Konya Alaeddin Tepesi II. Kılıçarslan Köşkü ve Kazı Alanı Mimari Fikir Proje Yarışması - Öneri

Kendimi kendim yaratsaydım, kendimi kendime göre yaratırdım.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Beşinci Mektup


a
GİRİŞ

İnsanoğlu yapmadan duramıyor. Aleaddin Tepesi olduğumuzu düşünelim. Yaklaşık 9 bin yıldır buralardayız. Üzerimizde medeniyetler doğup batıyor. Medeniyetler varolup yok oldukça höyükleşiyoruz. Tepe oldukça stratejik önem arz ediyoruz. Üzerimizde kıymetli bir külliyat var olmaya başlıyor. Etrafımızda şehirler var olmaya başlıyor. Sonra tepemizi traşlıyorlar. Üzerimize ağaç dikiyorlar. Eteklerimizi kazıp bırakıyorlar. Üzerimizdeki külliyatın bir bölümüne bir kabuk yapıyorlar. Bir bölümü kaldırım altında kalıyor. Bina yapıyorlar. Yıkıyorlar. Kazıyorlar. Geri kapatıyorlar. Kocaman çelikler dikiyorlar. Ezcümle, yapmadan duramıyorlar.

Yarışmayla ilgili ilk düşüncelerimiz farklıydı. Bu raporun bitmiş bir tasarımı tariflemesinden daha çok, bir süreci anlatmasını önemsiyoruz. Projeye başladığımızda bizi yönlendiren ilk kusurlu bilgi burasının düz bir kenti savunmak için insan eliyle doldurulmuş bir tepe olduğu idi. Dolayısıyla buradaki toprağın üzerindeki yapıların ağırlığını taşıyamacağı ve üzerindeki önemli yapılarla birlikte çökmek üzere olduğu bilgisi idi. Bu dramatik durum karşısındaki tabi ki dayanamadık ve yok olmanın şiirsel duygusu eşliğinde fikir maketleri ürettik. Tepeyi bir bütün olarak kabul edip toprak, alçı, kil, kumdan oluşan farklı malzemelerle ürettiğimiz 1/2000 ölçekli tepe maketlerini kırdık. Toprağın nasıl kırıldığı bizi yönlendirecekti. Biraz da zamanın yerine geçip bu kaçınılmaz süreci hızlandırdık da denebilir. Bu çöküş izlerinden bir kırılma şeması üretmeye çalıştık. Bütün alan nasılsa çökecekti ve bütün yaşanmışlıklarıyla birlikte tepeyi kırmak ve bu kırıklardan ulaşılan bazı mekanları zemin altında kurmak ve bu kırıkları da etraftaki akslara bağlamak heyecanlı bir fikirdi.

Fakat sonra bu fikri bir kaç hafta nadasa bıraktık. Geri baktığımızda daha farklı hissediyorduk. Bu kadar tarihe tanıklık etmiş bir yerde bu hırçınlık niye? İşte insan, yapmadan duramıyordu. Düşündükçe sakinledik. Tarihini doğruca araştırdıktan sonra biraz, yeri gördükten sonra ise tamamen vazgeçtik. Her gelen pek çok şey yapmıştı buraya. Danışman bir hocamız dedi ki; “yahu şu tepeyi bir rahat bırakın...”

b
DÜŞÜNCELER

Anadolu’nun en önemli höyüklerinden birindeyiz. Altında Neolitik Çağ’dan günümüze katmanları bünyesinde barındıran ve tarihin en önemli imparatorluklarından izler taşıyan bir kent merkezi, Alaeddin Tepesi. Üzerindeki Selçuklu külliyatı insanlık tarihi içerisinde benzersiz bir önem arz ediyor. Tepe üzerinde farklı noktalarda 4 adet tescilli farklı dönem yapısı bulunmakla birlikte höyüğün kent ile birleştiği eteklerinde 1941 yılında başlayan arekolojik kazı alanları yer alıyor. Alaeddin Tepesi’ni diğer höyüklerden ayıran iki önemli özellik göze çarpıyor. Bunlardan ilki, bütün şehrin etrafında örgütlendiği ve kentin en önemli trafik akslarının höyük etrafında toplandığı tek höyük olması, diğeri ise üzerindeki inşai faaliyetlerle en çok hırpalanan höyük olması. Cumhuriyet dönemi’nde tepenin üst 20 metrelik tepe kısmının traşlanması, Torrence ve Orduevi yapılarının inşa edilmesi, arkeolojik kazılar sebebiyle tepenin çeyrek yayının sürekli kente kapalı kalması, II. Keykubat Köşkü’nün korunması için yapılan ve yıkılan kabuk ve son olarak da köşkün canlandırması için yapılan çelik strüktür ve prekast cephe.

Mekan bilgisinin bilişsel ifadesi, geçmişten günümüze taşıdıkları ve geleceğe dair nasıl bir iz bırakacağı ile yakından ilişkilidir. Kentsel mekan ile kent belleği arasındaki bu ilişki kentsel doku ile bağ kuran yerel yaşamın ve tüm bunlarca şekillenen kent kimliğinin temel strüktürüdür. Yaşam biçimlerinin değişimi, mekanları da beraberinde şekillendirmektedir. Bu etkileşim mekansal bir dönüşümün önünü açmakta ve bireylerin mekan ile kurdukları ilişkinin de farklılaşmasına sebep olmaktadır. Proje alanı II. Kılıçarsalan Köşkü ve Alaeddin Tepesi olarak tariflense de, bağlamın ölçeklerarası durumu, bölgenin tarihi, dönüşümü ve hafıza kodları düşünüldüğünde makro ölçekte ele alınması gereken bir konu ile karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz. Proje alanını üç farklı ölçekte ve üç farklı nitelikte çözümlüyoruz. Bütüncül yaklaşımda tüm arterleri kendinde toplayan bir çekirdek; Çeperdekini içeri, içerdekini çepere entegre eden bir bağlaç; Üzerindeki tarih öncesi ve kültür envanterini hayatın doğal akışına katan bir üreteç. Öneri proje, Konya Merkezi’nin tarihle içiçe durumunun kentli tarafından farkedilmesi, gündelik hayatın bir parçası haline getirilmesi ve alanın bir kültür rotasının omurgasını oluşturacak şekilde tasarlanmasıdır.

01
BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM BİR ÇEKİRDEK OLARAK ALAEDDİN TEPESİ

Bellek; sadece geçmişten ibaret olmayıp, geçmişte depolanan mekansal ve imgesel olaylar ile şimdi ve gelecekte depolanacaklar ile ilişkilendirilerek süperpoze edilmesini ifade eder. Bu çakıştırma işlemi hafızanın tohumu olarak “çekirdek”te yapılır Şehir anılar sahnesidir ve anılar da hatırlanmak ister. Sokaklar, meydanlar, yapılar, insanlar bu sahnenin dekorudur ve her biri de anılardan izler taşır. Dolayısıyla da kent belleği sonsuz bir hafızadır. Bu sonsuz hafıza bir çekirdekte saklıdır. Eski Kent Anıları Hatırlatır. Yeni Kent Anılar Üretir. Çekirdek Anıları Biriktirir , Mekanları Birleştirir. Alaeddin Tepesi tüm arterleri kendinde toplayan bir çekirdek olarak anıları biriktirir ve mekanları birleştirir.

Proje alanının mekânsal tasarımına başlamadan önce alanın çevresiyle birlikte kentsel bellek izinde ulaşılabilirlik kurgusu ele alınmıştır. Öneri proje, Konya Merkezi’nin tarihle içiçe durumunun kentli ve turistler tarafından farkedilmesi, benimsenmesi ve gündelik hayatın olağan akışı içerisinde onun bir parçası haline getirilmesi amacıyla bir kültür rotası fikri üzerinden şekillenir. Kentin en önemli aksı olan Mevlana aksının iki yanındaki süreksiz ağaç dizgisi ile Mevlana Müzesi’nden Alaeddin Tepesi’ne kadar kesintisiz bir gölgelik alan oluşturacak şekilde ağaçlandırılmasını önerdik Mevlana Müzesi ve Sultan Selim Camii Meydanı’ndan yaklaşık 800 metre boyunca proje alanına doğru uzanan kesintisiz aks üzerinde Konya Valiliği, Şerafeddin Camii, Mahkeme Hamamı, İplikçi Camii ve Sanayi Mektebi yapıları ile birlikte bu yapıların yakın çevrelerindeki tarifsiz kentsel boşluklar, başka bir deyişle potansiyel etkileşim alanları yer almaktadır. Kayalıpark ile daha güçlü bir ilişki kuracak şekilde bu alanlara önerilecek geomterik düzenleme ve bilgilendirici kent nesneleri ile bu tarihi hat sonundaki Alaeddin Tepesi kuvvetli bir çekim noktası haline gelmesini amaçladık. Minör iki müdahale sonrasında Mevlana Bulvarı bir Kültür Rotası’nda dönüşmektedir. Bu rota Mevlana Müzesi’nden başlayan ve İnce Minareli Camii’ye kadar uzanan kesintisiz, gölgelik ve konforlu bir yaya promenadıdır. Bu promenadın gündelik yaşamla en kuvvetli şekilde temas ettiği bölüm ise II. Kılıçarlsan Köşkü ve Alaeddin Tepesidir.

02
ENTEGRASYON BİR BAĞLAÇ OLARAK ALAEDDİN TEPESİ

01. KENT İLE ENTEGRASYON ENGELSİZ ERİŞİM
Alaeddin Tepesi, bir şerit tramvay yolu ve üç şerit tek yönden akan araç yoluyla çevrelenmiş durumdadır. Bu haliyle dünyanın en önemli höyüklerinden biri olmasına rağmen en büyük döner kavşağı gibi davranan da bir yer. Etrafındaki raylı sistem ve trafik hatları kentin ulaşım altyapısının kilit bölgesi olmasından ötürü trafiği yavaşlatmak ya da tamamen kaldırmak mümkün olmasa da yaya erişilebilirliği açısından bazı önlemler almak mümkün. Önerimizde tepe yayının karşı hattındaki kritik noktalarda geometrik düzenlemeler yaparak kent ile tepe arasındaki engelsiz erişim sorununu çözebiliyoruz. Karşı satıhdaki tarifsiz boşluklar meydanlaştırılarak II. Kılıçarslan Köşkü ve Alaeddin Camii’nin izlenebileceği kentsel soluklanma alanları üretilmiştir. Kuvvetli yaya aksları analiz edilerek belirlenen 7 noktadan tepe ile çevresi yükseltilmiş yaya geçitleriyle bağlanmıştır. Yaya geçitlerinden tepe kıyısına varılan noktalarda ise %8 eğimle tepeye çıkan yaya rampaları eklenerek engelsiz bir şekilde entegrasyon - erişilebilirlik sağlanmıştır.

  • Tepeyi gören çevre yapı adalarında, arkeolojik kalıntıların izlenebileceği donatı alanlarının yaratılması.
  • Belli noktalardan kalıntıların eski hallerinin referanslarının aktarılacağı farkındalık panolarının tasarlanması. II. Kılıçarslan Köşkü kalıntısı üzeri, tepenin tarih boyu süregelen imajına ve oluşturduğu silüete zarar gelmemesi adına kapatılmayarak koruma programına alınmıştır.
  • Arkeolojik gezi rotasının sonlandığı noktada İnce Minareli Medrese’yi rotanın bir parçası haline getiren kültür peyzajı oluşturulması.
  • Tepede yer alan tescilli yapılardan Ferit Paşa Su Deposu’nun önünün kot düzenlemesi ile açığa çıkartılarak meydanlaşması.

02. KENTSEL BELLEK İLE ENTEGRASYON TARİHSEL FARKINDALIK
Mevlana Müzesi’nden başlayarak Alaeddin Tepesi’ne kadar ulaşan kültür rotası, tepenin içine dahil olan arkeolojik rotadan bağımsız olarak tepenin etrafındaki tarihi yapılarla da özel bir ilişki kurar. Çeperdeki uygun boşluklar hem çeperdeki hem de tepe üzerindeki tarihii yapıların izlenmesine uygun şekilde düzenlenir. Örneğin Karatay Medresesi ve II. Kılıçarslan Köşkü’ne bakan tarifsiz alan düzenlenerek bu yapıların belirli mesafeden algılanabilmesi için imkan sağlanmıştır. Mevlana Bulvarı’nın bitiminde bizi karşılayan Şehitler Anıtı’na çıktığımızda mevcut durumda düşük kotta kalan Ferit Paşa Su deposu kot düzenlemesiyle tamamen açığa çıkartılmış ve önü meydanlaştırılmıştır. Keykubat Camii önünden Alaeddin Bulvarı’na kadar inen 13 metrelik kot farkından faydalanarak, Keykubat Camii’ne baza oluşturan bir sergi koridoru oluşturulmuştur. Bu koridor “Topografyanın Dediği” açık hava sergisi ile başlar, arkeolojik rota ile tarihi kalıntılar içerisinde gezinir ve rotanın sonlandığı alanda İnce Minareli Camii’ye tam karşıdan bakacak şekilde güzergahı tamamlar.

a. ÇAY BAHÇESİ YEŞİL SAÇAK ALTI YEME-İÇME MEKANI
Tepenin güneybatısında yer alan mevcut çay bahçesi, arkasındaki tarihi çevrenin önüne geçmeyecek şekilde yeşil bir saçak altına alınarak yeniden düzenlenmiştir.

topografya 01.
Aleaddin Keykubad Camii önündeki peyzaj bastırılarak açık hava sergi duvarı elde edilmiştir.
topografya 02.
Kot düzenlemesi ile Ferit Paşa Su Deposu’nın önü açığa çıkartılmış, rampa ve merdivenler ile alt meydan, cami meydanına bağlanmıştır.

b. SERGİ VE GEZİ ROTASI GİRİŞ SAÇAĞI “TOPOGRAFYANIN DEDİĞİ” AÇIK HAVA SERGİSİ
Keykubad Camii giriş meydanı, tasarlanan arkeolojik kazı alanı gezi rotasının başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Bir giriş saçağı, ziyaretçileri meydandan alarak, sergi duvarı boyunca yönlendirerek arkeolojik kazı alanı yürüyüş platformlarına ulaştırır.

03. PROGRAMSAL ENTEGRASYON İŞLEVSEL ÇEŞİTLENME
Alaeddin Tepesi etrafındaki kent dokusu radikal şekilde ikiye ayrılıyor. Yayın güney hattı yoğun olarak konut ve ticari alanlardan oluşturken, yayın kuzey hattı büyük meydanlar, tarihi önemli yapılar ve parklardan oluşmaktadır. Bu ayrıma cevap verecek şekilde tepenin kuzey bölümü arkeolojik ve tarihsel etkinlikler için programlanırken, tepenin güney bölümünde kamusal fonksiyon çeşitliliğine katkı sunacak düzenlemeler yapılmıştır. Eski orduevi arazisi büyük bir açık hava amfisine dönüştürülmüş, Torance binasının etrafı konservatuardan çıkanların enformel etkinlikler sergileyebilecekleri mini oturma alanları ile beslenmiş, amfi ile park içine giren araç yolu arasında kalan çayır ise güzel havalarda kermes, kitap günü, fuar alanı kurmak için kışın ise mevcut durumda olduğu gibi insanların kayak yapması ve kayması için boş bırakılmıştır.

topografya 03.
Eski orduevi arazisine, alanın doğal eğiminden yararlanılarak çok amaçlı kullanılabilecek bir açık hava amfisi önerilmiştir.

c. AMFİTİYATRO ESKİ ORDUEVİ ARAZİSİ
Yıkılan Orduevi arazisinin boş duran 4000 m² çayır alanı içerisinde minimum 1000 kişilik bir açık hava amfisi tasarlanmıştır. Her türlü konser, seminer, film gösterimi, vb etkinlikler için yol tarafına sahne ve ekran kurulması önerilmiştir.

d. TORANCE BİNASI ÖNÜ SAÇAK ALTI TOPLANMA ALANI
Yeni fonksiyonu konservatuar olarak onaylanan tescilli yapının önündeki boş tanımsız alan, kullanıcılara yönelik bir toplanmadinlenme alanı olarak yeniden tasarlanmıştır.

04 . GEOMETRİK ENTEGRASYON TEPE KARAKTERİ
Alana gittiğimizde ilk farkettiğimiz durum, bu alanın tepe karakterinin kent düzleminden algılanamayışı oldu. Yapılan ağaçlandırma çalışmaları sonucu farklı hızlarda büyüyen 40 - 80 yıllık ağaçların oluşturduğu gabari, tepenin doğal gabarisini manipüle ediyor. Bunun sonucu olarak bir höyük olarak değil, yükseltilmiş bir park olarak algılanıyor Alaeddin Tepesi. Buna ilave olarak alan 350 m x 450 m lik bir elips olmasına rağmen tepenin etek hattının kazılar, geri çekilmeler, araç girişleri ve istinat duvarları ile setlenmeler sebebiyle oval karakterinin de algılanamayışı söz konusu. Dolayısıyla bin yıllardır bu koordinatlarda gerçekleşen tarihsel olayların sonucunda oluşan kitlenin özgün geometrisinin hiç bir düzlemde okunamadığını görüyoruz. Tepenin eliptik halini hissettirmek amacıyla tepenin karşı kıyısına tam tur dönen bir ağaç dizisi önerilmiştir. Bu ağaç dizisi bölgedeki yeşil yapraklı ağaçlardan farklı olarak sarı yapraklı Acer platanoides’tir. Bununla birlikte arkeolojik alan üzerine önerilen saçağın tepeyle uyumlu yay hali, tepenin oval formunun heryerden hissedilmesini sağlamaktadır. Tepenin, park içi sirkülasyon yolları, istinat duvarları, farklı yükseklikteki ağaç gabarisi ve arkeolojik kazılardan dolayı düşeyde kaybolan geometrisi de, tepenin eteğine bir dantel gibi ilişen ve tepenin eksik parçasını tamamlayacak şekilde iç bükey formda tasarlanan saçak ile geri kazandırılmıştır. Arkeolojik alan - kent ara kesitindeki mevcut müdahaleler ise kaldırılarak arkeolojik alanın kent hayatı doğal akışı içerisinde kendine yer bulması amaçlanmıştır.

03
KÜLTÜR PEYZAJI BİR ÜRETEÇ OLARAK ALAEDDİN TEPESİ

Eski yapılar anıları hatırlatıyor, yeni olanlar anılar üretiyor. Bu tansiyonun merkezinde ise Alaeddin Tepesi, anıları biriktiren bir birleştirici. Üzerindeki tarih öncesi ve kültür envanterini hayatın doğal akışına katan bir üreteç. Hatırlanan anılar koruma saçağının altında, Keykubad Camii’nde ve II. Kılıçarslan Köşkü’nün ağırbaşlı kalıntısında. Yeni anılar ise bu kültür envanterini kent hayatına ne denli becerikli şekilde katabildiğimize bağlı. Bu kalıntlar yaşamak zorunda. Üzerinde insanlar gezmeli, kaldırımda yürürken birden oraya dahil olabilmeli. Eforsuz ve hesapsız şekilde. Arkeolojik kalıntılar ve tarihi yapılar birer peyzaj elemanı haline gelmeli. Kendi mikrokozmozunu kurmalı ve insanlarla bir arada yaşamalı. Birer kültür peyzajı olarak kent hayatının doğal akışı içerisinde yerini almalı. Arkeolojik kazı alanlarını koruyan örtü sistemi tepenin eğimine uygun şekilde eteklerine ilişir. Varoluş şekli tepenin hırpalanmış özgün geometrisini hatırlatmaktan ibaret. Üç kazı alanı için önerilen üç örtü sürekli olarak tepenin eğimiyle uygun şekilde türüyor. Önümüzdeki yüzyılın arkeologları için bırakılan henüz kazılmamış alanlar kazıldığında, bu kompozisyon sürdürülerek hala tepenin bir tamamlayıcısı olarak varolacak. Arkeolojik kazı alanını koruyan ve kapsayan üst örtü çelik strüktür üzerinde iri arduvaz taşlarından oluşur. Arduvaz taşlarının aralarına bazı yerlerde potlar konularak üzerlik otları yerleştirilir. Arkeologların herhangi bir açık arazide üzerlik otu mevcut ise yerin altında mutlaka arkeolojik buluntu vardır söylemi ile kazıya başladıkları söylenir. Bu tarihsel referansı ile koruma çatısının koruduğu taş kalıntılar gibi taş plakalar ve koruduğu alanlarda biten üzerlik otları ile şekillenir.

MALZEME VE RENK PALETİ PEYZAJ KARARLARI
Mevcutta kimliğini kullanıcıya benimsetmiş bir alana yenilikle yerleşilirken, tasarımda olabildiğince var olan kimliği tutmak ve geliştirmek gerekmektedir. Konya Alaeddin Tepesi’de mevcutta kullanıcılar tarafından bilinen, zaman geçirilen ve tasarım–kullanım mekanlarıyla benimsenmiş bir yapıya sahiptir. Bu nedenle tasarım alanında kullanıcının yoğun kullanımında bulunan alanlar ve akslar üzerinde çok müdahalede bulunmadan iyileştirilmesi kararına varılmıştır. Mevcut tepenin sınır çizgilerini vurgulamak ve tepe-park alanını araç yolu aksından tamamen ayırma amacıyla, kullanıcıda bitkisel dokunun renkli olma hali ile psikolojik bir sınır etkisi yaratması beklenen, yapraklanma döneminde sarı-turuncu yapraklı kalan bir ağaç aksı (Acer platanoides) önerisinde bulunulmuştur. Arkeolojik kazı alanı bölgesine tasarım olarak tepenin formunu yakalayan ve silüette alanın bir parçası haline dönüşecek bir saçak eklenmiştir ve saçak üzerine Anadolu’da birçok kayalık alan üzerinde bile yetişen bozkırın bir parçası olan üzerlik otları (Peganum harmala) dikilebilecek olan saçak altı alanlarda mini nebati toprak bölgeleri oluşturulmuştur. Bu toprak bölgelerinde aynı zamanda perfore drenaj boruları planlanmakta ve saçağın üzerine gelen yağış sularının bu perfore drenaj borularında toplanarak bir depoya gitmesi ve tasarım alanına yeni dikilecek bitki dokusunun toplanan bu su ile sulanması planlanmıştır. İlave olarak yıkılan orduevine giden yol aksı boyunca ilave ağaç dizisi önerilmiştir (Platanus acerifolia)

KÜLTÜR PEYZAJI II.KILIÇARSLAN KÖŞKÜ & ARKEOLOJİK KAZI ALANI
Konya şehrinin Alaeddin Tepesinde bulunan, Konya’nın Selçuklu devletine başkent oluşu sonrası kenti korumak için inşa edilmiş olan Konya kent surlarının İç Kale kısmında yer alan sur kulelerinden Sultan II. Kılıçarslan Köşk’ün günümüze yalnız doğu duvarı kalmıştır. Alaeddin tepesinde 1941 yazında yapılan ilk kazı çalışmalarında elde edilen veriler ışığında Köşk kalıntısının güneyindeki yapılarda Osmanlı Çağı’nda saray binalarına yapılan ek ve onarımların izlerine rastlanılmıştır. Bunlar, buradaki eski sarayın Selçuklulardan sonra da uzun zaman kullanıldığının kanıtıdır (Biçer, 2010) . Bu katmanlı tarihe sahip yapı kalıntısının toprak altından çıkarılması sonrası sergileme ve koruma amacıyla 1961 yılında betonarme kabuk bir örtü tasarlanıp uygulanmıştır ancak kerpiç malzemeden oluşmuş bu burç kalıntısının korunmasında kullanılan bu kubbe formu nedeniyle oluşan su-nem dengesi kepriç malzemeyi olumsuz etkilemiş ve bozulmalara sebebiyet vermiştir. Zamanla çatlakları oluşan ve ayaklarında çürümeler olan bu betonarme kabuk 2015 yılında söküldü. Geçmiş koruma müdahaleleriyle yorulmuş olan burç kalıntısının gelecek nesillere en az tahrip ve kayıp ile ulaştırılması amacıyla yapılacak müdahalede bir tamamlama uygulaması yapmamak uygun bulundu. Yapılacak koruma müdahaleleri Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi ’nin (ICOMOS) bildirgeleri de göz önünde bulundurularak hareket edilecektir. ICOMOS’un 2013 yılında yayınladığı Türkiye mimari mirası koruma bildirgesinin müdahale ölçeği ve müdahale biçimleri bölümleri referans alınarak Kılıçaslan köşkünün bileşenlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak üzere, malzemeleri sağlamlaştırarak var olanı korumak şeklindeki onarım önerilmiştir. Buluntunun olduğu şekliyle korunması ve gelecek nesillere aktarılması amacıyla yapıda meydana gelen bozulmaları aslına uygun bir malzemeyle sağlamlaştırma yöntemi olan keeping yöntemi önerilmiştir.

Keeping yöntemi uygulanırken kalıntının kerpiç malzemeyle inşa edilmiş bölümünden alınan numunenin analizi sonrası elde edilen veriler doğrultusunda hazırlanacak olan kireç ve ya kerpiç bazlı sıva kerpiç kısımlara dökülmeyi önleme amacıyla uygulanmalıdır. Hazırlanan sıva sahada ince bir katman olarak uygulanan yüzey koruma sıvası özgün kısımlarla kaynaştırılmalıdır. Sıva katmanında iklim şartlarıyla sonucu oluşabilecek dökülmeler sonrası kireç bazlı sıva periyodik olarak yenilenmelidir. Kalıntının taş duvar olan kısmına ise yine kalıntıdan alınan numunenin analiz sonuçları doğrultusunda hazırlanacak olan kireç bazlı harç uygulanmalıdır. Harç uygulaması yapılacak yerin ince kestirme arkeolog fırçasıyla süpürülmesiyle tamamen topraktan arındırılması gerekmektedir. Bu arındırma işlemi sonrası harç uygulaması yapılmalıdır. Harç uygulaması yapılırken çelik eğik ıspatula kullanılmadır. Harç uygulaması sırasında harç sürekli sünger ile silinerek form verilmelidir ve harcın kabaları alınmalıdır. Form verildikten sonra kurumaya bırakılan harçta çatlakların oluşması durumunda su püskürtülerek çatlaklar giderilmelidir. Bu işleme hiç çatlak kalmayana kadar gün içerisinde devam etmelidir. İşlem tamamlandıktan sonra harç kurumaya bırakılmalıdır. IV.3.1. Müdahale Ölçeği Bakım Yapının özgün şekli ile korunmasını, geleceğe aktarılmasını ve yapının yaşamını sürdürmesini amaçlayan; tasarımda, malzemede, strüktürde ve mimari öğelerde değişiklik gerektirmeyen uygulamalardır (çatı aktarımı, oluk onarımı, boya badana vb.). VI.3.3. Müdahale Biçimleri Koruma Yapı bileşenlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak üzere, malzemeleri sağlamlaştırarak var olanı korumak şeklindeki onarım yöntemidir. , Sağlamlaştırma Kültür varlığının bozulma sürecinin engellenmesi/ yavaşlatılması amacıyla malzemesinin ve/veya taşıyıcı sisteminin dayanımının arttırılması, mevcut fiziksel ve mekanik özelliklerinin iyileştirilmesi işlemleridir.

SERGİ VE GEZİ ROTASI GİRİŞ SAÇAĞI “TOPOGRAFYANIN DEDİĞİ” AÇIK HAVA SERGİSİ
Keykubad Camii giriş meydanı, tasarlanan arkeolojik kazı alanı gezi rotasının başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Bir giriş saçağı, ziyaretçileri meydandan alarak, sergi duvarı boyunca yönlendirerek arkeolojik kazı alanı yürüyüş platformlarına ulaştırır.

Etiketler: