Uğur Tanyeli’den Yeni Kitap: “Korku Metropolü İstanbul”

Prof.Dr. Uğur Tanyeli’nin “Korku Metropolü İstanbul 18. Yüzyıldan Bugüne” adlı yeni kitabı Metis Yayınevi’nden çıktı. Eylül 2022'de raflarda yerini alan kitapta iki yüzyıldır kılıktan kılığa girerek metropoliten mekânı tanımlamayı hâlâ sürdüren bir psikososyal ortamda nasıl bir “korkular imparatorluğu” inşa edildiği tartışılıyor.

“Korku Metropolü İstanbul 18. Yüzyıldan Bugüne” Hakkında
Mekânlar sadece taşla, betonla, demirle varedilmez. Korkular başta olmak üzere psikososyal haller de mekân kurucudur. Genelde metropoller, özelde İstanbul korku ortamlarıdır ve bu anlamda korku kişisel değil toplumsal bir kaygıdır. Öyleyse mekânın toplumsallığından ve zorunlu olarak da siyasallığından konuşmak gerekir. Mekânda korkulur, mekândan korkulur. Mekânda sıkılınır, mekândan sıkılınır. Bu haller de mekânda dışavurulur. Mekânı korkutmayacak hale getirmek için düşsel ve gerçek otoriteler tesis edilir. Dolayısıyla aşınmayacak kadar sıkı bir güvenlik düzeni arzulanır, bir disiplin rejimi inşa etmek için uğraşılır.

İstanbullular en azından 18. yüzyıldan başlayarak korkmak için hiçbir fırsatı kaçırmamış gibidirler. Kadın toplumsal kimliğindeki değişimlerden, otoritelerin protesto edilmesinden, kadın erkek mesire yerlerinde özgürce dolaşmaktan, kentteki yer ve sokak adlarından, kentsel ortamın çirkinleşmesinden, kente yeni göçmenlerin gelişinden, ötekileştirilen eski yeni her güç odağından, örneğin Bizans’tan, Batı’dan, hatta doğadan ve tarih yazmaktan korkulur. Hepsinin ardında da toplumsal “porozite korkusu” yatar.

Kişilerin kentsel konum ve statülerini değiştirmelerinden, insanların ait oldukları yer ve toplumsallıklara sabitlenmeyip özgürleşmelerinden, öznelerin daha önce deneyimlemedikleri sulara, enginlere açılmasından endişe edilir. Korkularla paralize olunur; okurken size de çok tanıdık gelecek birçok ketlenme böyle oluşur. Bu kitap, iki yüzyıldır kılıktan kılığa girerek metropoliten mekânı tanımlamayı hâlâ sürdüren bir psikososyal ortamda nasıl bir “korkular imparatorluğu” inşa edildiğini tartışıyor.

Uğur Tanyeli Hakkında
1952’de Ankara’da doğdu. Mimarlık ve mimarlık tarihi öğrenimini bugünkü adıyla MSGSÜ Mimarlık Fakültesi’nde (1976) ve İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde (doktora: 1985) yaptı. 1992’de doçent, 1998’de profesör unvanına hak kazandı. 2011 - 2015 arasında Mardin Artuklu Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’nin kurucu dekanlığını, 2015 - 2018’de İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi dekanlığını yaptı. 2018 - 2020’de İstanbul Şehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi dekanlığı görevinde bulundu. Halen İstinye Üniversitesi’nde görev yapmaktadır.

Çalışmaları, Türkiye modernliğinin Osmanlı’nın 16. yüzyılından başlayan bir kapsamda fiziksel ve mekânsal-toplumsal çevre bağlamında irdelenmesi üzerinde yoğunlaşır. Çok sayıdaki kitapları arasında İstanbul 1900-2000: Konutu ve Modernleşmeyi Metropolden Okumak (Akın Nalça, 2004), Turgut Cansever: Düşünce Adamı ve Mimar (A. Yücel ile birlikte, Osmanlı Bankası Arşiv Araştırma Merkezi ve GG, 2007), Mimarlığın Aktörleri: Türkiye 1900-2000 (GG, 2007), Rüya, İnşa, İtiraz: Mimari Eleştiri Metinleri (Boyut, 2011), Sınıraşımı Metinleri: Osmanlı Mekânının Peşinde (Akın Nalça, 2015), Yıkarak Yapmak (Metis, 2017), Mütereddit Modernler: Türkiye’de ve Dünyada Mimar İdeologlar (Işık Üniversitesi Yay., 2018) ve Mimar Sinan: Tarihsel ve Muhayyel var.

Etiketler:

İlgili İçerikler:

  • Oho’larla Uha’ların Arasında - 2/2

    Genette’e göre beş çeşit transtekstüel (mutasyona uğramış, dolanık, binişik, sarmaşmış, vb.) yazı vardır: İlki alıntılamadır; yazar doğrudan alıntı yapar. İkincisi hırsızlamadır (plagiarism); yazar açıktan ilan etmese de edebi bir ödünçlemeye başvurur (akademisyenlerin suçlanmaktan en çok korktukları tür de budur). Üçüncüsünde yazar ima yoluyla, dolaylı yoldan kaynak metinle ilişki kurar.

  • Oho’larla Uha’ların Arasında - 1/2

    Günümüzde hakikati bildiğini iddia edebilecek kimse var mıdır? Gerçeklere “doğal yollarla” karışan ve ’patafizik denebilecek gerçek-dışılıktan başka, bir de her yanda harıl harıl üretilip dolaşıma sokulan “yalan” vardır; ki güç yapıları gerçeği sulandırmada özverili bir rol oynayarak, sıradan gündelik gerçekleri örtbas etmek konusunda –değişen terkiplerde– “katkıda” bulunur.

  • Mimarlıkta Bağımsız Bir Duruş: Ahsen Yapanar

    “Ahsen Yapanar / Alargada Mimarlık Sergisi”, Türkiye mimarlık tarihinin özgün figürlerinden Ahsen Yapanar’ın mesleki yolculuğunu gözler önüne seriyor. İç mimar Emir Elmaslar'ın titiz bir araştırma sürecinin ürünü olan sergi, Yapanar’ın projelerini ve yaşamını, bağımsız bir teknenin duruşunu simgeleyen “alargada” kavramıyla anlatıyor. Emir Elmaslar ile bu serginin hazırlık sürecini ve Ahsen Yapanar’ın özgün mimarlık anlayışını konuştuk.

  • Olağan Deneyimler ve Tasarlanmamış Mekanlar Üzerine Bir Deneme

    Olağan olanın pek de rağbet görmediği modern dünyada, insan elinin değmediği ne kaldı söylemek güç. 21. yy mimarlık pratiklerinde yer alan "Kendiliğinden olanı, olağanüstü hale getirmeden dengeyi bulma"ya yönelik tartışmalar üzerine düşündükçe günlük hayatta çeşitli öznel filtreler geliştiriyor insan zihni.

  • Saklayarak Saklamamak: Reichstag

    Mimarlık pratikleri süresi içerisinde, zamanın bir bölümünde dönemin toplumsal döngü ve olgularından doğrudan etkilenen Reichstag yapısı, kişisel bağlamını ve anlam kodunu oluşturduğu kurgudan sıyrılmalar-kopmalar-ayrılmalar yaşayarak, bir başka zamanda, bir başka bağlamda, bir başka çevreyle, ona göre tekinsiz bir ortamda yeni anlam kodunu oluşturmak ile ilişkili bir uğraşa sahip.

  • Geleceğin Mimarlarına Kılavuz Niteliğinde Bir Kariyer Yolculuğu

    İlham verici kariyeri boyunca, üzerinde çalıştığı projeleri çizim aşamasından inşaatın son detay uygulamalarına kadar titizlikle takip eden Tolga Kezer ile Moskova'dan İzmir'e uzanan çalışma hayatını, Kezer Mimarlık'ın kuruluş sürecini, uluslararası tecrübelerini, tasarım felsefesini ve ödüllü projelerini konuştuk.

  • Yapay Zekâ Destekli Kent Tahayyülleri

    Mimarlığın ve yapılı çevrenin geleceğini yapay zekânın gözüyle hayal edersek nasıl olur? Geçtiğimiz yıl Archinect, Generative Futures: An AI + Architecture Storytelling Challenge yarışması adı altında, işte bu sorunun cevabını aramak üzere bir çağrı yayınladı.

  • "Bağlam" Meşrulaştırmadır

    Metropol insanı için genel geçer isteklerin başında, en küçük fırsatta şehir hayatından çıkıp bir doğa parçasına yakınlaşma isteği geliyor. Bu tabiat parçasının insan doğasına iyi gelen yanı, çözülemeyen kaotikliği olabilir mi?