Aramızdaki Köprü
ADDO markası için tasarlanan Bridge koleksiyonu kullanıcılar arasındaki iletişime ve bilgi paylaşımına vurgu yapıyor, bu anlamda “köprü”yü konsept olarak ele alıyor. Koleksiyonu tasarımcısı Sezgin Aksu ile konuştuk.
Arzu Türk: Koleksiyon köprü temasıyla yola çıkıyor. Bu temayla birlikte tasarım nasıl şekillendi? Sezgin Aksu: Bir masayı gördüğünüzde ve masanın ayaklarına baktığınızda bir köprü anlamı çıkarırsınız. Fiziksel olarak insanın aklına o gelir. Sisteme Bridge ismini vermemiz de buradan çıkıyor aslen. Ancak köprünün anlamı sadece bir noktadan bir noktaya bir şey taşımak değil; taşıdığınız şeyin anlamı, asıl önemli olan. Diğer tarafta kim var ve ne taşıyorsunuz? Sadece araba, insan taşımıyorsunuz, insanlar arasında bir şeyler değiştiriyorsunuz. Konuşuyorsunuz, fikir verip alıyorsunuz. Masanın anlamı, etrafında insanların oturması ya da karşılıklı konuşmak, masa üstünde ellerin hareketi, paylaşılan bilgiler, fikirler. Bunların hepsi masaya köprü görevi yüklüyor. Bu benim için başlangıç noktası oldu. Tabi ki bir ofis sistemi olduğu için onunla bir çalışma ortamı kuruyorsunuz. En doğru şey olarak da bilgi köprüsü olmuş oluyor.
AT : Tasarımın bileşenleriyle ilgili bilgi verebilir misiniz?
SA: Masanın ayakları en önemli detaylardan biridir. Bir “ayak” olarak da aslında her şey olabilir. Bu formu verirken konsept olarak sadece ofisi düşünmedik, tasarımın daha çok esnek, işlevsel özellikler taşımasını istedik. Sonuçta gri ayaklar, ofiste kullanılırken; rengi değiştiğinde başka mekanlarda kullanma şansınız da oluyor. Cam ya da mermer ayakla evde kullanabilirsiniz. O yüzden de ortaya organik bir form çıktı. Bir diğer önemli kısım da kopya tasarımları engellemek için alüminyum kalıp kullanmaktı. Bunlar için firmalar bütçe ayırıp yatırım yapıyorlar. Bir diğer önemli noktaysa bu ayak görüldüğünde Addo markasının akılda kalmasıydı.
AT : Bu ayaklar da değiştirilebiliyor. Bu anlamda modüler bir tasarım.
SA: Evet, parçalar değiştirilebiliyor, tamamen esnek, modüler bir sistem oluşturduk. İki ayak arasındaki parça daraltılabiliyor, açısı değiştirilebiliyor. Ayakları ortaya çekebiliyoruz, çapraz koyabiliyoruz ki bu da dikdörtgen ve yuvarlak masalarda özellikle camsa daha temiz bir çizgi çıkarıyor ortaya. Ayakların ayrı olması önemli çünkü her tür masa kombinasyonunu kullanabiliyorsunuz, tek kişilik çalışma masalarından toplantı masalarına ve üst düzey masalara kadar, çünkü her tipe uyuyor. Masa üstünde mermer, lamine, ahşap ya da cam olarak istediğimiz malzemeyi tercih edebiliyoruz. Renkler de değiştirilebiliyor; gri, beyaz, siyah ya da istenen herhangi bir renk de olabiliyor.
AT : Kübik olarak nitelendirdiğimiz ofis sistemlerinde kimse birbirini görmeden, çevreden yalıtılmış şekilde çalışıyor. Ancak Bridge koleksiyonunda ayırıcılar tamamen görüşü kapatmıyor, yarı özel bir çalışma alanı tanımlıyor.
SA: Sistem olarak düşündüğümüzde evet, “açık ofis” konseptiyle düşündük. Ama yine de tam olarak açık olmasını istemedik. Diğer tarafın da istendiğinde görülebileceği bir engel hayal ettik. Aynı zamanda ses yalıtımı da sağlıyor bu dikey ayırıcılar. Kişiselleştirilebilir aksesuar haline de dönüşüyor. Sonunda düz bir bariyer değil, bir “peyzaj” oluşturmuş oluyorsunuz. Çalışanlar açısından arada bir ayırıcı olması gerekli oluyor bir yerden sonra. Bağlantı elemanı olmadan tasarlandığı için de ayırıcılar çıkarılıp, hareket ettirilebiliyor, yeri değiştirilebiliyor. Bir anlamda yeni bir mekan yaratıyor.
AT : Koleksiyondaki parçaları anlatabilir misiniz?
SA: Aslında her şey var. Tek kişilik masadan toplantı masasına, yemek odası masasından yönetici masalarına kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Koleksiyonda aynı zamanda koltuklar da var; Frame adıyla geçiyor ancak detay sisteminde yine Bridge’den etkilendik. Aslında bütüncül bir sistem önermek için her parçayı düşünmek zorundasınız. Bu sisteme son senelerde önemli hale dönüşen, açık ofislerde tercih edilen, gürültüyü engelleyici akustik panelleri de düşündük. Bu, ortamın kalitesini artırıyor. Elbette sadece ofislerde değil, toplantı odalarında da çokça ihtiyaç oluyor.Tasarımda gizli kablo geçişini sağlayacak yerler, depolama alanları da mevcut.
AT : Yönetici masasının formatı biraz farklı. Bizim alıştığımız şekilde tek bir masa ve karşısında iki sandalyeden oluşmuyor sadece.
SA: Ana çalışma masasının yanında bir keson, onun yanında da küçük bir toplantı masası var ve bunların üçü de tek bir sistem altında bulunuyor. Bu, çok önerilen bir sistem değildir. Masanın karşısındaki iki sandalye aslında sadece bu bölgelerde yapılıyor, bunu Avrupa’da göremezsiniz. Bu düzeni ben hiç sevmiyorum. Bridge’de biz daha demokratik bir düzen kurmak istedik. Yuvarlak bir masanın etrafında oturmak, hiç kimsenin pozisyonunun bir diğerinden daha yüksek olmadığını gösterir, eşitliği simgeler. Dolayısıyla bu, yöneticinin toplantı sırasında o masaya geçmesini sağlıyor.
AT: İstasyon sistemi için konuşmak gerekirse bunda da arkada bir toplantı masası var.
SA: Bu aslında çok esnek bir tasarım, sistemin ortasındaki parçaya ne eklenebileceği müşterinin ihtiyacına göre şekilleniyor. Bir tarafta çalışıyorsanız diğer tarafta toplantı yapabilirsiniz. Malzemeler de masanın büyüklüğü de detayları da isteğe ya da mekana göre değiştirilebiliyor. Tasarımda gizli kablo geçişini sağlayacak yerler, depolama alanları da mevcut.