Yenikapı'ya Eklenecek Yeni Bir "İz": Theodosius Limanı Ziyaretçi Merkezi

ALİŞAN ÇIRAKOĞLU ILGIN AVCI ZEYNEP GÜNEY KİŞİ

Yenikapı Marmaray Transfer Alanı'yla arkeolojik kazı alanını birbirine bağlamak ve kazı alanından çıkarılan buluntuların izlenebilmesi amacıyla 2020 yılında açılan Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması'nda birinci seçilen CAA Studio ile projenin detaylarını ve uygulama sürecini konuştuk.

Zeynep Güney Kişi: 2004 yılında başlayan kazı çalışmalarında bulunanlar İstanbul'un tarihini değiştirdi. Neolitik Dönem'e uzanan buluntular var. Bu anlamda çok değerli ve özel bir yer Yenikapı. Diğer yandan kazı çalışmalarının başladığı günden bu yana bu alan için çok şey söylendi, konuşuldu. Bu kadar hassas bir alanda çalışmak konusunda tereddütleriniz oldu mu?

Alişan Çırakoğlu: Evet, tereddütlerimiz oldu diyebilirim kendi açımdan. Burası özellikle arkeolojik açıdan çok değerli, katman katman farklı dönemlerden, farklı buluntuların bir arada bulunduğu bir alan. Aynı zamanda, yakın dönemde üzerinde çok tartışmalar dönmüş bir alan. Bizim yaklaşımımız o yüzden oldukça netti. Buraya yaptığımız müdahale, sanki bir süreliğine konmuş hissi yaratacak bir yapı. Hâlâ o fikri projenin gelişim sürecinin de merkezinde tutmaya çalışıyoruz.

Buraya çok ağır müdahaleler oldu biliyorsunuz, orada artık bir transfer merkezi ve altyapı var. Metronun Marmaray'ın hatta deniz ulaşımının kesiştiği şehrin önemli bir noktası. Ama bir yandan da bu arkeolojik katmanlar mevcut. O yüzden biz buraya koyacağımız mimari nesnenin geçicilik vurgusunu ön planda tutmaya çalıştık. Adeta bir yapı iskelesi kurulmuş gibi, bu iskele 5 sene de kalabilir, 50 sene de, bilmiyoruz.

ZGK: Bir "iz" yaratma söyleminiz bu geçicilik arayışından mı geliyor?

Ilgın Avcı: Bizim buraya eklediğimiz yapı geçici olabilir, ileride kaldırılabilir ama yerinde kalıp işlevi de değişebilir. O iskele oldukça esnek bir tasarıma sahip ve biraz da içeriğiyle şekil alacak. 10 sene sonra belki bambaşka bir şeye dönüşecek. Meydanı ve oradaki dolaşımı tarifleyecek, o dolaşımı yaparken mümkün olduğunca hafif bir şekilde buranın hikayesini izleyiciye aktarabilecek, basit bir geçicilik üzerine kurulmuş ve aynı zamanda değişken bir "iz" bırakmak istedik.

AÇ: Burası için önceden farklı projeler önerildi ama yapılmadı. Metro istasyonu için farklı düşünceler zaman zaman gündeme geldi. Bizim bu projedeki temel amacımız, her gün gelip geçerek bu alanı transfer merkezi olarak kullanan milyonlarca insan için, doğal arkeolojik değerini, medeniyet tarihindeki önemini vurgulayacak bir ziyaretçi merkezi oluşturmaktı. Yarışmanın amacının da bu olduğunu düşünüyoruz. Bazen kafalar karışıyor, burada müze yapacağımızı düşünenler de oluyor, aslında burası bir ziyaretçi merkezi. Yakın zamanda yapılmış olan metroyu da içeren, bütün süreci anlatan bir deneyim merkezi diyebiliriz.

IA: Başladığımız noktaya dönmek gerekirse, programın içeriğiyle ilgili de tereddütlerimiz oldu. Evet çok katmanlı bir yer ama en son eklenen katman, transfer merkezi yarım kalmış gibi duruyor. Sanki bitmemiş bir şey var orada, hikayenin devamı olması gerekiyor gibi. Yarışma sürecinde ona en basit müdahaleyle nasıl bir ekleme yapabileceğimizi düşündük.

Yarışma programında konservasyon alanları da var. Batıklar ve diğer buluntular hala oradaki laboratuvarlarda duruyor ama sergilenemiyor. Bizden laboratuvar alanları için de bir öneri bekliyorlardı. Biz de meydanla birlikte, mümkün olduğunca konservasyon alanlarını da izleyiciye sunabilecek bir rota tasarlanmaya çalıştık.

ZGK: Yarışmaya nasıl hazırlandınız? Araştırmalarınız sırasında size ilham veren, benzer şekilde interaktif deneyim sunan örneklerle karşılaştınız mı?

IA: Sergilenecek bir nesne olmadan o deneyimi nasıl yaşatabileceğimiz üzerine araştırmalarımız oldu. Mesela Lascaux'nun nasıl bir ziyaretçi merkezi var diye baktık ama çok benzer bir örnek yok.

AÇ: Bu tür arkeolojik alanların yanında genelde küçük de olsa bir müze oluyor ve buluntuların en azından bir kısmı o müzede fiziksel olarak sergileniyor. Bizim bu şansımız yok, zaten yarışmanın da böyle bir amacı yoktu. O yüzden spesifik bir örnekle karşılaştık diyemem. Ilgın'ın dediği gibi, daha taze bir zihinle, günlük yaşantıda yeni bir deneyim biçimi sunarak, katmanlara eklenecek yapı önerisi nasıl olmalı sorusu üzerinde durmaya çalıştık.

ZGK: Burasının aktif bir arkeolojik alan olması nedeniyle, yarışmaya hazırlanırken bu konunun uzmanlarından danışmanlık aldınız mı?

IA: Yarışma aşamasında konuştuğumuz uzmanlar oldu tabii ama çoğunlukla biz kendi araştırmalarımızı yürüttük. Yarışma sürecinde bu içeriği nasıl sunabiliriz, kentle nasıl buluşturabiliriz sorularını dert edindik. İçerikten çok, o buluşmaların, karşılaşmaların nasıl olabileceğini sorguladık. Çünkü orada farklı farklı rotalar var, transfer merkezinden çıkıp, Tarihi Yarımada'ya ya da Aksaray Meydanı'na uzanan bir takım rotalar var. Proje, o rotaların kesişimini nasıl sunabiliriz, orada nasıl bir ara kesit oluşturabiliriz ve tabii kazı çukuruyla nasıl ilişkilendirebiliriz sorularıyla şekillendi.

AÇ: Bu aşamadan sonra, henüz kesinleşmemiş olmakla beraber bazı uzmanlarla çalışmamız gerekecek. Kazı sürecinde emek sarf eden çok önemli insanlar var. Onlarla birlikte, bize burada katkı sağlayabilecek kişilerin bundan sonraki sürece dahil olmalarını temenni ediyoruz. Biraz önümüzdeki zaman gösterecek.

IA: Yarışmadan sonra devam eden bir süreç içindeyiz şu an ve çok yoğun ilerliyor. Tam da bu noktada uzmanlarla bir araya gelerek, birlikte nasıl üretip, oraya aktarabiliriz diye düşündüğümüz, bütünü oluşturma sürecinin tam ortasındayız.

ZGK: Marmaray, metro, deniz otobüsü ve feribot hatlarının düğüm noktası olan Yenikapı, İstanbul’un en önemli ulaşım ve aktarma merkezlerinden biri olarak çok yoğun kullanımlı bir alan. Başta konuştuğumuz gibi burası bir transfer noktası olarak çok fazla insanın gelip geçtiği bir yer. Buradan geçen insanlar genelde bir yerlere yetişme telaşıyla koşturuyor oluyorlar. Özellikle metro istasyonunun içinde tamamen izole, hatta belki de Yenikapı'ya değmeden geçip gidiliyor. Projenizde, istasyonu kazı alanıyla ilişkilendiren, özel bir alandan geçtiğimizi bize hatırlatan bazı detaylar var, biraz onları anlatır mısınız?

AÇ: Hem açık alanda, hem de yarı kapalı ve kapalı alanlarda, son olarak da aktarma merkezinin içine girdiğiniz zaman karşınıza çıkan küçük dokunuşlar var. Örneğin bulunan gemilerin, teknelerin izlerini aynı lokasyonda tekrar başka bir malzemeyle bir kontur, peyzaj elemanı olarak işlemeyi düşündüğümüz yerler var. Onun dışında buluntuların çıkarıldıkları gerçek kotla ilişki kuracak ışık bacaları gibi küçük esprilerle akılda kalıcılığı sağlamaya çalıştık. Halen, insanları o koşturmacanın içinden buradaki alana çekecek, biraz vakit geçirip soluklanmalarını sağlayacak sürpriz bir-iki istasyon üzerinde çalışıyoruz.

IA: Burada çok farklı kullanıcılar var; gerçekten sadece transit merkezinden geçen insanlar var, buraya özellikle gelenler, Tarihi Yarımada içerisinde dolaşırken burayı bulanlar var. Yani bir sürü farklı rota var aslında ve biz her rotanın bir yerinden tutunabilme imkanı sağlamaya çalıştık. Bir yandan alternatif bir rota ile bütün alanı gezip, hem iç mekanda hem dış mekanda İstanbul'un bu bölgesinden haberdar olabilecekleri öneriler sunduk. Bir yandan da sadece metro istasyonundan geçerken ya da perona indikleri anda, bulundukları yerle bir ilişki kurdurmaya çalıştık.

Metro istasyonları giderek jenerikleşiyor, hepsi birbirinin aynısı. Tüplerin içinden geçtikçe yer hissiyatı kayboluyor, nerede olduğunuzu unutuyorsunuz. Başakşehir'de misiniz yoksa Tarihi Yarımada'da mısınız, bunu unutuyorsunuz. Sadece durak ismine indirgeniyor ama aslında her bastığınız yerde, bu illa Tarihi Yarımada'da olmak zorunda değil, o alanın kendi dokusunu hissettirmek iyi olabilir. Özellikle de burada bu daha da önem kazanıyor.

ZGK: Proje alanı, Atatürk Bulvarı'ndan başlayıp, tramvay hattına uzanan Küçük Langa Caddesi arasında çok geniş bir alana yayılıyor. 100 Ada, konservasyon laboratuvarları, geniş kazı alanı ve istasyon arasındaki bağlantıyı nasıl kuruyorsunuz? Arkeolojik kazı çalışmaları sürerken ziyaretçinin bu aktif alanla ilişkisi nasıl sağlanacak?

IA: Bizim yayalaştırmayı önerdiğimiz alan aslında Theodosius Limanı'nın surlarının sınırına dayanıyor. Yenikapı'da bitmiyor, 100 Ada'ya kadar uzanan bir alanı kapsıyor. Henüz büyük bir kısmı da kazılmamış. Önerimizde, Yenikapı Meydanı'ndan başlayarak belli noktalarda kurduğumuz bilgilendirme istasyonlarıyla bütün o yayalaştırılmış alanının gezildiği, az önce bahsettiğim laboratuvarlara ve konservasyon merkezlerine uğranıp orada batıkların konservasyonu hakkında bilgi edindikten sonra 100 Ada'ya uzanan bir rota tarifledik. Aslında liman rotası şu anki konumundan çok daha geniş, şu an biraz daha meydan üzerinde konuşuyoruz.

ZGK: İskele olarak tariflediğiniz yapının formunun çıkış noktası nedir?

AÇ: Proje alanı içerisinde devam etmesi planlanan bir kazık çukuru bırakılmıştı. Metro istasyonunun istinat duvarı ve onun hemen yanında şu anda üzeri koruma amaçlı toprakla kapatıldığı için, bir toprak yığını gibi görünen kazı çukuru. En belirgin referansı o veriyordu bize. Hatta, zaman içerisinde üzerini bitki örtüsü de örttüğü için birçok insan o çukurun ne amaçla bırakıldığını bilmiyor olabilir. Belki ileride devam edecek bir inşaatın parçası olarak bile düşünülüyor olabilir. Bizim alana yerleşirken, vaziyet planındaki ana referansımız o kazı çukurunun metroya birleştiği istinat duvarının uzunluğu, mesafesi, yönelimi, cadde ve meydanla ilişkisiydi. Tasarım aşamasında buraya nasıl dokunabiliriz diye baktığımızda o hat zaten kendine bir miktar ortaya koyuyordu.

IA: Kazı alanından batıklar çıkarıldı ama Neolitik katmanla ilgili çalışmalar hala devam ediyor. Yarışmada bize verilen belgelerde meydan birincil, kazı alanı ikincil etki alanı olarak işaretlenmişti. Ama biz aslında biraz orayı dert ediniyorduk. Oradaki çalışma devam ederken izleyebileceğimiz bir seyir yüzeyi oluşturmak ve aynı zamanda metroyla bağlantıyı sağlamak istiyorduk. Bunun oluşturduğu ara kesite yerleştik. Kazı alanına basmadan bir konsol gibi taşarak, bir yandan da çalışmaların devam ettiği katmanları daha yakından görebileceğimiz bir derinliğe inip metro bağlantısını sağlayabilecek bir öneride bulunduk. Alişan'ın da dediği gibi bir form arayışından çok bir arayüz yaratma çabasındaydık.

ZGK: Malzeme, renk ve doku seçimlerinizde nelere dikkat ettiniz?

AÇ: Biz genel olarak bütün tasarımlarımızda daha doğal ve bulunduğu yerle zaman içinde iyi kaynaşacak, iyi yaşlanacak malzemeler kullanmayı tercih ediyoruz. Burada da her ne kadar geçicilik durumunu vurgulasak da, iki sene sonra yıpranacak, sağı solu kalkacak malzemeler yerine, burada kalacak ama kaldırıldığı zaman başka bir yerde tekrar kullanılabilecek ya da geri dönüştürülebilecek malzemeler seçtik. Çok spesifik olarak, buranın arkeolojik geçmişinden referans alan malzemeler olmasa da, daha doğal, dayanıklı, günlük yoğun kullanıma iyi cevap verecek ve kolay kolay yıpranmayacak malzemeler önerdik.

ZGK: Projenizdeki yeşil alanlar ve peyzaj düzeni için de ince düşünülmüş önerileriniz var, biraz anlatır mısınız?

IA: Burada da yine Neolitik'ten günümüze gelen katmanlardan yola çıktık aslında. En belirgini tabii ki Neolitik Dönem ve batıklarla birlikte Bizans Dönemi ama ondan sonra Osmanlı Dönemi'nde de kullanılıyor bu alan. Liman işlevini yitirdikten sonra, Lykos (Bayrampaşa) Deresi'nden gelen tortuyla doluyor ve bu sayede oluşan bereketli toprak alan bostan olarak kullanılmaya başlanıyor. Başka bir yolla kenti beslemeye başlıyor. Böyle de bir katmanı var ve peyzaj düzeninde biraz o katmana tutunduk. Bostanlardan da referanslar aldık. Bu da aslında bir bilgi verme biçimi. Bu alanda yetişebilecek bitkiyi mümkün olduğunca yaşatmaya çalışıyoruz.

ZGK: Sizce Theodosius Limanı Ziyaretçi Merkezi çevresini nasıl etkileyip dönüştürecek?

AÇ: Doğrudan o konuda bir misyonu olsun diye düşünmüyoruz. Bu bölgeyi dönüştürecek adım bu olur mu bilmiyorum ama o potansiyele sahip tabii. Alanın arkeolojik geçmişinden dolayı burası çok önemli bir nokta. Şu anda Aksaray, Laleli ve çevresi, hem yurt içinden hem yurt dışından ticaret için buraya gelen insanlar için barınma ihtiyaçlarını da karşılayabilecekleri çok kozmopolit bir bölge. Bunu da katmanlardan bir tanesi gibi görmek lazım belki de. Bundan 30 - 40 sene sonra belki bu aşaması belgelenip katmanlara eklenecek.

Bizim aslında ziyaretçi merkezi dışında, bütün alan düzenlenmesindeki temel amacımız orayı zaman içinde birikmiş niteliksiz yapılaşmadan arındırmak ve daha iyi tasarlanmış, iyi sürdürülebilecek, kentlinin günlük yaşantısına her zaman nitelikli bir katkı sağlayacak bir fiziksel çevre oluşturmak. Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin tüm Tarihi Yarımada için böyle bir uğraşı var. Kentsel sit alanlarıyla ilgili bir iyileştirme ve niteliklileştirme çabası var. Elbette buna olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorum. Biraz zamana yayılacak bir süreç, doğru yönetilmesi ve sürdürülebilir ele alınması gerekiyor.

ZGK: Ülkemizde yarışmayla uygulanan proje sayısı oldukça az. Yarışma yapılsa dahi uygulama gerçekleşmeyebiliyor. Bu söyleşinin aynı zamanda bu anlamda bir hatırlatma olmasını diliyoruz. Yarışma sonrası süreç sizde nasıl ilerliyor? Ne zaman başlayıp bitmesi planlanıyor?

IA: Yarışmadan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Projeler Müdürlüğü çok hızlı hareket etti ve hemen bir sonraki aşamaya geçtik. Tabii tarihi bir çevrede çalıştığımız için Koruma Kurulu süreci oldu ve bu projeyi Kurul'a sunabilecek şekilde olgunlaştırdık. O kısım oldukça vaktimizi aldı ama avan proje onayını aldık Kurul'dan. Bir yandan da uygulama projelerine çalışıyoruz ve bunu yaparken başta konuştuğumuz gibi uzmanlarla bir araya geliyoruz. Oradan gelen yeni girdilerle birlikte proje tekrar şekilleniyor. Küratöryel hikayesinin nasıl olacağı, neleri anlatacağımız doğrultusunda hem açık mekanda, hem kapalı mekanda gerekli düzenlemeleri yapıyoruz. Şu an, şimdiki durumu tariflemek, yani ziyaretçi merkezinde bu anlatıyı nasıl gerçekleştireceğimiz, izleyiciye nasıl bir arayüz yaratacağımız ve bütün bu kurguyu nasıl ele alacağımız üzerinde çalışıyoruz.

Ne zaman uygulanacağı konusu ise tabii bambaşka bir süreç. Şu an projelendirme aşamasında, en hızlı şekilde uygulanmasını umuyoruz. Yarışma da biraz bu amaçla açılmıştı. Kazı çukurunun ve meydanın hali sebebiyle atıl bir boşluk olarak kalan bu kadar merkezi bir yere, doğru bir şekilde müdahale edilerek, kentin kamusal yaşantısına hızlıca katılması gerekiyor. Tasarımımızı oluştururken, uygulanabilirlik de bizim için önemli bir girdiydi. Mevcut kazı çukuruna ve mevcut yapıya zarar vermeden hızlı bir şekilde nasıl üretebileceğimizi düşündük, şimdi onu detaylandırıyoruz.

AÇ: Yarışmada gelen diğer öneriler arasında daha yapısal öneriler ve hatta daha önce tasarlanan ama inşa edilmesinden bir şekilde vazgeçilmiş olan müze ölçeğinde projeler de vardı. Bizim, oradaki idarenin ve seçici kurulun beklentisini iyi anladığımızı düşünüyorum. Olabildiğince hafif, hızlı uygulanabilir, vakit kaybına mahal vermeden oradaki insanlara buranın önemini vurgulayacak, nitelikli bir düzenleme üzerine çalıştık. Sonuçta seçici kurulla da hemfikir olduk sanıyorum. Yönetimsel olarak baktığımızda bakanlık, belediye ve ulaşım idareleriyle çok aktörlü bir alan burası. O açıdan önerdiğimiz yapının ve çevre düzenlemesinin bu senaryo içinde en yapılabilir ve kolay uygulanabilir öneri olduğunu düşünüyoruz. Hızlıca uygulanmaması için bir sebep de yok, yeter ki doğru adımlarla ilerleyelim ve bir an evvel hayata geçirilsin.

ZGK: Uygulama projesi hazırlanırken çok fazla değişiklik oldu mu?

AÇ: Temelde çok değişiklik olmadı diyebilirim.

IA: Küratöryel hikayenin eklenmesiyle bazı mekan değişiklikleri oluyor, malzeme kararları tekrar gözden geçirildi ama temel tasarımda bir değişiklik olmadı.

ZGK: Uygulama aşaması adım adım gerçekleşecek değil mi? Öncelikle ziyaretçi merkezi yapılacak sanırım, sonrasında uygulama süreci nasıl ilerleyecek?

AÇ: Bu alanın farklı aktörlerin yönetiminde ve mülkiyetinde olması süreci etkiliyor. Sadece Büyükşehir Belediyesi'nin içinde bile, bu alanla ilgili birbiriyle koordine olması gereken bir sürü birim var. Bütün bunlar biraz idari kararlarla olacak. Sürdürülebilir olması gerekiyor derken biraz onu kastetmiştim aslında. Buranın bir yönetiminin oluşturulması ve bütün bu sürecin nasıl ilerleyeceğinin planlanması gerekiyor. Bizim de elbette buna katkımız olacaktır.

Farklı birçok sebepten dolayı en belirsiz kısım konservasyon laboratuvarlarının uygulama aşamasına nasıl geçeceği. Biz şu an daha çok meydan çevresine ve kazı çukurunun yanındaki iskele yapısına odaklanmış durumdayız. Yenikapı'ya ilk defa metro yoluyla gelecek insanların farklı bir yerde olduklarını hissetmelerini amaçladığımız alana odaklandık. Yakın çevresinin de zaman içinde kent idaresiyle birlikte ele alınacağını, daha başka konuları da içinde barındıran biraz karışık bir süreç olacağını düşünüyorum.

IA: Yenikapı'nın hikayesini anlatmak, o kazı alanı ve buluntularla birlikte mümkün olabilir ancak. Şu an bulundukları şartlar çok iyi değil. Diğer yandan herkes tarafından izlenebilmesi lazım. Bu konuda küratöryel yerleşimi oluştururken biz de elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

AÇ: Buluntuların nasıl sergileneceği bizim derdimiz değilmiş gibi algılansın istemiyoruz. Burada çalışmış olan, yıllarca emek vermiş olan birçok kişi için de buluntuların nasıl sergileneceği bir bilinmezlik. Özellikle Bizans Dönemi buluntuları konservasyon laboratuvarlarında belli bir yere kadar tutulabilir, daha sonra sergilenmesi gerekecek. Bu durum her zaman hem soru işareti hem de bir temenni olarak gündemimizde. Halka açık bir yerde, belki bir müzede bir an evvel sergilenmesini diliyoruz. Belki bu ziyaretçi merkezinin hayata geçmesi, o sürecin hızlanması, böyle bir talebin güncel tutulması ve o farkındalığın daha geniş kitlelere yayılması için de bir vesile olabilir.

Etiketler: