Falcon House

EN

İtalyan mimarlık stüdyosu PAT. tarafından mimar Ferdinando Fagnola ile birlikte tasarlanan Falcon House, Kenya'daki Lamu antik kentine bakan Manda Adası'nda akasya ve baobab ağaçlarının gölgelikleri arasında yükseliyor.

Falcon House, yerden zarif bir şekilde yükselerek vahşi yaşamla arasına güvenli bir mesafe koyarken, doğal serinlik için ağaç tepeleri arasından gelen hafif rüzgarlardan faydalanıyor. Ev, egzotizme veya yapmacık gelenekçiliğe boyun eğmeden yerel kültürle etkileşim kuran çağdaş formları ve malzemeleri kullanıyor. Çelik konstrüksiyonla inşa edilen proje, yerel zanaatkârların ve işletmelerin katılımıyla, işbirlikçi ve uyumlu bir yaklaşımı teşvik ediyor.

Sadece deniz yoluyla ulaşılabilen Falcon House, Kenya'daki Lamu antik kentine bakan, elektriği ve akan suyu olmayan bir adada yer alıyor. Bu nedenle, projede temel amaç iklim koşullarına uyum sağlayarak, doğal etkenlerden yararlanmaktı. Evin mimari düzeni; hakim rüzgarların (Aralık ve Mart ayları arasında kuzeydoğudan esen Kaskazi ve Nisan ve Eylül ayları arasında güneyden esen Kusi) odaları doğal olarak soğutmasını sağlayan ve klima ihtiyacını ortadan kaldıran, birbirinden ayrılmış, yükseltilmiş odalardan oluşuyor. Fotovoltaik paneller aracılığıyla üretilen elektrik, deniz suyunu içilebilir suya dönüştüren tuz arıtma sistemine güç sağlıyor. Tanklarda toplanan yağmur suyu da su tedarikine katkıda bulunuyor.

Ev, mevcut akasya ve baobab ağaçları arasında dikkatlice konumlandırılmış, çelik kazıklar üzerinde yerden yaklaşık üç metre yüksekliğe yükseltilmiş pavilyon tarzı yapıların dağınık bir birleşimi olarak kendini gösteriyor. Çelik konstrüksiyon sadece evin kendine özgü tasarım dilini vurgulamakla kalmadı, aynı zamanda daha uygun maliyetli bir inşaat süreci sağladı.

Önceden var olan bungalovlar özenle sökülerek ahşap malzemesi kurtarıldı. Farklı kotlarda yer alan pavilyonlar ve teraslar düz bir yürüyüş yolu ile birbirine bağlandı. Servis ve hizmet alanları belirgin bir şekilde ayrıldı, banyo ve dolap alanları odaların arkasındaki kulelere yerleştirildi. Ağaç gölgelikleri seviyesine kadar yükseltilen odalar, dış cepheden koparılmış düz beton bir çatı ile örtülüyor. Odaları gün boyunca gölgede tutmak için, çatı örtüsü oluklu korten çelikten yapılmış havalandırmalı bir çatı sistemiyle destekleniyor. Tavanlar ve zeminler yerinde dökme betondan, güney duvarı ise yerel ustalar tarafından özel ahşap kalıplar kullanılarak oluşturulan prefabrik beton bloklardan yapıldı.

Gölgelendirilen ve havalandırılan beton kütle ile, doğu ve batı duvarlarındaki ayarlanabilir ahşap panjurlar, bir tür vantilatör etkisi sağlayarak odanın mikro iklimini düzenlemeye destek oluyor. Kuzey cephesi, dört büyük pivot kapıyla, denize bakan teraslara açılıyor. Ayarlanabilir panjurlar doğal ışığın ve havalandırmanın kontrol edilmesini sağlıyor. Yerel zanaatkârlarla yakın iş birliği içinde geliştirilen, manuel olarak çalıştırılan iklim kontrol sistemi, doğru çözümü tespit etmek için hazırlanan çeşitli maketler sonucunda tasarlandı.

Dış zemin ve banyo kulesi kaplamasında, alandaki eski yapılardan geri kazanılan ahşap malzeme ve yerel olarak bol bulunan, yenilenebilir okaliptüs ahşabı kullanıldı. Bu yaklaşım, mangrov gibi nesli tükenmekte olan ve aşırı kullanılan türleri koruyor. Dayanıklılığıyla bilinen Iroko ahşabı ise, sistemin uzun ömürlü olmasını sağlamak için sadece güneşlik panjurlarında uygulandı.

Falcon House, Lamu'nun Swahili tarzındaki orijinal 20. yüzyıl ortası "beyaz ev"inin yenilenmesi ve genişletilmesiyle birlikte inşa edildi. Pavilyon sistemine sorunsuz bir şekilde entegre olan özgün beyaz ev, zemin katta yemek odası, sinema odası ve bir kütüphaneyle birlikte korunaklı yaşam alanları sunuyor.

Su arıtma ve ısıtmadan aydınlatmaya kadar tüm evsel kullanımlar için gerekli elektrik, fotovoltaik panellerle sağlanıyor. Bunun için konutun arkasında yer alan hizmet binası yıkıldı ve aynı alanda yeniden inşa edilerek çatısına fotovoltaik paneller yerleştirildi. Mutfağın da yer aldığı bu bina, fotovoltaik çatıya bağlanan batarya odası, tuz arıtma sistemi ve bir su kulesiyle birlikte evin yeni teknik servis çekirdeğini oluşturuyor.

Malzeme kullanımı ve teknoloji, bu projenin şekillendirilmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Sadece mimari dili etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda yerel uzmanlık ve kaynaklardan da yararlanıyor. Bu yaklaşım, hem yenilikçi unsurları hem de geleneklere saygıyı kapsayan döngüsellik ve sürdürülebilirlik ilkelerine dayanıyor.

Taşıyıcı sistem için başlangıçta ahşap düşünüldü. Ancak inşaat aşamasında, gerekli kesitlerde kereste tedarik etmenin zorlukları ve yüksek maliyetler nedeniyle çelik konstrüksiyon tercih edildi. Daha az kolonla daha uzun açıklıklar inşa edilebilen, gelişmiş mekansal esneklik sağlayan çelik malzeme sayesinde mantar ve termitlerle ilgili endişeler giderilmiş oldu. Bu değişiklik, maliyette %30'luk bir azalma ve potansiyel yerel tarzdan uzaklaşma ile sonuçlandı. Çelik yapı elemanları sadece birkaç kilometre ötedeki bir atölyede üretildi, tekneyle taşındı ve yerinde monte edildi.

Farklı hacimlerdeki güney duvarları hem barınak sağlıyor hem de havalandırmayı destekliyor. Bu duvarlar, çelik kolonların kalınlığına uyacak şekilde yerinde üretilen özel yapım beton bloklardan oluşuyor. Bu bloklar aralıklı yerleştirilerek iç mekanlarda hava akışını sağlayan bir açıklık modeli tasarlandı. Duvar yüzeylerinde ise geleneksel "niru" sıva kaplaması uygulandı.

Etiketler: