Bahar Dönemi: Üniversitede Sürdürülebilir Issızlık
Üniversitede 2023 bahar dönemi paramparça geçti denebilir: Şubat’taki depremlerden sonra Nisan’a kadarki boşluk; ardından seçimler sebebiyle Mayıs’ın ilk haftasından başlayıp Haziran’da –bile– toparlanamayan bir dönem oldu. Yüz yüze stüdyo eğitimini hepi topu bir ay sürdürebildim bu dönem; öncesinde Mart’ın sonunu Nisan’a bağlayan küçük çaplı bir sergi yapmış olmasaydık, Pomi’de (Potansiyel Mimarlık İşliği) dönem neredeyse pandemideki kadar kurak, ekran başında geçmiş olacaktı. Bahar dönemleri stüdyonun en şenlikli zamanıdır, üç boyutlu işlerin serpilip geliştiği, binalardan taştığı mümbit zamanlardır; kıştan mayalanmış, baharı beklemiş fikirlere malzeme ve enerji biriktirilmiş zamanlar. Bu bahar böyle değildi. Şubat’tan itibaren rehabilite edici, uzakta olmayı telafi edecek işlerle ağır aksak şekillendi; tam Nisan’da derme-çatma da olsa yüz yüze –cebren– bir stüdyo birlikteliği sağladık derken, Mayıs’ı da Haziran’ı da yutan bir savrulma oldu. Pomi 2002’de ortaya çıkmıştı. Herkesin “Ülke Z Raporu”u kendine, demekle yetinebilir ve politik muhasebe faslını başka yazılara bırakarak, dönemi kurtaracak son işimizin arka planından bir parça bahsedebilirim.
Planagram ve Anagram
Pandemi’den kısa süre önce Pomi’nin temel işlerinden birini yayınlama fırsatını yakalamıştım; 199+, Pomi’den Sonra Mimarlık kitabı (Yort, 2019), stüdyonun icadı olan prosedürleri örnekliyordu. Dört yıl sonra, Türkiye’den kırk kadar mimarın eserlerine bu yöntemleri uygulayan bir kitap yapmaya karar vererek Mart sonunda harekete geçtik. Başlangıçtaki fikir, tek bir tekniği uygulamakla yetinmekti. 2021 yılına ait Dünyanın Kronoplanı kataloğumuz, bin iki yüz sayfalık oylumuyla iyi bir model olmuştu. Bu kez, aynı başarı ikilerle değil de birlerle egale edilebilir miydi? Denemek istiyordum. Bunun için, “anagram” ve “plan” sözcüklerini birleştiren “planagram”ı seçmiştim. Planagram, mimari planların anagramlarını almayı temel alıyor. Dilimizde evirmece diye karşılanan sözcük oyunu anagram, harf sırasını değiştirerek yeni sözcükler oluşturmaya dayanır. Kelimenin tüm harflerini ve bir seferliğine kullanmak genelleşmiştir ama ek kurallar getirilebilir. Bilinen en eski kriptografi (şifreleyerek yazma) tekniklerinden biridir. Anagramı alınacak ifade ne kadar uzarsa –ki bu bir cümle de olabilir, türetilebilecek anagram sayısı artacağından– işler çetrefilleşebilir. Geçmiş yüzyıllarda, şifrelendiğinde de anlamlı görünen bir cümleyi karşı tarafa gizlice ilettiğinizi düşünün. Mesajı alan taraf, ifadeyi harflerine ayrıştırıp yeniden birleştirirken, istediğinizi değil de bambaşka bir cümle oluşturursa ne olacaktır? Deşifre gerçekleşmeyecektir. Şifrelemelerde anagramların tek başına yeterli olmayacağı anlaşıldığında başka teknikler geliştirilmiştir.

Planagram Üretmede İki Yol
Planagram: Planı yatay veya düşey, eşit şekilde dilimleyin. Dilimlerin sırasını değiştirip plan bütünlüğünü yeniden kurduğunuzda, bu kendi içinde melezlenmiş bir planagram’dır. Permütatif olanakları geniştir. Queneau’nun Yüz Bin Milyar Şiir (Cent Mille Milliards de Poèmes, 1961, Gallimard) adlı yapıtı, okuyarak tüketilemeyecek sayıda şiir üretmek için yalın bir düzeneğin yeterli olabileceğini göstermişti. Planagram’da amaç, planın içindeki olası sonsuz plansal oluşumu –anlamlı ya da anlamsız– ortaya sermek değildir sadece.
Mimari tasarım laboratuvarı sözünün çağrıştırdığı şey, bu tür deneylerin yapıldığı yerdir, ama çoğu mimar tasarım laboratuvarından başka bir şey anlar. Laboratuvarda anlamlı ve amaca uygun deneyler yapılır. Nihayetinde plan kesinleyici bir araçtır ve çizerken kaydedilen ölçüler, revize edilecek de olsa kesinlik taşımalıdır. Kesinlikleri parçalayarak yeni kesinlikler üretilebilir mi yoksa bu zaman kaybı mı olurdu? Rastlantı, çizim araçları bakımından ne ifade edebilir?
Bir Planı Parçalamak
Sözcük harflerine ve seslerine bölünebilir, görsel malzeme sınırsızca bölünebilir ama plan ne görseldir ne metin, görsel bir metin ya da metinsel bir görsel yerine geçer, diyagramatik olan plan ne harflere sahiptir ne renk ya da çizgi birimlerine. Belki aynı sebeple hem görsel açıdan okunabilir hem de mekân anlamı üretmesi bakımdan. Harfler dizimseldir, peşpeşe dizilerek anlam birimlerini çoğaltırlar; mimari planlar şebekeseldir, katmanları üst üste getirilerek oluşur. Her harfi birbirinden farklı dört harfli bir kelimeden –anlamlı anlamsız– 24 tane dört harfli sözcük üretilebilir. Sözcük “dört” olsun [d, ö, r, t harfleri birer kez kullanılmıştır]: 4! [faktöriyel, n!] = 4 x 3 x 2 x 1 = 24 anagramı var demektir: Dötr, ördt, trdö, ötrd,... gibi. “n” sayıda harf, olasılıkları belirler. Tabii “d” harfini “o” ve “l”den oluşacak şekilde tanımlamayıp “n” sayısını çoğaltırsak, n!’in sonucu değişir.
İlk yol: Autocad’de 1/100 ölçeğinde çizilmiş bir planı, şebekelerden değil de harfler gibi asal birimlerden oluşuyormuş gibi böldüğümüzü, dilimlediğimizi varsayalım. İster bir metre arayla, ister bir milimetre arayla dilimleyebiliriz. 10 m genişliğindeki bir plan, 1 m aralıkla dilimlenirse 10! [on faktöriyel, yani 10 x 9 x 8 x 7 x 6 x 5 x 5 x 3 x 2 x 1 = 3.628.800] farklı biçimde sıralanabilir. İşlevsel ve doğru planı hangi akla hizmetle dilimleyip, üstelik bu dilimlerin sırasını değiştirmeye kalkışıyoruz?
Aynı 10 metre genişliğindeki plan (pantolondan bahseder gibi bahsettiğim için özür dileyerek) 10 cm aralıklarla dilimlenirse 100! [9,332621544×10157], 1 mm’lik aralıklarla dilimlenirse 10.000! [2,846259681×1035659] farklı biçimde sıralanabilir. (Kaynak: tr.wikipedia.org/wiki/Faktöriyel, Erişim 17. 06. 2023) Plan tek yönlü, sabit aralıklı dilimlenip, dilimlerin sırası değiştirilirse bile elde edilebilecek “alt planlar” pek çoktur. Çizgisel değil alansal/gridal bölümleme çeşitlenmeyi iyice çoğaltır.
İki Planın Çarpışması, On Planı Karıştırmak
İkinci yol: Birden fazla planı birbiri arasında eşleştirmek, dilimleri ekleyerek melezler oluşturmaktır. Ölçek veya program bakımından benzeşmeyen iki plan alın. Uzun kenarları yatay şekilde konumlandırın, her planı onar dikey dilime bölün. Elbette dilim genişliği iki planda başkadır. İlk plandan (a) 1., 3., 5., 7., 9. dilimleri seçin, ikinciden (b) de 2., 4., 6., 8., 10. dilimleri. Dilimleri bir ilkinden bir ikinciden alarak yan yana dizin: 1a, 2b, 3a, 4b, 5a, 6b, 7a, 8b, 9a, 10b dizilimini elde edin. İki planın doku sürekliliği hâlâ –bir biçimde– okunaklı kalmıştır. Sıralama karışsaydı, iki plandan eşit sayıda unsur bulunmasına rağmen, karışım okunaksız olur, görsel süreklilik bozulurdu.
Bu yöntemi on farklı plana uygulayın. On farklı mimara ait; büyüklük, karmaşıklık, program, konum, üretim zamanı farklı on plan, aynı ölçekte çizilmiş ve yanyana konmuş olsun. Her planı onar dilime ayırın. Her plandan rastgele bir dilim almak için, 1’den 10’a bir dizi yazın: “9, 2, 1, 7, 10, 4, 8, 6, 3, 5”. Rastlantıyı garantilemek için "numbergenerator.org" adresinden yararlanılabilir; elle yapılacak seçimler rastgele olmaktan uzaktır: Klavyede ellerin parmak alışkanlıkları gibi nedenlerle. Birinci plandan 9. dilimi, ikinci plandan 2. dilimi, ... 10. plandan 5. dilimi alıp, sanki tek bir planmış gibi yan yana koyun.
Planagram Kataloğu Gerçekten İşe Yarar mı?
24 Mart 2023 tarihinde, "arkiv.com.tr" adresinden, alfabetik sırayla 120 kadar Türk mimar arasından 45 (ve 20 yedek) isim belirledik, Pomi’den Ayşe Çavdar ve Ayşenur Telli kolları sıvadı, uygulanmış yapıların planlarını Autocad’de iki hafta süreyle yeniden ürettiler. Plan havuzu oluşurken, planagram tekniğini sınıfta uygulama yaptırarak gösterdik. Sadece iki planı birbirine melezleyen bir deneyle başladık. İlk sonuçlar beklentimizin gerisindeydi ve türdeş diyagramlar veriyordu. Farklı boylarda şeritleri, en geniş olanına göre sündürerek çerçeveyi eşitleme ek ilkesi getirmemiz iyi sonuç vermedi. Havuzdan yararlanarak, her Pomi üyesi 22 planagram üretecekti; bine yakın çizim elde edecektik. Bunların içinden birkaç yüz tanesinin lazer kesimli maketlerini üreterek sergiyi kuracak, kataloğun yanında bir de rölyef-maket koleksiyonu oluşturacaktık. Bu tasarıdan karar verdiğimiz hızla vazgeçtik çünkü ilk denemelerde klinamen’le bile üstesinden gelinemeyecek kötü bir tablo vardı.
Klinamen: Mekanik Bir İşlem Mimarlık Değildir
Potansiyel Mimarlık İşliği’nin kolektif boyutu üretkenliğinin temeli ama önceden saptadığımız kuralların sonuç vermesi, icracıların bireysel yaratıcılığına da bağlı. Oulipo’da (potansiyel edebiyat atölyesi, 1960’da Fransa’da kimya mühendisi ve matematikçi François Le Lionnais’nin ve yayıncı ve yazar Raymond Queneau’nun başlattıkları edebiyat grubunda) da kurallar imge oluşturmaya yarar, işin içinde bir iş olduğunu fısıldar; arka planda, mutfakta neler olup bittiği bambaşka meseledir. Kuralı uygulamak yetmez, kişisel dokunuşa ihtiyaç vardır, işe ruh katacak sihre; ki oulipocular buna iki bin yıllık “sapma” sözcüğünü ödünçleyerek “klinamen” adını vermiş. Hüner değilse bile en azından kıvraklık; zekâ kıpırtısı, hayat belirtisi; yavanlıktan kurtaracak küçük çaplı bir çılgınlık nöbeti; ki oulipocularda bu sonuncusundan bolca bulunur. [Latour: “Aşkınlıklar bolca bulunur.”]
Müdahale Yöntemlerinin Seçilmesi: Otuz Aşamalı Bir Oyun
Planagram kataloğundan vazgeçtiğimiz günlerde, Mart sonu Şifre sergimiz araya girdi ve ancak 12 Nisan 2023’te yeni fikri ilan edebildik: Güncel Türkiye Mimarlığına Müdahaleler kitabı. Otuz tekniğin, yeniden üretimi tamamlanmış, havuzdaki her plana uygulanmasına dayalı bir kitap. 45 yapıya bu yöntemler uygulanınca, ortaya 1350 egzersizden oluşan dört başı mamur toplam çıkıyor. Sözgelimi Barış Demir’in Sıddık Güvendi, Oya Eskin Güvendi, Tuna Han Koç ile beraber tasarladığı ve 2016’da tamamlanan Lüleburgaz Otobüs Terminali binası planına, bir öğrenci otuz farklı yöntemle müdahale ediyor.
Seçerken, mimarlık birinci sınıf öğrencisinin: (a) kolayca yapabileceği, (b) zorlanarak yapabileceği ve (c) asla yapamayacağı [karakuşak] Pomi prosedürlerine yer verdim. Asla yapılamayacak olanlar, meslekten mimarlarla akademisyenleri bile duvara toslatacak cinsten. Listem şöyleydi:
Evet Ama Nasıl: Egzersiz Dosyası
199+: Pomi’den Sonra Mimarlık [Architecture After Pomi, 2019, Yort] kitabı, tek bir yapı üzerinde iki yüz prosedürün örneğini içermesiyle bir tür test kataloğuydu. Bu kez, Türkiye’de yakın zamanda inşa edilmiş, başka başka mimarlara ait, çeşitli ölçeklerde kırkın üzerinde yapının planı üzerinde, kitaptan seçilmiş en tipik yöntemlerin sınanması söz konusu. Yani zaman ve mekân bakımından ortak bir zemin yakalama kaygısı güdüyoruz.
Yalın bir plan vererek bir ay boyu, grubu bu plan üzerinde çalıştırdık. Bu, deneyimizin kontrol grubu kısmıydı. Her dosya iyi bir düzeye gelene kadar egzersizlere birkaç tur revizyon vermemiz gerekti. Kısacası önce oyunun nasıl oynanacağını kavramak gerekiyordu. Demo mahiyetinde bir planda yöntemler oturunca gerçek işe geçilebilirdi. Burada her öğrenci artık kendi maçına çıkacaktı. Pomi prosedürlerini birinci sınıf tasarıma giriş 102 stüdyosuna dahil etmemin yararı, mimari tasarımı tersinden, kurarak değil bozarak kavramayı mümkün kılması oldu. Kurucu prensipleri bozarak sınamak, zihinsel sabitlenme ve koşullanma riskini minimize ederek mimarlığa dair dogmaların bir kısmını dışarıdan görmeyi mümkün kılabilir, umudundayım. Bakalım, projelerin esas müellifleri, mimarlar bunları nasıl karşılayacak?
Prosedüre Dayalı Mimarlık, Algoritmik Tasarımla Aynı Şey Değildir
Oulipo’da kısıta bağlı edebiyatın altın kuralları vardır. İster mevcut bir metni alsın ister baştan bir metin kursun, her oulipocu metin bu kurallarla işe koyulur. İlk altın kural, kısıta ancak gerek duymadığınızda müracaat edebilirsiniz ki bu araçsalcılığı bir kalemde siler. İkincisi, kuralı belirlerken konvansiyondan uzaklaşıp kişisel bir oyun bulmalısınız. Yani geleneğe yaslanmamalı, yeni bir gelenek icat etmeyi göze almalısınız. Üçüncüsü sadakat yasasıdır: Bir kuralı, baştan sona, atlamadan, ara vermeden uygulamalısınız. Dördüncü olarak Perec, kısıtın içerikle bütünleşmesi gerektiğinin altını çizmiştir: Konuyla yöntem çakışmalıdır. Bir roman nasıl yazılıyorsa (yöntem), onu anlatmalıdır (içerik). Beşinci ve sonuncusu, bir prosedür sadece yavan ve mekanik bir işlem değildir; yazarın, tasarımcının iradesi hayati rol oynar. Prosedüre can veren klinamen’dir, diğer deyişle kişiselliktir, modifikasyondur, uyarlamadır, keyfiyettir, arabuluculuktur, çeviridir.
Oulipo’nun mimari versiyonu Pomi’de, mimarlık açısından bu kurallar geçerli. Planın bitmiş, ilanihaye geçerli, hukuksallaştırılmış, yasa hükmünde, değiştirilemez olduğu varsayımını bir kenara bırakarak işe başlıyor ve “pekâlâ böyle de olabilir” biçimindeki paralel evrenlere adım atıyoruz. Planı bir sonuç ve bir varış noktası haline getiren bütün süreçler Pomi’de rahatlıkla tersyüz ediliyor. Koca bir üniversite mimarlık eğitimi ideolojisinin bunun üzerine inşa edildiği düşünülürse, az buz değil. Plandan başlamak, planda kalmak Pomi için önemli çünkü planın tasarımsal öncelik bakımından gündemden düştüğü tüm mimarlık çevrelerinin ortak kabullerinden biri.
Her prosedür, bizi başka bir mekânsal evrene götürüyor ve burada henüz yapay zekâ işlemiyor. Güncel Türkiye Mimarlığı zaten bizim “müdahale”miz olmadan da varlığını sürdürüyor, demek ki Pomi’ye kesinkes ihtiyaç yok; diğer bir deyişle Pomi’nin şimdi ve burada “ne yeri ne de zamanı” (eski Aliye [2004-6] dizisinin ana karakterinin yinelemekten bıkmadığı uyuz cümleyle: “Şimdi sırası değil Sinan.”). Şu hâlde, kısıtlarımızın tamamı geçerlidir ve “helâldir”. İcat ettiğimiz prosedürlerin arasında seçtiklerimizin hiçbirinin mimari geleneklerimizde yeri yoktur ki bu da ikinci kısıt kuralını yerine getirdiğimizi gösteriyor. Üçüncüsü, kurallarımıza aylar süren hazırlık sürecinin her adımında, neredeyse harfi harfine sadık kaldık; meğerki kazara veya klinamen yoluyla bir nüans getirilmiş olsun. Kısıtın yöntemiyle konusunun çakışması gerektiğine dair müstesna yasaya henüz bağlı değiliz ancak kitapta yer alan 1.350 işlemden birini bir mimar alıp gerçeğe dönüştürmeye kalktığında, buna mutlaka riayet edecektir. Sonuncusunu, yani klinamen olmadan adım atamayacağını, çalışırken her Pomi icracısı iliklerine kadar hissetmiştir. Her icracı, belli bir prosedürü uygulama kastıyla bir tasarıma yaklaştığında, ortaya izlemesi keyif veren gerçek bir müsabaka çıkmaktadır.
Pomi’nin prosedürleri bir yanıyla algoritmalardır elbette ancak gelişmiş dünyada icat edilip, her yerde geçerli kılınmış dijital teknolojilerin hünerli biçimde kullanılmasının yaratıcılık sanıldığı bir konjonktürün anladığı anlamda değil. Pomi’deki yöntemler ne yazılımlarla, ne yapay zekâyla ne de sosyal medyayla çatışır, bunlarla uyum içinde birlikte iş görür ancak bunlar olmadan da nefes alıp hayatta kalabilir; yani bunların yaşam destek ünitesine bağlı biçimde bitkisel hayatta değildir.
Sonunda Ne Oluyor? Mesih Gelecek mi?
Ülkemizdeki üniversitelerden kimisi –hali hazırda– paralel evrende konumlanıyor olmasa, gelecekteki Pomi Üniversitesi’nin paralel evrenlerinin muhtemel bilimlerinin mimarlıkla ilgili olanlarının bekçiliğini üstlenmek gibi haysiyetli bir görev için rektörlüğe aday olabilirdim. (Doğrusu, bilimin veya liyakatin kıyısından geçilmediği bir ortamda bunun şakası bile zül gelir.) Pomi’nin pedagojisi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda takılıp kalmış bir inşaatçılık rejiminin egemen olduğu, feodalliğe saplanmış, seküler nüfusu yeryüzünün yobazlığa boğulmamış kesimlerine saçılmak üzere olan bir ülkede, büsbütün turnusol kâğıdı işlevi taşımıyor mu? Neyse ki mimarlık var ve tasarımcılarla eğitimcilere ve öğrencilere asık yüzlü olmayan ve beklenmedik, üstelik de kendine özgü olduğu ölçüde bize özgü de olan, genç, oyuncul, zihni açık, uyurgezerliği reddeden bir zeminde buluşma şansı yaratmak için bir Mesih beklemeye gerek yok.