Geri Tasarlamak

OTTO VON BUSCH

Modern tasarım paradigmasının hatalarından öğreneceğimiz tek bir şey varsa o da mesleğin nasıl durmak bilmeksizin haksız iktidar dağılımını çoğalttığı olmalı. Tasarımcılara büyük çoğunlukla iktidarlarını sürdürmelerini garanti edecek şekilde sorunları çözmeleri için muktedirler tarafından iş veriliyor. Muktedirlerin sorunlarının odakta olduğu bu durumda sonuçlar da büyük çoğunlukla dertleri yoksulların ve güçsüzlerin tarafına doğru kaydırmakla elde ediliyor, bu esnada gerçekleşen emekte ve doğadaki çöküş de cabası. Eğer tasarım mesleği bu dengesizliği düzeltecekse, bu yalnızca güçsüzlerin dinlenmesiyle olamaz. Aynı zamanda tasarımcıların iktidara nasıl net yollarla karşılık verebileceklerinin de keşfedilmesi gerekiyor.

Tasarım, kapitalizmin peşi sıra gidiyor gibi. Medyada gezinirken tasarımın esasen bireylere ve özel kullanıma yönelik tüketici nesneleri biçimini aldığını fark ediyoruz. Meşhur meclis binaları, operalar ve köprüler gibi çok sayıda tasarım projesi kamusal olsa da tasarım, devletten bir şekilde kopmuş görünüyor.

Tasarım tarihine disiplin perspektifinden bakarsak mesleğin evrimi işverenlere, pazara ve devlete hizmet etmeyi sürdürme rotasında olmuş hep. Endüstriyel seri üretimin ortaya çıkışıyla tasarımcılar, sanatçılarla emekçiler arasındaki uzlaşmayı organize etmeye yardımcı olmak için işe alındılar ki arzulanabilir malların daha fazla tüketiciye ulaşması için üretim süreçlerini mükemmelleştirsinler. Her zaman için iyi satan, güzel nesneler yapmanın yanı sıra tasarımcının vazifesi işyeri düzenini korumak ve liderlerle işi yapanlar arasında arabuluculuk etmek olageldi. Tasarımcılarının iktidarın ayak işlerini yapıyor olması şaşırtıcı değil.

Dano Wall'ın 20 Amerikan doları üzerine basılmak üzere tasarladığı Harriet Tubman damgası; fotoğraf: awesomefoundation.org

Aynı süreç devletin tasarımında da karşımıza çıkıyor. Devlette öngörülebilirlik, kontrol ve vergilendirme, sadece polis, mahkemeler ve hapishaneler tarafından değil, gündelik süreçler, nesneler, hizmetler ve altyapılar üzerinden yürütülüyor. Devletin yürürlükte kalmasını sağlayan yolları, tren yollarını, elektrik hatlarını, su ve kanalizasyon sistemlerini çizenler, hep tasarımcılar. Tasarımcılar bürokratik süreçleri raporlamak ve kaydetmek için kullanılan formların tasarlanmasına yardımcı oluyorlar. Beşikleri ve eğitici araçları, okulları, hastaneleri, tabelaları, üniformaları ve silahları da onlar tasarlıyorlar. Tasarımcılar gerçekliğimizi biçimlendiriyor, devletin iktidarındaki yaşamımızın bütününün eksenini belirliyorlar.

Tasarımcıların devletin emirlerini sorgulayıp bunları geri tasarlamaları, tasarımın sınırları zorlama özelliğine başvurmaları ve de devlet içindeki yaşamı belirleyen fiziksel araçları zorla ele geçirip onları değiştirmeleri demek. Geri tasarlamak devlet tasarımını silmek ya da ortadan kaldırmak anlamına gelmiyor, daha ziyade devlet tasarımını manipüle etmek, yerinden etmek ve üzerine yenisini yazmak, devletin öznelerinin değerleri ve istekleriyle daha uyumlu bir hale dönüştürmek demek. Geri tasarlamak belirli bir bağlamda pratik bir yaklaşımla bir vatandaşlık hakkını kullanmak, bunu yaparken de insanların kendilerini yönetme hakları ya da yeterliliklerini reddeden ya da bastıran iktidar dinamiklerini görünür kılarak düzeni kırmak demek. Kışkırtıcı görünse de amaç çatışmayı artırmak değil, zira böylesi bir tutum polemiği ve ikili sistemleri (yasal-yasal olmayan, iyi-kötü, vs) güçlendirme riski taşıyor. Geri tasarlamak, devlet düzenini üretken yollarla başka yöne çevirerek kendi sivil gerçekliklerini üretmeyi olanaklı kılan pratik bir manipülasyon.

Örnek olarak aşırı güçlü bir devlet tasarımını ele alalım, parayı. Tarih boyunca hükümetler ticaret ve vergilendirmenin meşrulaştırılması ve kolaylaştırılması için ve devlet tarafından yürütülen hizmetlerin ve mekanizmalarının bedelinin karşılığında devlet öznelerinden emeğin çıkarılması için piyasaya basılı para sürdüler. Bu devlet ile özneleri arasındaki karşılıklı bağımlılığı vurgular ve yeniden üretirken bir yandan da devlette iktidarın merkezileşmesiyle sonuçlanır. Bazen insanlar kendi para birimlerini oluşturmaya girişir ve ticaret üzerindeki devlet denetimine meydan okuyan karmaşık değiş-tokuş sistemleri yaratırlar. Öznelerin kendilerini yönettiği ve de devlet mekanizmalarından sakındığı böylesi girişimler, çoğunlukla vergi dairesi ya da polisle sorun yaşarlar. Buna bugünlerde online kripto para birimleri etrafındaki ihtilaflarda tanıklık etmekteyiz.

Bunun başka örnekleri de var. Resmi banknotlar devlete karşı “geri tasarlamak” için tuval olarak kullanılabiliyor. Bunun bir türü, 20 dolarlık Amerikan banknotundaki yüz üzerinden yürümekte olan son yıllardaki tartışma. Banknot üzerindeki Amerikan başkanı Andrew Jackson’un yüzünün kölelik karşıtı kahraman Harriet Tubman ile değiştirilmesi için bir kampanya yürütüldü. Bu politik süreç, yakın zamanlarda askıya alındı. Buna yanıt olarak da tasarımcı Dano Wall insanların eyleme geçmelerini ve kendi ellerindeki banknotlardaki yüzü Tubman’ınkiyle değiştirmeleri sağlamak için bir damga yapma sürecini başlattı. Wall online kendin yap metotları ve dijital dosyalarla bu mührü üç-boyutlu olarak herkesin kendi üretebilmesi için gerekli kaynakları paylaştı ve de hazır yapılmış olan damgaları Etsy ve birtakım mağazalarda satışa sundu. Wall’un işi bir halk kahramanını onurlandırmak için kamusal olarak banknotları geri alma yöntemi ve böylelikle tasarım aktivizmi aracılığıyla devlete meydan okuma olarak görülebilir. Devlet anlatısının düzeltilmesi biçimindeki bu süreç, paranın yüzünü değiştiriyor ama para biriminin kendisini değil. Vergilendirme için araçsallaştırılmış olan parayı kendi tuvali haline getirerek insanlar devletin maddi tezahürlerine dokunabiliyorlar, bunu yaparken de mevcut politik ihtilafa yanıt vermede yaratıcılıklarını kullanıyorlar.

Her ne kadar banknotların üzerine yeni yüzler damgalamak vergilendirmeye ya da devlet denetimine meydan okumuyor olsa da insanların devlet iktidarını görünür ve somut hale getirmeleri için bir yol sunuyor. Damgalar kullanıcılarına devlet anlatısının üzerine yenisini yazma aracılığını veriyor ve devlet yönergelerinin görünürde dokunulmaz olan soyutluğuna meydan okuyor. Kendi küçük ölçeğiyle, para gibi gündelik bir devlet aracının kahraman yüzünün kim olması gerektiğini sorgulayarak bir doğrudan yönetim biçimi öneriyor.

Tasarımcılar nadiren devletin gündelik yaşamdaki fiziksel tasarımıyla nasıl etkileşime geçeceklerini bilebiliyorlar. Ama tasarım aksi takdirde gizli kapaklı ve uzak bir politik süreç olan devletle pratik olarak etkileşime geçmek için bir araç olabilir. Çoğu politika soyut ya da bizden çok uzakta değil. Politika çok net bir çatışma ve sıklıkla onun araçlarına düşünmeksizin değiyoruz. Tasarımcılar sivil güçlendirme meselesine eğilirlerse geri tasarlamanın nasıl yapılacağı konusunda daha çok yöntem geliştirmeleri ve öznelerin sivil aracılığını devletin ya da özel şirketlerin merhametine bırakan mekanizmalara meydan okumaları gerek. Eğer güçlendirme meselesini ciddiye alıyorlarsa tasarım eğitimcileri de bu trene bir an evvel yetişseler iyi olur.

Etiketler: