Mimarlığının insan ile kurduğu ilişkiyi anlatması bakımından her örnek özgün ve değerli. Ancak sosyal konutun yaşamımızdaki yeri daha gündelik, akışkan ve sürekli bir gerçeklik olarak ağırlık kazanıyor.
Son derece geniş anlamlar içerebilen açık uçlu Serbest Mekan temasının mimarlık dünyasına bir bütün olarak katkılarının ne olacağını zaman içinde göreceğiz.
Serbest mekan kavramı ile alanları bölen, uyruk ve vatandaşlık tanımlarıyla erişimi kısıtlayan “sınır” kavramından daha güçlü çelişen bir imge yok.
Ana sergiyi tek kelimeyle özetlemek gerekseydi sanırım bu kelime “bulanıklık” olurdu. Bulanıklığın esas kaynağı ise bienalin teması.
Bir önceki mimarlık bienali, mimarlığın toplumsal yönlerine odaklanıyordu ve hatta eylem ve etkileşim alanının sınırlarını genişletiyor, keşif yapacak ve denenecek yeni alanlar sunuyordu. Bu yılki versiyon, mimarlar olarak dünyayı daha iyi yapmada çok uğraşıp da başarısız olmuşuz, bu nedenle de bir tür umutsuzlukla yeniden disiplini kendi alanı içine kapatmalıyız hissini veriyor.
Bugünün iletişim araçlarının anlıklığı yüzünden, bienallerin mimarlık alanındaki son trendlerin duyulduğu yer olması fikri çoktan tarih oldu.
16. Venedik Mimarlık Bienali, baştan sona kürate edilmiş bir etkinlik gibi değil; daha ziyade “serbest” kelimesi telaffuz edilir edilmez içerik engin, sonsuz bir yorumlama alanına yayılmış gibi görünüyor.