Atelier Birches'in, "Bir Kıyı Yerleşimi Bağlamında Hopa İlçesi Kent Merkezi Fikir Projesi Yarışması" kapsamında geliştirdiği proje, eşdeğer ödüle layık görüldü.
Başlarken: Dağların ve Denizlerin Arasında, Hopa
Hopa, Kaçkar Dağları ve Balıklı Dağı’nın eteğinde denize paralel bir yerleşke, Doğu Karadeniz’in uçlarında eşsiz bir coğrafyasıyla göze çarpan bir yerleşim. Kentin tüm mekânsal hafızasının denize paralel ve orman eteklerinde olmakla geliştiğini, artiküle olduğunu söylemek mümkün. Kentin kamusal yaşamına dair fotoğraflar, anılar, videolar aracılığıyla ortaya çıkan yandaki eskiz yerleşimin kıyı etrafında gelişen değil “kıyıda” yaşayan sosyal hayatı göz önüne seriyor.
Coğrafyaya dair tüm yaşamsal, canlılık, malzeme, biyotik, abiyotik, kültürel ve sosyal yaşamı insan-mekân-coğrafya kesişiminde okumak adına üretilen başlangıç “mekânsal hafıza eskizleri” bu eşsiz yörenin coğrafi hafızasına yolculuk anlamı taşır. İskele etrafında gelişen açık alan buluşma, anma, etkinlik yapma, toplanma, eylem yapma, kıyı boyunca Rus Pazarı’nın kurulması, balık pazarları, balıkçı takalarının dönüşünü bekleyen meraklı gözler, Yıldız Sineması her ne kadar “meydan” olarak tanımlanmasa da kentin kamusal yaşantısının iskele etrafında geliştiğini açıkça işaret eder.
Bu anlamda meydan - odak duygusundan ziyade “kıyıya erişmenin” bu kentin kamusal kültürünü inşa ettiğini söylemek mümkün.
Geleneksel ahşap strüktürler, Arnavut kaldırımı sokaklar yer yer küp taşların kaba yontma doğal taşlarla melezlenmiş çeşitli örüntüler zemin dokusu olarak yer yer görünür. Bununla birlikte çeşitli tarımsal faaliyetler için pazarlar, sınıra yakınlığı sebebiyle uluslararası ürünler, balık pazarları açık alanların önemli kurucu ticari ögeleri olarak dikkat çeker. Eski fotoğraflara baktığımızda soluna bir parkı sağına ise ince uzun ticari zemin katları alan bir çarşı dokusu göze çarpar.
Yağmurun, yer altı sularının, derelerin, dağların, yaylaların, Karadeniz’in etrafında etkileşimlerin kozmografyası. Hopa’yı Hopa yapan değerleri aramak adına bir mekânsal egzersiz olarak tariflenebilecek bu anlatı bize gösteriyor ki, coğrafyanın içerisinde tüm bu biyoçeşitliliğin, ekosistemin bir parçası olma duygusu tüm mekânsal durumların esas kurucusudur.
Proje problemlere çözümü kıyıya erişim, çeşitli kamusal aktiviteler için bir meydan üretimi ya da dolgu alanları daha derli toplu rekreatif amaçlar için düzenlemekle değil tüm bu coğrafyayla birlikte yaşama kültürünü yeniden inşa edecek bir gelecek için planlama ilkeleri üretmeye, kıyıda yeniden yaşayan bir atmosfer inşasına ve Karadeniz için emsal teşkil edecek bir ekolojik restorasyon ve mekânsal inşaya kapı aralamakta bulmaktadır.
Eko-Politik Bir Zemin / Süreç Olarak Hopa
Bir coğrafya parçasında yaşamakla bir coğrafyaya sahip olmak arasında köklü fark o coğrafyanın zamanla içindeki tüm kültürel, materyal, çevresel ve insani ilişkileri çoğaltmasıyla insanın o yeryüzü parçasını bir “varlık” olarak sınırsızca dönüştürme arzusu arasında belirginleşir. Hopa’da yaşayan birçok insanın hikayelerini okuduğumuzda geçmişte kaybedilene özlemin ağır bastığı görülmektedir. Basit bir soruyla tasarımı geliştirmeye çalıştığımız söylenebilir: altyapısal anlamda genişleyen, bir ihtimal ekonomik anlamda geliştim gösteren bu şehirde insanların kaybettikleri “eski” kent/kıyı yerleşimi nedir? Bu soru Hopa’nın geçmişini doğru okumayı, bugünün problemleriyle azımsamadan ve indirgemeden yüzleşmeyi beraberinde getirirken gelecekte inşa edilmesi gereken yaşamsal atmosferi tahayyül etme olanağı verir. Bu proje Hopa’nın dününe ve bugününe bakarak bu sorunun cevabını kaybedilmiş olanı kıyıya kolay erişmek, az katlı yapılar arasında yaşamak gibi mekânsal/fiziksel bir çerçevede değil bir coğrafyaya ait olmanın yitirilmesinde bulur. Bir yamacın eteğinde kıyıya paralel uzanan bu kasaba bugünlerde gündeme eşsiz doğa parçasının bir sürekliliği olarak değil onu var eden yeryüzü parçalarını ıslah etmesi, imara açması ya da doldurmasıyla gündeme gelmektedir.
Tasarım bu anlamda sadece yeni bir kent tasarımı önererek geleceğe yeni bir sayfa açmayı değil kaybedilmekte olan şeyi, ekosistemle yaşama kültürünü geliştirmeyi ve bunun kentsel, mekânsal stratejilerini bir yol haritası olarak önerir. Coğrafyayı Heidegger’ci anlamda “elinin altına” alan ya da yeryüzü parçasını ekonomik bir değere indirgeyen ekonomopolitik işleyişin karşısına yeryüzüyle birlikte “yaşama kültürünü” koyar.
Niyet, geçmişe dönmek ya da bugünün koşullarını yeni bir yıkımla ortadan kaldırmak değil; Hopa’nın gelecekte yeniden coğrafya-insan arasındaki çok katmanlı etkileşimlere ev sahipliği yapan “yer” olabilmesi, buna dair bütüncül/yaşayan bir atmosfer yaratılmasıdır.
Bugün: Politika, Ekonomi, Coğrafya ve Ekosistem
Başta Doğu Karadeniz sahil yolu yapımı, ardından gelen kontrolsüz yol, üst geçit, viyadük gibi taşıt öncelikli kentsel planlamalar, bunlara eşlik eden dere ıslahları ve yoğun deniz dolguları bugünlerde Hopa başta olmak üzere Doğu Karadeniz kentleri üzerinde konuşulan neredeyse başlıca konular, ana tartışma konularıdır. Eşsiz coğrafyası yerine kentsel ve ekosistem temelli krizlerle sürekli gündeme gelen bu yerleşimler insan-doğa çatışmasının kazananı olmadığını açıkça göstermektedir.
Yarışma şartnamesinde özenle altı çizilen Hopa’yı Hopa yapan fiziksel, anlamsal, zamansal, tarihsel, sosyo-kültürel katmanları gözle görülmez olma noktasına getirmiş bu ekonomi öncüleyen makro politikalar tartışmanın ve olası çözümün başlangıç noktasıdır. Kentin ve içinde bulunduğu coğrafyaya bağlı tüm ekosistemin makro siyasal ve ekonomi temelli içine girdiği kriz ister istemez çözüm setini ekolojik olduğu kadar politik -ekopolitika- bir zemine itiyor.
Coğrafyayı var eden biyolojik, ekolojik ve kültürel döngüler yerini rant, imar, doğa felaketlerine bırakmış görünüyor. 2000 yılı sonrası haritalara baktığımızda dolgu izi ve Sundura mahallesi gelişimi Hopa’nın ölçeksel olarak kıyı ekosistemi açısından ne denli ekolojik ve kentsel dönüşüme zorlandığını açıkça göstermektedir. Hopa’yı Hopa yapan tüm etmenleri insan merkezci rekreasyon temelli bir peyzaj, açık alan ilişkileri kurmak yerine tüm canlıların birlikte yaşayacağı bir gelecek için Hopa’ya strateji geliştirme ve çözüm odaklı öneri geliştirme alanı olarak önemli bir dönüştürücü rol verebilir.
Proje, yarışma alanı sınırları dışında tüm yerleşim ve çeperinde ekosistemi merkeze alarak öneri geliştirdiği yolculukta çarşıdan kıyı akan akışkan bir kent merkezi ve onu takip eden bütüncül bir kıyı üretmeyi amaçlamaktadır.
Etik-Politik Bir Yeryüzü Hayali, Hopa
Proje ön kabul olarak etikayı yaşamın, döngünün kendisi olarak görür. Bir doğa ahlakı kurarak çevrenin ehlileştirilmesi yerine etikten kasıt canlı ve cansız tüm varlıkları olmakta olduğu gibi kabul etmektedir. Politika ise birey/öznenin yaşamı dönüştürme ya da dönüşüme direnme biçimidir. Hopa yıkımların felaketlerin olduğu kadar hiç kuşkusuz söylenebilir ki Metin Lokumcu’nun yaşamının elinden alındığı kamusal karşı çıkışlarında alanıdır. Öyle ki bu arzu bu kentin kaderinin yol, ulaşım, trafik, hız, viyadük, otopark, yeni imar alanları ile tanımlanamayacağı, daha fazla yatırım ya da rant ile çözüm çıkmazına sıkışamayacağının en önemli göstergesidir. Tasarım, canlı merkezli bir akışkanlığın, yağmura dirençli bir şehrin, taştığı zaman kimsenin tedirgin olmadığı bir Sundura deresinin, iskele etrafında yeniden yeşeren bir kamusallığın olasılıklarını takip eder. Etik-politik bir yeryüzü hayali; Hopa’yı ekonomi ve insan merkezli sürekli başa saran döngüden kurtarmanın stratejik, sistematik ve planlama temelli ilkeleri tüm ölçeklerde geliştirmektir.
Neoliberal kalkınma idealleri neredeyse yarım yüzyıldır doğayı ıslah, kıyıları dolgu, boşlukları beton ile dönüştürmüş durumdadır. Hopa’nın geçmişe bakıp aradığı şey dolayısıyla eski bir kent morfolojisi değil, bu makro politikalar altında ezilmediği, içinde yaşadığı coğrafyayla kavga etmediği günlerdir.
Yandaki haritalama 2000 yılı Google Earth görüntüsü üzerine son 20 yılda yapılan dolgu, ıslah, imar başta olmak üzere tüm uygulamaları ve imar planında ön görülen olası genişleme bölgelerini göstermektedir. Neredeyse çeyrek akışta Hopa gibi küçük bir kıyı yerleşkesinin katlarca fazlası büyüklüğe erişmiş bu ulaşım ve ıslah “yatırımları” bugün problemi çözmek bir kenara daha da büyütmüştür. Nihayetinde kıyıya erişmek bir yana mahalleden şehir merkezine ulaşmanın dahi kaosa dönüştüğü, kılcal derelerin Sundura Deresine ulaşamadığı, yeraltı sularının kıyı dolgusundan dolayı denize erişemediği tuhaflık haritada açıkça görünmektedir. Bugün geldiğimiz noktada daha iyi bir çözümü konvansiyonel imar ve ulaşım pratiklerinde değil bu yere özgü kültürel, sosyal ve yaşamsal atmosferlerde aramak bu tasarımın yol haritasıdır.
Bütüncül Stratejiler
Hopa’nın yukarıda bahsedilen politik-ekolojik problemleri sürdürülebilir olmadığı kadar görmezden gelinerek bir “vaha” üretmeninde kentsel açıdan karşılığı oldukça sorunludur. Proje, mevcut problemleri yeni bir ekolojik yıkım, inşaat faaliyetiyle ortadan kaldırmak yerine bütün bunlara çözüm setleri önermeyi, mevcut durumun daha iyi bir çevre inşası için umut vaat ettiği ön görüsü ile ilerlemektedir.
Yalnızca yarışma alanı içerisine sıkışmayıp Sundura mahallesini de içine alacak biçimde ulaşım, yeşil, ve su döngüsü adı altında çeşitli strateji haritaları üretilmiştir. Döngüler sivil toplum örgütlerini, mahalli grupları, yerel dinamikleri, bireyleri ve kurumları devreye sokan eşitlikçi, çoğulcu, sürdürülebilir bir geleceğin tüm aktörlerine işaret eden sistematizasyonlardır.
Bu döngüler, kentlerin altyapı ve üstyapı aracılığıyla büyüme ve betonlaşma stratejilerine alternatif olarak Hopa’yı kolektif, ulaşılabilir, biyoçeşitlilik açısından zengin, kıyıda sosyo-kültürel anlamda etkileşen bir yaşam alanına dönüştürmek için sürecin ve çözümlerin çok katmanlı olduğunu gösterir. Coğrafyayla birlikte yaşama kültürü geliştiren bir “ekosistem” için bütüncül stratejiler olarak düşünülebilir.
Araçla her yere hızlı ulaşılabilir bir kent hayali yerine olabildiğinde dere kenarından kıyıya, oradan şehir merkezine kesintisiz yürüyüş, bisiklet rotaları üreten; yamaçlar, nehirler boyunca yürüyüş rotaları öneren; araçlar için belli başlı trafik ve ulaşım döngüsü çizen; tüm yaşayanları merkeze alan bir ulaşım altyapısı öngörülmüştür.
Hopa’nın kent kimliğine zarar veren ve Sundura deresi yatağına yerleşerek önemli ölçüde tahribata yol açan sahil yolu Artvin bağlantısı deplase edilmiş, gidiş yönlü viyadüğün kaldırılması, dönüş yönlü viyadüğün ise kentin önemli bir biyo-koridoru ve rekreasyon aksı olması öngörülen Sundura Deresini kıyıya bağlayan bir high-way e dönüştürülmesi, yaya köprüsü olarak revizyonu önerilmiştir. Böylece mahalleler arası yaya ve bisiklet erişimi dere aksı boyunca kesintisiz devam ederek yaya köprüsüyle kıyıya erişir. Ayrıca mevcut sahil köprüsü ise yeni dolgu ve eski dolguyu bağlayan bir aksa dönüşür. Problem olarak görülen viyadük ve köprü yaya merkezli bir dönüşüme uğratılır.
Şehir merkezindeki kavşak yerleşim alanı ve giriş ve çıkışlarına çekilerek trafik yükü azaltılmıştır. Karadeniz Sahil yolu ve Eski yol şeritleri korunup yeniden düzenlenmiştir.
Yeraltı ve yerüstü sularının sürekliliğinin sağlanabilmesi, yılın çok büyük bölümü yağış alan bu coğrafyanın tüm peyzaj ve kamusal ilişki ve kararlarının suyun döngüsüne göre uyarlanması amaçlanmıştır. Taşkın yatakları imar planında yağmur suyu toplayabilen parklara dönüştürülmüştür. Nehir yatağının genişletilmesi, mahalle ölçeğinde geçirimliliğin arttırılması, suyun döngüsünün kamusal yaşama adapte edilmesi gelecekte taşkın, tsunami, heyelan gibi felaketlere önlem alırken öte yandan tüm canlılar için önemli bir biyoçeşitlilik alanı hendeklere dönüşür.
Mevcut dere izleri yeşil koridorlara, su yönetim stratejileri ile birlikte ise biyoçeşitlilik açısından tüm yerleşime yayılmış zengin bir peyzaja dönüştürülür.