Levissi’de Bacalar
1-LEVISSI
Levissi’yi 18. yüzyılda kuran Rum zanaatkarlar, taş duvar ve taş döşeme işçiliğini, ahşap ve metal işçiliğini yetkinlikle gerçekleştirmiş. Kimi kaynaklarda yapı sayısının 3.000’e kadar; nüfusun 6.500’e, hatta 30.000’e kadar çıktığını belirten Aktüre, 1925 resmi kayıtlarından Levissi’de terk edilmiş 1600 evin yerleşmeye uygun olmadığını aktarır. Ertesi yıl, Rodos’tan (ve başka adalardan da) gelen göçmenlere 250’si verilmesine rağmen, 700’den fazlasının hala boş olduğu kaydedilir. Garip şekilde, dikiş tutmamıştır: Levissi, göç ettirilen esas halkından sonra gelenlere de yar olmamışa benzer.
Bozyiğit ve Tapur şu bilgileri verir: En yüksek nüfusa 19. yüzyıl sonunda erişmiştir Levissi. 1912 Osmanlı kayıtlarında nüfus 6.500’dür. Çevresinde dört küçük Osmanlı köyü (Kınalı, Belen, Keçiler, Ebuhora) vardır. 19. yüzyılın ikinci yarısında Levissi altı büyük deprem görür. Makri yerle bir olur ama Levissi ayaktadır; böylece kıyıdan buraya yaşanan göçle nüfus 3.000’i bulur bu dönemde. 1935’ten günümüze nüfus kayıtlarının dökümünü de verir ikili: 2000 yılında kısa süreliğine 1.500’lere fırlayışı sayılmazsa, nüfus dramatik biçimde 600-700 kişide sabitlenmiş gibidir.1
Levissi’nin hüzün dolu landscape’ini karakterize eden başlıca unsur bacalar. Yapıların yarım metreyi bulan duvar kalınlığıyla beraber örülüp güçlü çekirdeklere dönüştükleri için çoğu ayakta kalmayı başarmış.
2-KARMYLASSOS
Karmylassos nerede? Onu, Jura kalkerlerinde mi arayacağız, Paleosen flişlerinde mi, yoksa Kuarterner’e ait konglomeralarda mı? Kayaköy’ün ova sularını drene eden düdenlerden mi akıp gitti; magnezyumlu, siyah dolomitik kalkerlerine mi karıştı, yoksa ofiolitik çakıllarına mı gömüldü? Likya mezarlarının geçmişinin altı bin yıla yaklaştığı söyleniyor. Kayaköy platosu üzerindeki polye tabanında mı saklıdır, alüvyal dolgular altında bir yerlerde midir o kadim yerleşim?2 Karmylassos’tan geriye kalanlar üzerine inşa edilmiş kederli Levissi; onun kaderiyse hemen hemen yüz yıl önce çizilmiş; bir lanet ki kalkmak bilmez.
3-TAXIARCHIS, PANAYIA PIRGIOTISSA VE ÖTESİ
Levissi’nin tarihi yazıldı mı? Rodos’ta, Meis’te, Thessaloniki’de, Atina’da Nea Makri’de, yüz yıl sonra gidip bulunabilir mi her şeyin izi?
Yitmiş yaşamın belirtileri birer sayı sadece: İki büyük kilise; mahallelere dağılmış on dört şapel; aşağıda bir kız, yukarıda bir erkek okulu; iki yel değirmeni, biri revaklı iki çeşme. Aktüre, yaşantıya dair ayrıntılar verir; bunlar kırık dökük bir yaşam imgesi kurar ancak: Evlerde tekstil ve ekmek üretimi vardı, keçi beslerlerdi. Üzüm yetişirdi ama şarap değil incir rakısı üretirlerdi, Zeibekiko oynanırdı. Levissi, bölgenin en gelişmiş kentsel yaşamına sahipti; hastanesi ve eczanesi, kütüphanesi ve postanesi vardı; matbaasında yerel gazetesi yayınlanırdı.
Coğrafi bilgiler verilebilir tabii: Levissi, Mendos ve Baba Dağı arasında; Fethiye-Ölüdeniz körfezlerinin ortasında konumlanır. Levissi platosu 350 metrede, Dellal tepe üzerinde Güneye doğru basamaklanır.3
Pınar Kısa Ovalı, yerleşimin 65 metre kot farkına sahip olduğunu, 370 konutun %25 ile %35 arasında, 270 konutun %40 eğime oturduğunu saptar. Yapıların doğu yamacında daha yoğun, batı yamacında daha seyrek olduklarını; birbirinin manzarasını, güneşini ve rüzgarını kesmediğini; binalar arasındaki 12 m’lik ortalama mesafenin, yükseklere çıkıldıkça artıp 20 m’ye kadar çıktığını; bu arada yapıların seyrelip plan tiplerinin basitleştiğini gözlemler.4 Ovalı, yapıların plansal ve kesitsel gelişimine ve çeşitliliğine göre de başlıca gözlemlerini ortaya koymuştur; bu tespitlerde İstanbul Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi’nin 2001 yılında hazırladığı raporun da payı vardır.
Mesta’yı veya Mardin’i ya da Akdeniz kuşağında yer alan benzerlerini düşününce, Levissi onların hayalete dönmüş gam dolu versiyonu.
4-YÜZ YILDA BİN YIL YAŞLANMIŞ KENT
Levissi’ye ilişkin tarihsel veriler bulanık, tanıklıklar geniş biçimde metne dökülmemiş gibi görünüyor; fiziksel betimlemeler zayıf ve atıflar arasında çelişkiler var. Nüfus ve yapı bilgileri bile derin farklar içeriyor, bu farkları yaratan dönemeçlere dair ayrıntılı bilgi az.
Daha 20. yüzyılın ilk çeyreğini tamamlayamadan üzerine çöken hüzün taştan ağır olmalı. Kim kaldı daha ayak seslerinin yankılandığı, seslerin duvarlarda donduğu sokaklarda o gün? Kim ufukta yitene dek seyretti karayı? Kim çıktı gitti yaşamının eşiğinden; aşağıda uzanan ovaya son kez baktı? Kimin yüzü son kez yansıdı sarnıçtaki aynadan?
Beyrut, Gazimağusa’daki Maraş, Lefkoşa veya Berlin gibi değil Levissi; savaşın parçaladığı, viran ettiği, ikiye böldüğü hayaletlerden değil o. Onun gibi hayalete dönmüş başka yerler de var; Yalıkavak Yarımadası’ndaki Sandıma’ya dair daha da az şey biliniyor.
Görünen, Levissi’nin yüz yıldan kısa sürede bin yıl yaşlandığı. Kişiye, kişinin tarihine, yaşamın detaylarına dair ne varsa sökülmüş, yakılmış, yıkılmış; Levissi’nin 6-7 Eylül’ü sonsuzcasına yaşadığını düşündürten trajedi geride mineralden bir kadavra bırakmış. Sadece insanlar değil, zaman da aleyhine çalışmış Levissi’nin; bedenlerden uzamı geri almış ve türdeşleştirmiş: Aşındırmış ve örtmüş, sarmış, yutmuş ve sindirmiş.
5-MARIANA’NIN DÜŞÜNDE LEVISSI
Artık bir zamanlar gerçek yaşamların sürüldüğü gerçek bir kent olduğunu düşünemeyeceğimiz denli dönüşmüş Levissi: Bence bu hali, “kentsel dönüşüm” tarihimizin büyük başarıları arasında sayılmalı.
İki uca kayıyor Levissi’nin imgesi konusunda zihnim. İlki, 1923’te, terk edildiği günkü haliyle, sahipleri ertesi gün geri gelecek gibi bakılmış, bugüne dek de öyle gelmiş:
Çiçekler sulanmış, evler badanalı, ufak tamiratlar aksatılmamış, gevşeyen ve eskiyen kepenkler onarılıp zımparalanmış ve boyanmış. Kuyular temizlenmiş, sarnıçlar sıvalı. Sokaklar süpürülmüş, otlar sökülmüş. Ocaklar için odun eksiği tamamlanmış, bahçelerde ağaçlar budanmış ve kireçli. Toprağı gevşeyen damlar yeniden silindirlenmiş. Taş bahçe duvarlarından ya da eşik taşlarından oynayanlar, yerine yerleştirilmiş ya da değiştirilmiş. Yosun tutan taş damlar temizlenmiş. Şapellerde mumlar yanıyor, çanlar çalıyor, düğün bayram hazırlığı meydanlarda. Dükkanlar açık, mallar eksiksiz, uzo’lar raflarda. Evlerin her daim tozu alınıyor, zeminler yıkanıyor, süpürülüyor; odalar daima temiz havayla dolu. Geceleri kandiller, meşaleler yanıyor sokaklarda. Matbaa makinesi iyi işler durumda ve malzeme eksiği yok. Okullarda da bütün eksikler tamam. Çeşmeler onarılmış, yel değirmeni çalışıyor. Evlerin duvarlarındaki çerçevelerde fotoğraflardan bakan gözler bile şaşkın bu tazelik ve yaşamdan.
Kimsenin yaşamadığı bu evlerin bu özenli ve ürpertici hali yüz yıla yakın zamandan beri dünyanın yedi bucağından gezmenleri öyle bir büyülüyor ki; ama girişine izin verilmiyor kimsenin, bazen istisnalar olmuyor değil.
Yöreden kimse elinde baltayla, levyeyle gelmiyor bu evlere; taze çiçekleri ve vazolarda eskiyen suları değiştirmeye, sadece. Mezarlar ziyaret ediliyor, mumlar yakılıyor kiliselerde. Evler talan için değil, sessizce denetlemek için ziyaret ediliyor. Onların yokluğunda her şeye iyi bakıldığından emin olmak için. Mariana da düşlemiş miydi bunu? Ne kadar beklemişti?
Bu yanıyla, Calvino’nun Görünmez Kentler’inden birinin –yazılmamış– imgesi.
6-HETEROTOPYA
İkincisi gerçeklik; ilk imge kadar değilse de yeterince heterotopik. Yekpare mineralden bir gövdeye dönmüş Levissi zaman içinde, oluşumunu sürdürüyor. Oyuk binlerce gözüyle süzüyor ovayı. Aynı gözler delici birer projektöre dönüyor güneş doğudan batıya kayarken. Göz içre göz, yansıma yansıma içinde, kadraj içinde kadraj.
Yaşamına, yaşamlarına dair binlerce ayrıntıyı yitirdikçe, ölümüne dair yeni binlerce ayrıntı üretmiş.
7-TURİSTİK FANTAZYA
İki tarafın da hayallerini kamçılamış Levissi: vurguncuların ve hayalperestlerin. Aktüre, ilk girişimin 1978’de geldiğini anlatır: 16.000 yataklık uluslararası tatil köyü projesi. 1980’lerde bu ateşli öngörüler vites düşürür, 12.000’e iner; 2013’te 300 yataklık bir proje ise hala gündemdedir. Bürokratik çatışmalar, Levissi’yi bekleyen sondan uzak tutmuştur bugüne dek, artık durum değişmiş görünür.
Total, gözünü yükseğe dikmiş turistik kalkışımlar, karşı tarafta çok daha gerçekçi, gerçekçi olduğu için de hayalci fikirlerin serpilmesine neden olur. 1988’deki, Kayaköy Barış ve Dostluk Köyü projesinde olduğu gibi. Bu tam anlamıyla Levissi Rönesansı türünde bir girişimdir; ekolojik, kentsel, mimari, entelektüel boyutlarıyla kalıcı ve hakiki bir gelecek fikrinin kolektif yapılanmasıdır. 1980’lerin sonunda, 1. Bartholomeos’un, Cem’in, Papandreu’nun, Ekinci’nin ve daha birçoklarının girişimleri yeniden beliren yarılmayla sonuçsuz kalır, proje rafa kalkar.
2010’da 58.000, 2011’de 43.000, 2012’de 68.000 ziyaretçi gelir Levissi’ye. 1980’de meskun konut sayısı 50’yken, 2005’te aynı sayıda özel mülk vardır; 2013’te, tepenin eteklerindeki Kaya Çukuru dahil, 40’a düşer. Bununla beraber, 2004’te bölgede 300’e yakın kaçak yapı tespit edilir. 2011’de 736 sivil, 24 dini ve kültürel yapı 1. derece koruma statüsü kazanır.
8-BACALAR
Kars’tan Milas’a, Braşov’dan Sandıma’ya, Mardin’den Levissi’ye ve daha nicelerine, bacaların peşine düşeli en az on beş yıl oldu. Eskişehir’de, Odunpazarı’nda ve başka aşağı mahallelerde karşıma çıkan o yaratıkların bir mimari unsur olduğunu düşünmedim hiç; onların birer hayvan olduklarını kurdum; böylece örneklerini toplamaya giriştim. Bulduğum örnekleri çoğalttıkça tasnif çabası beraberinde geldi ve bu bir çıkmaz sokağa dönüştü.
En kapsamlı girişimim, 2003 yılında Ankara’da, APA (Açık Proje Alanı) kapsamında gerçekleşmişti; şimdi çoğu sırra kadem basmış binlerce yapının bacasını belgelemeye girişmiştim arkadaşlarımla. 2013’te yok olmuş tüm o gecekondu mahallelerine bir sene-i devriye ziyareti planladım ama gerçekleştiremedim. Sistematik çabalarımı tavsattığımı kabul ediyorum ama vazgeçmiş değilim; ziyaret ettiğim yerlerde nicesine rastladım ve deklanşöre bastım.
9-
Bacaların nomenklaturasını çıkarma önerisini, düşünüyorum da, Svankmajer yabana atmazdı bence, kısa filmlerinin gündemine bacaları alırdı. Serafini, Codex Seraphinianus’un ikinci cildini yazacak olsaydı, mimari bileşenlere inecek ve bacalar faunasına geniş bir parantez açacaktı bence. Italo Calvino’ya gelince, Görünmez Kentler’in de içinde bulunduğu üçlemeye dördüncü bir baca kitabı eklerdi. Borges’in Düşsel Varlıklar Kitabı’nda mimarlığa dair bir bölüm olsaydı, bacalar hatırı sayılır yer işgal ederdi.
Bacalar sadece birer hayvan değil; bu işi indirgemek olur. Onların birer heykel, zaman zaman birer ready-made de olduklarını eklemek gerek. Onları arayarak bulabilirsiniz tabii, ama bu beyhude çaba olur; onların sizi bulmasına izin vermek akla en uygun yoldur.
10-LEVISSI'NİN BACALARI
Bacaların “dile gelen” örneklerine hemen hep sınırlarda rastladım; nedenini bilmiyorum. Bir mahallenin bitiminde, bir tren hattının kıyısında, meskun bölgelerin sonunda; ya da geniş anlamda, uçta, uzakta, tekil duran yapıların veya yapı gruplarının arasında. Levissi, bu anlamda tam bir kaynak durumunda. Oranın bacalar katalogu kallavi bir cilt oluşturacak denli zengin. Ve konuşkan.
KAYNAKÇA
-Z. Aktüre. 2015. From Greek Town to Turkish Turism Resort: Kayaköy Since Early 20th Century, Rehab 2015. 2nd International Conference on Preservation, Maintenance and Rehabilitation of Historical Building and Structures içinde, ed. R. Amoeda et. al. Portugal: Green Lines Institute. pp. 361-70
-R. Bozyiğit, T. Tapur. 2010. Güneybatı Anadolu’da Terk edilen Bir Yerleşim Merkezi: Kayaköy (Fethiye). Marmara Coğrafya Dergisi, sayı 22, İstanbul. ss. 363-387.
-D. Güney, L. Arıdağ. 2011. Yerin Deneyimlenmesi: Kayaköy. Mimarlık, sayı 362, Ankara: Mimarlar Odası, ss. 1-3.
-P. Kısa Ovalı. 2009. Türkiye İklim Bölgeleri Bağlamında Ekolojik Tasarım Ölçütleri Sistematiğinin Oluşturulması. Yayınlanmamış Doktora Tezi FBE. Edirne: Trakya Üniversitesi.
NOTLAR
1 R. Bozyiğit, T. Tapur. 2010. Güneybatı Anadolu’da Terk edilen Bir Yerleşim Merkezi: Kayaköy (Fethiye). Marmara Coğrafya Dergisi. S. 22. İstanbul. ss. 363-387.
2 Jeolojik detaylar için bk. a.g.y.
3 A. g. y. Ayrıca, mimar olmamalarına rağmen, yerleşimin çevreyle asgari enerji zorlamasıyla oluştuğunu, majör topoğrafik değişikliklerden kaçınıldığı gerçeğini teslim eder araştırmacılar: “Yapılar doğal zemin mümkün olduğu kadar korunarak yerleştirilmiştir. Sokaklar araziye uymaktadır. Birçok yerde doğal taş dolgusu yapılarla birleştirilmiş, kayalar bulundukları yerde yol, merdiven parçası, temel, bahçe ve ev duvarı haline getirilmiştir. Kayaköy’de mimarinin bütün prizmatik görünümüne karşılık, doğayla bütünleşmek için gerçek bir arayış vardır. Yukarı Kilise’nin Kuzey kesimindeki boş alan ve çevresi, kentin ticari alanını oluşturmaktadır.” A.g.y.
4 P. Kısa Ovalı. 2009. Türkiye İklim Bölgeleri Bağlamında Ekolojik Tasarım Ölçütleri Sistematiğinin Oluşturulması. Yayınlanmamış Doktora Tezi FBE. Edirne: Trakya Üniversitesi
İlgili İçerikler:
-
Oho’larla Uha’ların Arasında - 2/2
Genette’e göre beş çeşit transtekstüel (mutasyona uğramış, dolanık, binişik, sarmaşmış, vb.) yazı vardır: İlki alıntılamadır; yazar doğrudan alıntı yapar. İkincisi hırsızlamadır (plagiarism); yazar açıktan ilan etmese de edebi bir ödünçlemeye başvurur (akademisyenlerin suçlanmaktan en çok korktukları tür de budur). Üçüncüsünde yazar ima yoluyla, dolaylı yoldan kaynak metinle ilişki kurar.
-
Oho’larla Uha’ların Arasında - 1/2
Günümüzde hakikati bildiğini iddia edebilecek kimse var mıdır? Gerçeklere “doğal yollarla” karışan ve ’patafizik denebilecek gerçek-dışılıktan başka, bir de her yanda harıl harıl üretilip dolaşıma sokulan “yalan” vardır; ki güç yapıları gerçeği sulandırmada özverili bir rol oynayarak, sıradan gündelik gerçekleri örtbas etmek konusunda –değişen terkiplerde– “katkıda” bulunur.
-
Defter Bilançosu: On Yılın Dökümü (X-Lopedia, 1-25)
Mimarların, yazarların, sanatçıların defterleri öğrenilmiş ağırbaşlılıktan, gün gelir sıyrılır mı? Yazmaya başladığımdan beri, açılmasını beklediğim tartışmalar açılmadıkça, gelmesini beklediğim kavramlar gündeme gelmedikçe (gelmiyor, gelecek gibi değil) endişeleniyorum.
-
Dünyanın Kronoplanı
2021 Temmuzunun başlarıydı; BTF’nin (ESOGÜ Mimarlık Bölümü'nün yıllardır süregelen mümbit öğrenci etkinliği Bademlik Tasarım Festivali’nin) davetine nihayet icabet ederek atölye açmayı kabul etmiştim.
-
Kentsel Kristalografi
Yakıt istasyonu kanopisinin vadesi dolmak üzere; öte yandan bu enfes yapı tipini temel alarak tasarlanmış bir evde yaşamayı kim istemezdi ki...
-
Steingruber’den Perec’e: Morsplan Üzerine
Mors alfabesinin önceli ilkin 1753’te ortaya konmuş; Samuel Morse’un Baltimore’dan altmış kilometre ötedeki Washington’a kodları elektriksel biçimde iletmesinden epeyce önce. Bu teknoloji kullanımdan düşeli neredeyse çeyrek yüzyıl oluyor.
-
Pomi’nin Güncel Türkiye Mimarlığına Müdahaleler Kitabı
Üniversitede 2023 bahar dönemi paramparça geçti denebilir: Şubat’taki depremlerden sonra Nisan’a kadarki boşluk; ardından seçimler sebebiyle Mayıs’ın ilk haftasından başlayıp Haziran’da –bile– toparlanamayan bir dönem oldu.
-
“Devran Dönecek” Üzerine Mütemmim Cüz: Mediokratlar
Nicedir devran döndü, dönüyor, dönecek yollu sondajlardan, anketlerden geçilmiyor. Devran denen şeyin hareketlenmekte olduğuna dair alametlerin çokluğu, harareti azalmayan yayınların, yazıların ve konuşmaların başlıca hipotezini beslemeye yarıyor.