Açık Yapıt: Paslı, Sallanan, Seslenen Zamanlar Arası Bir Figür
Melek Zeynep Bulut’un performatif, deneysel bir mekân kurgusu olan eseri “Açık Yapıt”, Cumhuriyet’in 100. yıl kutlamaları kapsamında 29 Ekim’de, AKM’de sanatseverlerle buluştu.
“Açık Yapıt”, Haziran 2023’te London Design Biennale’de tarihi Somerset House’un avlusunda sergilenmesinin ardından 47 ülke ve 22 üniversite arasından seçilerek Public Award’ı kazandı.
Tüm anıt ve temsillerine nazik bir soru işareti olan bu kent yerleştirmesi, sergi boyunca bir manifesto olarak değerlendirildi ve bu sergilemenin hemen ardından London Design Festival 20. Yıl Özel Seçkisi’ne davet edilerek tarihi Thames Nehri üzerinde, Londra siluetinde bu kez “asılı bir anıt” olarak sergilendi. Bu sergileme ile de Londra Belediyesi ve Victoria&Albert Müzesi’nin aralarında bulunduğu oluşumların jüriliğinde hazırlanan Son 20 Yılın En Etkili İşleri’nin listelendiği The Red Book | Kırmızı Kitap’ta yer alan 30 eserden biri oldu.
“Açık Yapıt”ın son sergi alanı olan AKM’de eserin sahibi Melek Zeynep Bulut’la bir araya gelerek hem eseri deneyimledik hem de eserin çıkış süreci ve strüktürel kurgusu ile sanatçının önümüzdeki dönem çalışmalarına dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Gökçe Aras Engin: Mimarlık - sanat arasındaki ilişkisi üzerinden ortaya çıkan ve mekânsal algılarımızla oynayan “Açık Yapıt”ın nasıl ortaya çıktığı üzerine konuşalım istiyoruz.
Melek Zeynep Bulut: "Açık Yapıt" sezgi ile ortaya çıkmış bir iş. Onu tasarlamadan, masaya oturmadan evvel, ilk sezgime düştüğü anda tüm çizgilerini ezbere biliyordum. Bu tanışıklık beni ona götürdü. Önce elime bir pergel aldım ve merkezimi belirledim. Düzgün, başlangıcı ve bitişi kusursuz biten bir daire oluşturana dek pergelin etrafında döndüm. Bu bir merkezlenme denemesi idi ve bu basit eskiz çok güçlü hissettiriyordu. Logomuz bu sebeple bir çember ve merkezinde o noktadır. Sonra onu köşelendirdim, duvarlaştırdım, duvarlar açıldı ve eşiklere, esneyen eşikler ve katmanlara dönüştü. Sonra hepsi birden sallanmaya ve konuşmaya başladı. Orada durdum. Hatta öyle durdum ki; ses ne ve neden, kim ve kimden, raslantısallığa bıraktım. Masadan kalktığımda sallanan, seslenen, eşikleri artık açık bir kadim vardı. Adı dahi “Açık”tı.
“Açık Yapıt” bağlam olarak sanatçının geri çekildiği bir iş. Bir zihne ya da duygu haline özgü bir tasarımdan ya da bir formdan bahsetmiyor. Ancak burada bilinçli olarak insanların zihninde hali hazırda yer edinmiş tanımlı formlara odaklanarak bir formlar analizi yaptık. Kentlerde ve insanlık tarihinde bizim tanımladığımız kült figürler neler var diye düşündük. Metaforik kapılar var mesela. Ardından herkesin zihninde tanımlı bu katı formlar, esnek, oynanabilir hale gelebilir mi acaba sorusu geldi. Bu aslında bir yandan da sınır kaldırmaktır ve buradan başladım diyebilirim. Sonrasında o meşhur altıgeni oluşturdum. Optik düzlemde altıgen çok iyi bir perspektif sağlıyordu. İnsan gözü 100 metreden ne görür, 10 metreden ne görür, içindeyken ne algılar… tüm bunları bir film, bir storyboard hazırlar gibi hazırlıyorum ben her çalışmamda. Çalıştığım alan ara bir ölçek olduğu için insan bedeninin reflekslerinden bağımsız düşünemiyorsunuz. Sonra altıgeni patlatıp, ideal olmayan koridorlar... Böylece eser, bir deneyimleyeni, bir de dışardan izleyeninin olduğu bir sahne kütlesine dönüştü.
Sonrasında hangi malzemeyle yaparsak istediğimiz o hareketlilik, dokunulur olabilmek halini yakalamış oluruz diye düşünmeye başladık. Günün sonunda metal iletken bir malzeme ve onu kullanmaya karar verdik. Çünkü metal ısıyı ve sesi iletiyor bu da burada yaşayan bir şey var demek oluyor. Ses ile ilgili uzman arkadaşlarımızla birçok ses denedik ve sonuç olarak bu 2 mm et kalınlığındaki borularda karar kıldık ve eser başladı.
GAE: Evet “Açık Yapıt” ortaya çıktı. Eser sergilenirken kullanıcılar nasıl deneyimlemeyi tercih ettiler “Açık Yapıt”ı.
MZB: "Açık Yapıt" bir yavaş deneyim alanı. Eserin rüzgar etkisiyle çıkardığı seslerin insanın zihnini transa sokan bir etkisi var. Ve bu tanıdık form da zamanla ilişkimizi sorgulamamız için bize yardım ediyor. Ama bunu algılamak ancak yavaşlamakla olabilir. Biz eserin tam ortasında, o ilk sözünü ettiğim “nokta”da durulmasını istiyoruz, sergi notumuzda da vardır; “Burası bir yavaş deneyim alanıdır, lütfen içeri girin ve yalnızca rüzgarın sesini dinleyin”. Bunu AKM’nin önünde yapmak biraz zor ama bunu burada en iyi opera sanatçıları yaptı diyebiliriz. Burada daha çok o geçme halinden ve kolajın kendisinden güç alan bir kürasyonumuz vardı. Sesle ilgilenen bir hocamız geldi sesleri kaydedip bir şeyler yapabiliriz dedi, özetle özellikle deneysel müzikle ilgilenenler çok iyi anladılar eseri. Belki onlarla, çalışmayı ilerletmekte ve bir sonraki aşamaya taşımakta fayda var. Sevgili Murat Germen eseri fotoğrafladı. Kentle ilişkisi açısından bence çok değerli bir çalışma oldu. Bu parçalı bir anıt günün sonunda. Sosyolojik bağlamda çok fazla malzeme var elimizde, Taksim Meydanı gibi bir zeminde bir kamusal sanat işi sergilemek çok sesliliği sevmeden olmaz. Bir Beyoğlulu olarak en sevdiğim kısmı bu oldu. Buranın hem herkesin hem hiç kimsenin, hem hep kalacak olan hem her an geçip gidecek gibi oluşu ve o hareketi hep çok sevilesi ve değerli gelir bana. Burada bunu benimseyerek belirlediğimiz ve zaten “temelini dahi yanında götüren bir anıt”, geçicilikten güç alan bir kadim figür sergilemek çok çeşitli ve değerli deneyimleri gösterdi bize. Tepkiler çok güzel, hep birlikte izledik zaten, şahane ve herkesin sevdiği bir sergi oldu.
GAE: “Açık Yapıt”ın üretim sürecinde biyografinizdeki hangi süreçlerin etkisi/leri ortaya çıktı?
MZB: Az evvel de sözünü ettiğim gibi bu eser sezgi ile ortaya çıkmış bir iş, ancak aynı zamanda büyükçe de bir organizasyon. Üretim, atölye ve organizasyon bilmeyi gerektiren süreçleri var. Benim hem sanatsal aralığı hem tasarımı üreten kimliğim bu eserde birbirini besledi ve bunu birlikte yaptılar. Sanatsal aralık çok daha soyut ve derinlere girip orada kalmak isterken tasarımcı kimlik onu ete kemiğe büründürüyor. Tasarımcı kimlik eseri planlıyor, ölçüyor, biçiyor, masaya yatırıyor, organize ediyor ve günün sonunda olduruyor. Sanatsal aralık ise her aşamada orada olarak onun hala o ilk hissettiği şey olmasını sağlıyor.
GAE: “Açık Yapıt”ın uygulama ve sergileme aşamasında destek aldığınız profesyonel isimlerle nasıl bir araya geldiniz?
MZB: Her büyük organizasyonda olduğu gibi bienal sürecinde de bir danışma kurulu olur, oluşturulur. Elzemdir. Eseri tasarladım, Londra Bienali açık çağrısına başvurduk, jüriye çıktım jüriden bir davet aldım ve artık üretme aşamasında daha evvel EXPO tecrübesi de olan, hem iyi bir müzisyen hem de çok iyi bir mimar olan sevgili arkadaşım Celaleddin Çelik’i aradım. Bir enstrüman gibi yüzeylere sahip bu iş, hem de mekanlaşıyor. Celaleddin, eseri uygularken benim göremediğim bir şey varsa görebilecek ve tüm bu disiplinlere hakim aranabilecek belki tek kişi idi. Harika bir desteği oldu her aşamada. Eser bir yandan da çelik bir strüktüre sahip. Somerset House kadar incelikli, tarihi bir yerde ve avluda sergilenecek, kurallar var, sıcak işlem yasak mesela, bu yapının bu standartlara uygun bedenlenmesi gerekiyor. Burada sevgili Mehmet Selim Ökten ve ekibi mühendislik desteği verdi. Elbette 45 - 50 kişilik bir ekip çalışmasının ürünüdür bu değerli sergilemeler. Herkese, bu işe bu kadar inanan tüm çalışma arkadaşlarıma buradan da ayrıca teşekkürler.
GAE: “Açık Yapıt”taki tüm elemanların yerleri belli anladığım kadarıyla.
MZB: E tabi, öbür türlü yapamazsınız zaten. Metodolojiniz çok iyi olmalı. Mükemmele yakın bir kurgulamanız olmadan bu sistemi bu kadar kısacık sürelerde, üstelik işin içinde gümrükler, tarihi yapılara uygulamalar gibi önemli hareketler varken hayata geçiremezsiniz. Her bir parça kodludur. Parçalar alttan tek tek torklarla birleştirilir. “Açık Yapıt” zemininden tepe kilidine kadar örülüyor. Ve bu parçalar hacimli, ağır parçalar. Kapıdan sığmıyor, uçağa girmiyor, Somerset House’da sıcak işlem yasak, bir sürü köşe var. Kodlu ve sistemli bir şekilde lego gibi tasarladık eseri, tam 4.000 parçadır bu eser. Bu konu benim belki en güvendiğim kısmı oldu organizasyonumda. İnanılmaz bir metodoloji hazırladık ve bunu görsel bir dille basit hale getirdik. Zamanla yarışmayı da, diğer köşeleri de bizim için kolay hale getirdi. Ne yaptığınızı çok iyi bilerek hareket etmelisiniz. Tüm elemanlarının bırakın yerlerinin belli olup olmayışını, hangi tırda hangi malzeme üstte hangi malzeme altta taşınacak onu bile planladım. Taşımaları bu planlamaya göre yaparak zamandan da kazandık.
GAE: “Açık Yapıt”ın son sergileme alanından bahsedelim dilerseniz, Cumhuriyetimizin 100. yılında AKM’nin önünde sergileme fırsatı buldunuz, bu süreç nasıl gelişti?
MZB: Londra’da silüette yaptığımız ikinci sergi sürerken iş daha çok ses getirmişti. O esnada Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan bir davet aldık. Ödüllü bu eserle Cumhuriyetin 100. Yıl kutlamaları kapsamında bizim de olup olamayacağımızı sordular ve eğer sergilersek 29 Ekim’de açılacak dediler. Londra’daki sergi devam ediyordu bir yandan, iki güçlü müze ve galeriden daha teklif vardı, halihazırda sergi yaptığımız silüette de altı ay daha kalmamızı Londra Belediyesi ve London Design Festival teklif etmişti. Orada önemli bir karar vermek gerekti ve biz burayı seçtik. Çocuklarımıza anlatacağımız değerli bir hatıra, dilerim vesilesi ile Türkiye’de modern kamusal sanat üretiminin de önünü açsın. Zira aldığımız tepkiler çok güzel, güçlü. Onbinlerce ziyaretçi ağırladık her kesimden. 4 - 5 haftalık çok kısa bir sergi bu. Müthiş bir ziyaretçi var.
Taksim geçiciliğin yeri ve bu geçiciliğe izin vermek lazım. Taksim, herkesin ve hiç kimsenin, bunu hem iyi benimsemeli hem de bunu yaparken de bura ile güçlü bağ kurmalı. Çok sesli olmalı ancak herkesi de aynı anda iyi duymalı. Sanat bunu çok iyi yapabilir. Burada geçici kamusal sanat sergilemelerinin sürekli olmasını tavsiye edeceğim AKM’ye de ayrılırken. Yaparlar, yapmazlar bilmiyorum ama bunu bir gelenek haline getirip sürdürseler, sanatçılar burada çeşitli aralıklarla kamusal sergiler yapsa ne şahane olur.
GAE: Açıkçası çok keyif alarak anlatıyorsunuz “Açık Yapıt”ı.
MZB: Keyif almadığı, coşku duymadığı, büyük bir hazla orada olmadığı durumlar, hikayeler neden yaratır ki insan kendine zaten. Çok keyif alıyorum, aylardır belki her gün, bazen günde birkaç kez anlatıyorum, onlarca röportaj verdim yerli ve uluslararası basında bu işle ilgili, hiç sıkılmadığım gibi gittikçe bağım güçleniyor.
GAE: “Açık Yapıt”ın AKM’den sonraki durağı neresi olacak?
MZB: İki - üç sergi davetimiz var ancak bence beş ayda üç uluslararası sergiye katılarak çok güçlü sergilemeler yaptı eser. Sakince oturup değerlendirmek lazım, bir adım öteye taşıyıp değer katacak zeminlerle iş birliği yapmak gerekir. Dolayısı ile bize de sürpriz. Demlendirip öyle karar vereceğiz.
GAE: Kalıcı yer düşündünüz mü “Açık Yapıt” için?
MZB: Düşünmedim. Neticeye odaklanarak duyguyu aktaramaz ve o anda bulunduğunuz zemine odaklanamazsınız. Hep şimdide kalarak bulunduğum yerde en iyi sergilemeyi yapmaya odaklandım. Somerset House sergilemesinin ilk haftasından beri koleksiyonuna almak isteyen çok değerli koleksiyonerler var uluslararası sahadan. Bu teklifleri de hemen kabul etmedim, demlendirip, sergi tekliflerini değerlendirdim, kentle temas etmek istedim ve neticede bu demlenerek karar verme hali bize güç kattı. Üç güçlü ve hızlı organize olmayı gerektiren serginin ardından yine demlendirip, dinlendirip öyle karar verelim diyoruz. Eserdir ama neticede putumuz değildir. Kalmayadabilir. Bir nazik eda, hoş bir seslenme yapıp hayatımızdan çekiledebilir. Hep birlikte göreceğiz, sürpriz.
GAE: “Şurada bir eserim olsun dediğiniz” spesifik bir lokasyon var mı?
MZB: Eserim olsun, şurada olsun gibi arzularım pek yoktur. Bir su üstü eseri hayal ediyorum yer yer ancak bir kurgum yok. Ben daha ziyade eserlerin kendilerine zemin, hikaye seçtiklerini düşünenlerdenim. Güçlü bir sezginin aracısı olup, onu maddeleştirmek, cisme büründürmek aşaması geçtikten sonra eser de uyumlanacağı yeri bir şekilde belirliyor. Şurada ya da burada olsun gibi tanımlardan özgürüm.
GAE: Çok keyifli bir söyleşiydi, yeni işlerinizi de heyecanla bekliyoruz.
MZB: Çok teşekkür ederim, bilmukabele efendim.
Video Künye
Executive Producer / Photographer: Erdem Dilbaz
Video / Edit: Erdem Topsakal
Music: Kayaaltı Bros
İlgili İçerikler:
-
Londra Tasarım Festivali Madalya Kazananları Duyurdu
-
AKM Heykeli Taksim’de Sanatseverleri Selamlıyor
-
Londra Tasarım Bienali'nde "Açık Yapıt"
-
2022 Mimarlık Gündemi
-
housEmotion Yerleştirmesi Tepta ile Aydınlanıyor
-
Alternatif Kent Durakları
-
Dijital Diyaloglar
-
Londra Tasarım Bienali'nde "Dilek Makinesi"