kullanılıyor. Bilim Merkezi ve İklim Müzesi de renkli ve etkileşimli oldukları için çocukların eğlendikleri, sevdikleri yerler. Etrafta yaşayan insanların yemekten sonra misafirleriyle çay içmek için bile Gazhane’ye geldiklerini görmek çok hoşumuza gitti. Salı ve Cuma günleri Kadıköy’de kurulan pazara gelen insanlar da Gazhane’yi bir geçiş rotası olarak kullanıyor. Elindeki ağır torbalarıyla daha kısa yoldan yürüyebilmek için kestirme olsun diye kapısından giriyor, sonra içeride biraz oturuyor, soluklanıp etrafına bakınıyor, vakti varsa bir çay ya da kahve içiyor… Yani mahallelinin de çokça kullandığı, bir karşılaşma mekânı haline geldiğini fark ettik. Yerel halkın ve farklı yaş gruplarının sevdiği bir yer olduğunu görmek bizi çok mutlu etti.

Etiketler: