Queer Sanat Manifestosu

LEVENT ŞENTÜRK

-Umberto Eco’nun anısına-

0. INTRO
Çizgiyle ne çok şey yapıyorsunuz. Ama çizgi hiçbir şey inşa etmez. Arzuyla güçsüzlüğü bir arada tahayyül etmemiz queer bir çizgi kuramı için ilk sorudur. Hetero-arzudan söz etmeyeceğim. Çizginin kesişmelerini pratik olanaksızlığından dolayı reddediyorum. Kesişimin üçüncü boyutta karşılığı yoktur; ikinci boyutta temsili bir anlatımdan ibarettir. (Geçişme çizgide kapsam dışındadır.) Öklitçi olan-olmayan geometrileri, önümüze geldiği gibi sofraya sürmemiz, neresinden bakılsa çiğlik değil mi? Geometri kurallarıysa bir piyesten ibaret; çizgi bu piyeste sirk hayvanına döndürüldüyse, buna “bilimsel ispat” demenin yolu yok... Her adlandırmayı (Tuiavii gibi, küçümseyen bir) gülmeyle karşılıyorum...

1. SPİRAL

spiral

Queer bir çizgi sanatının nereden çıkabileceğini ortaya koymalıyım. Kalemimle kağıda küçük bir daire çizsem ve başlangıç noktasına yaklaşırken kalemin ucu dışa sapsa, yuvarlağın dış hattını izleyerek ilkel bir spiral oluştururum. Yeni çizgi, iki halkaya değmeyecek kadar uzak, ondan ayrılıp değişmeyecek kadar yakın olmalı.

Boş sayfanın ortasına, düz bir hat boyunca şunu yazıyorum: “1-2-3-4-5”. Şimdi, 3’ten 4’e yukarıdan bir yarım daire çiziyorum. 4’ten 2’ye aşağıdan bir başka yarım daire. 2’den 5’e yukarından ikinci, 5’ten 1’e aşağıdan ikinci yarım halka. Oulipo için temel bir yazınsal form olan basit spiralin adımları oluştu. Bu sürece “organlaşma” adını vereceğim. Organlaşma, 1’den sonsuza uzanan dizinin herhangi bir noktasından başlayarak, dışa doğru, tek-yönlü yayılan halkalanma ve üreme biçimidir. Çizgi katmanlarının birbiri üzerine yapışarak büyüyüp geliştiği, güçlenip dokulaştığı, direnç kazanıp organlaştığı bir süreçten bahsediyorum. Çizgi kendi üzerine sarıldıkça belirginleşir ve bir organizmaya dönüşmeye çalışır.

Çizgi A’dan B’ye sonsuz kez yeniden çizilebilir mi? Hayır. A’dan B’ye, B’den A’ya, bu iki noktaya, sırayla dokunabiliriz; gözle, elle veya dolaylanmış her şeyle. Bu edim çizgi olmayacaktır, sadece bir bağdır. Çizgi başka bir şeydir. Çizginin her seferinde başka bir ad alabilecek (doğru, ışın, vb.), tekrar üretilebilir bir sözlükçeye tabi olması, İntro’nun sonunda değindiğim üzere, bir safsatadır.

O halde bu kez A’dan B’ye çizginin tek seferlik olduğunu düşünerek yeniden çizelim, B’den A’ya aynı hat üzerinde dönemem çünkü artık orada çizgi var, yenisini çizmeliyim; “dolanmalıyım”, başka bir yol izlemeliyim.

A’dan B’ye bir çizgiyle gidiyorum; bu çizgi bir eğridir. Sayısız eğri çizebilecek olmamın bir anlamı yok. İlk eğri sonrakileri koşullar. İlk çizgiyle, çizgi-oluş’un eşiğindeyim; çizgilerim, eğrilikleri bilinen ama tanımlanamayan bir eğri-oluş içinde var olacaktır. Çizgi-oluş’un içinde, artık kapalı şekil diye bir şeyin olamayacağı görüldüğüne göre, çizginin figürü izlemediğini, kendi figürleşmesini kurduğunu ama bu figürleşmenin özbilinciyle dolmadığını da anlamam gerek.

2. ORGANLAŞMA

organlaşma a

Fluxus’u yad ederek: “Bir çizgi çizin ve peşinden gidin.“ İşte size sanat! Bayır aşağı bir tekerleği kovalayan çocuğun deliliğine denk sanat! Deliliğinin, çizgi-oluş’un peşinden git. Organlaşma, bunu ağırbaşlı biçimde yapar. Çizginin “queer dönüş”ünü açıklayabilmek için organlaşmanın öyküsünü geliştirmem ve sonucuna ulaştırmam gerek. Yukarıda çizdiğim ilk spirali hatırlıyorum; kağıt üzerinde dalıp gidiyor ve spirali özenle büyütmeye devam ediyorum. Spiralin büyüdükçe kendine güveni geliyor ve şımarmak istiyor; dönenip durmaktan bıkmış, yeni şeyler denemek istiyor. Sardığı yuvarlak üzerinde dışa doğru kıvrım yapar, bir tur atınca bu tepecik kabarır. Buna “spiralin eşinmesi” diyelim; ve sonra çukurunu örten bir köpek gibi eski kararlı ve arzusuz haline döner.

organlaşma b

Spiral “A” ise, keyfi sapma “b” olsun (eşinme). A’nın “b”yi sarmalaması, sapmanın tolere edilmesi, çukurun örtülmesi, yani “C”dir ve “A”nın biraz başkalaşmış halidir. Sonra A’ya döner; arzu gömülmüştür ama oradadır. Buna “AbCA” formülü diyebilirim. Bu, organlaşmanın sapma krizine karşı (arzuya karşı) evrimsel başarı kazanma şemasıdır.

3. DÖNÜŞ

dönüş a

Peki ya arzu bastırılamayacak kadar büyükse, “AbCA” işe yaramazsa? Tepecik yükselir, sivilce gibi şişer; çizgi ise her tur atışında, bu şişlikten aşağıya, gitgide daha dik biçimde düşmeye başlar. Teğetlik bozulmuştur ve çarpmalar şiddetlenmiştir. Çizgiyi “queer dönüş”e, geriye doğru kıvrılmaya zorlayanın bu çarpmalar olduğunu öne sürebileceğim “tektonik” açıklamaydı bu.

Sapma tepeciği, çizgiyi kararsızlaştırmış, çarpmalar sekmeleri hazırlamıştır. Topu ileri doğru attığınızda, yerden ileri doğru seker. Yüksekten serbest düşmeye bırakınca sekmelerin yönü kararsızlaşır, kimi atışların geri dönme riski ortaya çıkar.

dönüş b

dönüş c

Çizgi-oluş’ta, bu türden “queer dönüş” içkindir. Bir kriz anını imlemez. Özne, biçimler ve varlıklar tasarlar; bizim durumumuzda “mimar özne”, tasarlayandır. Çizgi-oluş’ta, öznenin bir şeyler tasarlayışını askıya alan kuralsızlığın arzusudur, arzunun kuralsızlığıdır.

Başka bir örnekle açıklayayım: Göl kıyısında taş kaydırıyorum. Yassı taş suya paralel gidiyor. Taş kaydırmada katastrofik bir farklılık oluştuğunu düşünelim: Taşın suya her çarpmada gitgide parabolleşen rotalar izlediğini, sonunda yavaşlayıp batacağı yerde iyice hızlanıp suya balıklama dalarak kaybolduğunu...

Çizginin organlaşmayı dikey çarpmalarla zorlaması buna benzer. Çizgideki “tersine dönme” (ya da “queer dönüş”) taş kaydırmada şuna denk gelecekti: Taş yükselip suya çarpar, her çarpmayla su yüzeyinde yaylanır ve havaya fırlatılır, en sonunda su taşı göğe yollar; taş, su tarafından dönüşe uğratılmıştır.

Burada, suya içkin olmayan bir özelliğin aniden ortaya çıktığını, suyun normalde yapamayacağı bir şeyi, bir tansığı gerçekleştirdiğini düşünme eğilimindeyiz. Oysa çizgi-oluş bu tür tansıklarla doludur ve “dönüş” sadece başlangıçtır.

dönüş d

4. ORGANSIZ BEDEN
Arzuyla tanışmamış organlaşma için bu “tersine dönme” bir eşiktir. Çizginin geriye doğru kıvrılması, “u dönüşü” yapması katastrofik bir aşırılıktır. Organlaşmanın kuşkuları kabarır: “Ya bu geriye dönen sekmeler, ortada sebep yokken yinelenmeye başlarsa?” –Buraya döneceğim.

Yeniden organlaşmaya dönelim; bu kez “dönüş”ün organlaşma için ne gibi değişimlere gebe olduğu bütün çarpıcılığıyla görülür:

1- Organlaşma ardışık ve sıralı katmanlaşmadır.

2- Büyüyen, merkezcil ve tek yönlü bir sarmalanma hareketidir.

3- Çizgiyle ilişkiler daima teğettir ve...

4- merkezkaç kuvveti egemendir.

5- Organlaşma eşit bir yapılaşmadır ve sarmalanarak büyüdükçe, çeperi genişlediğinden, gittikçe...

6- yavaşladığı duygusunu yaratır.

7- Düzenli bir yapı sergiler,...

8- oluşumunda genler etkilidir ve...

9- evrimleşir (AbCA).

Organda “dönüş”le beraber kanserleşmeler (yahut ülserleşmeler) başlar. Bunlara tek tek bakalım:

1’- Ardışık yapılar rastgele ve sırasız hale gelmiştir.

2’- Büyüme yerine sıçramalı ve tekrarlayan asimetrik büyümeler belirir. Merkezcilliği bozan, sonsuz odaklılık ve dolayısıyla sonsuz doğumluluktur. (Nietzsche, “Bengi dönüş”.) Tek yönlülük geri-dönüşe evrilmiştir. Merkezcillik bozulur, merkezsizlik olgusu ortaya çıkar çünkü çizgi-oluş’ta çizgiler kopuk kopuktur; ucunu kaldırmadan yazan kalemin tekliğince süregitme yoktur.

3’- Teğet çiziliş, paradoksal şekilde, merkeze ve çepere aynı anda yönelmeye bırakır yerini.

4’- Merkezkaç kuvveti hükmünü yitirmiştir, çekim kuvvetine bağlı olmayan hareketler vardır. Sanki başka fizik yasaları aynı anda devrededir.

5’- Çekimle çekimsizlik eş anlı görülebilmektedir. Eşit büyüyen “organ”, “dönüş”ten sonra kanserleşirken eşitsizce yığışabilir ve bunu sınırsızca uzayan lifleşmelerle yapar.

6’- Yavaşlamada çok dramatik bir değişim söz konusudur: Çünkü yavaşladığında, çizgi-oluş “otokatalitik” bir kalkışmayla, yığışmaları devreye sokar ve yeniden hızlanır.

7’- Düzenin bozulması, kendini her noktada özgürce sapmalar üretmesinde gösterir.

8’- Organın genetik, öngörülebilir ilerleyişine kastetmiş dönüş çizgisi, kalıtım-dışı, daha önce hiç görülmemiş, ilk ve son kez rastlanacak felaketler, yani tekillikler üretir olmuştur.

9’- Üreme mutasyonla sekteye uğratılmıştır. Bu şematik örneklemeyle, dönüş sonrasının oluş koşullarını, kanserleşmeyi saptadım sanırım. Çizginin “u dönüşü”nü, heterosantrizmden homoerotizme “bilinmeyen bir sapma”yla dönüş gibi açıklama yanılgısına düşmeyeceğim. Bu, havaya fırlatılan topun yere dönmesine yol açan g ivmesinin açıklanmasına benzer bir aksiyoma yol açar.

Organizmanın tek yönlü spiralleşmesini “organlaşma” diye tanımladıktan sonra, hacimselleşmenin, zarflamanın, sarmalamanın, disiplinli tekrarın; kısacası yaratıcılığı elden bırakmış gücün edimleriyle karşılaşırız. Yaşam kuvvetini kararlı şekilde çizgisel ilerleyişe sahip kuvvet gibi aldığımızda, dönüşü sapma, “azalan kuvvetin karşı kuvvetle alt edilmesi” gibi açıklamalarla geçiştirmek zorunda kalırdık. Oysa yaşam kuvveti zaten queer kararsızlığa sahiptir, dönüşlerin içkin olduğu değişken kuvvettir.

5. KANSERLEŞME/ÜLSERLEŞME
Şimdi dönüşün üçüncü boyutta ne anlama gelebileceğini, yumak sarma örneğiyle açıklamaya çalışacağım. İpi çekiyorum, çektikçe aynı yönde sararak yumak yapıyorum. Bir anlığına, sarma yönünü unutup ters yönde sarmaya başlayabilirdim. Burada aynı “dönüş” yaşanır. İp “u dönüşü” yapar, küçük bir boşa çıkış sonrasında yumak büyümesine ters yönde devam eder. Burada organlaşmanın “AbCA” sentezi geçerlidir, sapma tolere edilmiştir.

Yumakta benzer bir kanserleşme (dönüş sonrası koşulları, “içkin dönüş”) elde etmek için, dönüşleri sıklaştırmalıyım. Birkaç tur düzüne, sonra yeniden tersine, yeniden düzüne sararım, yumak bir anda dağılır, dolaşık öbek gövdeden ayrılıp karışır.

Çizgi-oluş’ta, (hep ilerleyeceği yerde) geri dönen (sapkın) çizginin yukarı-aşağı “volta attığını”, kararsızlığını defalarca ve kasten gösterdiğini varsaymalıyız. Kötü niyetli bir kararsızlıkla işleri birbirine karıştırmak ister. Kısa sürede, küçük bir uzamda fazlalık ve yığışma meydana gelir; artık çizgi bu yığının üzerinde kalamayıp iki ucundan düşe düşe, ilk dolandığı gövdeyle dikine katmanlaşmalara (çarpmalara) girer. Bu durum, mekansal açıdan, yerde yürürken duvarda yürümeye başlamaya benzer.

Yön değişikliği, eşitsiz birikmelerin, yönsüz oluşların, merkezsiz yığılmaların ve başka morfolojilerin önünü açan kanserleşmedir – devrimsel dönemeç. Queer dönüşün tekrarı, başka ölçeklerde, artan queerleşmelere yol açmıştır: Çizginin yersiz yurtsuzlaşması...

Bu, kuşkusuz, çöken türde bir kanserleşmedir. Bir de fırlayan türde olanına bakalım: Çökmenin dışa doğru olan türü, yukarı doğru bir filiz; sonrakiler bu ilk filize tırmanarak, boşluğu tutunulacak bir uzama çevirmeye koyulur.

6. ÇİZGİ-OLUŞ
Çizgi-oluş, enerjik kıvrılmalarla ve bükülmelerle tekrarlanıp duran hareketlilik gibi görünür. Oysa bu, zamanda ve mekanda hareket değil, kendi üzerine dönüştür. Kendi ilerlemesiz gidişini izleyerek, dönüşlerin tekrarlayan yığılmalarıyla ürer.

“Kendi üzerine dönüş”, öznenin trajik bir an’ı olabilir; oysa çizgi-oluş’ta kendi üzerine dönüşün sayısız biçimi vardır. Kesişmesiz dönüş, çizginin tekrarlarını uzamsallaştırır. Hat boyunca ilerler, tam dönüş yapıp aynı hattın yanından geçer. Bir alanı niceliksel olarak dolduran bezemeden farklı olarak, çizgi-oluş tek boyutluluğun arzusudur.

Çizgi, boşluktan çıkan varlık değil, boşlukta kalan boşluktur.

Çizgi dönüp kendi hattına yeniden öykündüğünde, ikinci çizgi oluştuğunda bu “kopyalama” değil, “süreğenlik”tir. Çizgi uzamaz, gövdeleşir; dolanım, çizgi-oluşun erotizmidir.

Çizginin geride bırakılmış katmanlarında başlangıçlarını aramak boşuna. Anakronik bir arkeoloji çalışması olurdu bu... Başlangıç, devamlı yer değiştirir; çünkü her yerde yeniden başlayan oluşlar vardır. Her seferinde aynı yoğunlukta başlangıçlar oluşabilir ve önceki başlangıçları ve urlaşmaları inkar veya iptal etmez bunlar; geçersizleştirmez, ötekileştirmezler.

Yeni çizgi-oluş’lar, öncekilerin önce-gelmesini hatırlamaz; onlarla bir soy ortaklığı veya kader birliği de kurmaz. Çizgi-oluş’lar, başkalarını içerir ve eklemlerken yutmalar, yanaşmalar, örtmeler, vb. olabilir.

Kıvrılma genlikleri değiştiğinde, çizginin yeni morfolojiler oluşturduğunu varsayarız. Ama çizgi-oluş kendi çizdiği morfolojinin olanaksızlığıdır; çünkü çizdiği şey olarak kalamaz. Tanınabilir ve sınanabilir biçimler üretmek için yapılmamıştır; saf arzu olduğundan, kararlı biçimler üretmiş olsa bile, onları bozacak şekilde kıvrılıp bükülmeye, dönmeye, sarmaya ve yeniden-sarmaya devam eder.

7. BAŞKA "ARKADAN YAKLAŞIMLAR"
Serbest uçlar, takip edilemeyecek derecede möbiuslaşmış katmanlaşmaları sağlar; bir ucun, çok önceki bir uçla beklenmedik bağlanması, sözgelimi. Oluş sırasının okunaksızlığı çizgi-oluş’un başlıca belirtilerindendir. Bu, queer yapısızlığın indirgenemez tümleşikliğidir de: Analize direnen sapmalar toplamı...

Dönüş, sekme, zikzaklaşma ve kanserleşme: Beklenmedik yapıların oluşmasına dirençsiz organizmanın hükmüne son veren oluşumlar. Organlaşmayla aynı yasaları kullanır gibi görünen hilekar bir ters-yapı, tersine-çizgi: Queer dönüşün “canavar” çizgisi, kanserleşmedir.

Denetimsiz yapışmalar olarak büyüyen yumrular görülür. “Yabancı/Canavar” doku, yabancı oluşunda dahi tutarlı değildir. Ana dokuya (organlaşmaya) yapışan ilk yabancı dokudan sonrakiler, birbirine benzemez. Benzemezlik yinelenmez, hiçbir şey yinelenmez ama yine de her şey tekrarlara dayalıdır!

Böylece salt heterojenliktir; yani “arzu olarak yayılma”yı başarır ve ilk gövdeyi (organlaşmayı) herhangi bir arzu formuna dönüştürüp sıradanlaştırır, onun ilksellik statüsünü hiçleştirir, gömer. “Yaratıcısını kendi gövdesine gömen bir yaratık!”

Kılıcal lifler, uzun dalgalanışlar, çizgili kaslaşmalar ve aşırı-yinelemeli aşırılıklar diye adlandırılabilecek görünümleri vardır. Aşırı homojenite biçiminde tezahür eden queer formlara da rastlanır: Aşırı tekdüzeliğin heterojenliği... Konvansiyonel olmayan organlardır artık söz konusu olan; büyük sapmalarla yumrulaşan devasa doluluklar.

Saf arzu, geri-dönüşü istediği kadar yineleyerek organ üzerinde eşitsiz birikmelere yol açarak işe koyulmuştur ilk başta. Boşluğa atlayan çizgi, kendi biriktirmesinden kurtulup organizmanın son katına yeniden yapışarak başka sıçrayışlara hazırlanmıştır. Boşluğa sıçramış çengelin varsayımsal bir merkezi örmeye koyulması, sap yığınlarını ve başçıkları oluşturur.

Kendi başlangıcına değmek, rizomatik arzunun pratiklerinden biridir. Bu, defalarca olur ve bundan kalıplar ürer. “Ucunu sonuna bağlamak”, konvansiyonel organlaşmada döngüsellik diye adlandırılabilir. Oysa çizgi-oluş’un saf arzusunda bu, birbirinin boşluklarına sızan kanserli dokulaşmalar demektir. Dönüşler arası bağlantılar... Bir dönüşe yeniden dönen dönüşler. Dönüşlerin buluşma yerleri. Nodlar, düğüm noktaları, sinir düğümleri... Döngüsel mikro nodüller, çok-uçlu kanserleşmelere benzer ama bunlar kolaycı ve hilekardır; küçük kısa devrelerdir; dolgu malzemeleridir. Kendi dönüşünü sarmalayarak, başçıklar kendilerini oluşturur.

Kopuşukluklar, boşluklara dalarak dolgu yapar. Oluşumun ileri aşamasında, kat edilmesi güç alanlarda serbest arzu kipleri de belirir. Bunlar arzu dolgularıdır. Çizgi-oluş hareketsizdir ama içindeki dolanımın izlenebileceği bir tür uygulamaya benzer, kendine yapılmış her şeyi üzerinde taşır.

8. SONUÇ YERİNE
Burada queer bir çizgi sanatını ele almaya çalıştım. Şurası açık ki, çizgiyi araçsallaştıran her tür kullanımı geride bırakmadan, çizginin arzu kuramına giriş yapamayız. Çizgiyi saf arzudan ibaret mutlak güçsüzlük müdür? Gerçekten de çizginin hiçbir şey anlatmaya yarayan “fazladan” bir gücü olmadığı gibi, hiçbir şeyi temsil etmeye mecali de yoktur belki de. Bırakın çizerlerin çizgiyi işe koşarak çizgi-oluşu baltalayan ikiyüzlülüğüne boyun eğmeyi, kimse adına, hatta kendi adına bile konuşacak halde değildir. Çizginin vaat edebileceği bir cennet yoktur. “Çizginin özgürlüğü” dediğiniz şey, olsa olsa çizgi-oluşun zincirlenmesidir.

Sayısallaştırılmış dünyamızı güzel ve inandırıcı gösteren çizginin kanını emmeye ihtiyaç duymamızı elbette anlıyorum ve çizginin gücüllüğüyle dispozitiflerinizi donattığınız için sizi suçlamakta beis görmüyorum. Ne de olsa, gemlenmiş arzu kültürümüzün jeneratörüdür.

Etiketler:

İlgili İçerikler: