Çiçekli Refüjlerin Su Yönetimi

ROBERT HOLDEN

Avrupa kentleri, suyu mümkün olduğunca tasarruflu kullanma yönünde adımlar atıyor. Yeni Londra Olimpiyat Parkı, sulama için alandaki suyu geri dönüştürüyor; Paris içilebilir ve içilemeyen su kaynaklarını yine bitki sulama ve caddelerin temizliği için 19. yüzyıldan beri geri dönüştürüyor. Ancak İstanbul’a baktığınızda ciddi sulama ihtiyacı olan geniş çim alanları ve çiçeklerle ince ince detaylandırılmış refüjleri görüyoruz. Renkli çiçeklerle süslenmiş duvarlar, hortumlarla sulanıyor. Bu da İstanbul’un su kaynaklarıyla ilgili hiçbir sorunun olmadığını akla getiriyor ki aslen 2014 yılında İstanbul’un kuraklıktan yana sorunlar yaşadığını, şehrin su rezervlerinin oldukça azaldığını hatırlamakta fayda var.

Evet, elbette İstanbul'da yaşayanlar özel araçlarında seyahat etmeyi seviyor. Bu nedenle 1980’li yıllardan bu yana Barselona gibi kentlerde trafiği rahatlatmak için yapılan yol kapatma uygulamalarını henüz İstanbul'da görmeyeceğiz. Ancak kent en azından yol kenarı bitkilendirme uygulamalarını yeniden düşünmeli. İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Boğaziçi Köprüsü’ne doğru ilerlerken geniş çimenlik alanlar ve mevsimlik süs bitkileriyle süslenmiş refüj alanları görüyoruz. Bir araba ya da otobüsün bir anlık görüşü için çok büyük bir çaba, su kaynakları için de büyük israf…

istanbul, refüj

Kurak iklimden şikayetçi Akdeniz iklimine sahip diğer şehir modellerini incelemek faydalı olabilir. 1965 yılında Amerika’da kabul edilen Karayolları İnşaat ve Bakım Kanunu’yla birlikte refüjler, ağaç ve çalılarla bitkilendirilmeye başlandı. 1980’den bu yana Kaliforniya’da refüj peyzajı uygulamalarında Oleander, Rhus ve Heteromeles gibi kuraklığa dayanıklı bitkiler tercih ediliyor. Los Angeles’da Akdeniz ağaçları adeta birer norm haline getirildi. Sulama sistemlerinde geri dönüştürülmüş sular kullanılıyor. Benzer politikalar Batı Avustralya’da da sürdürülüyor. Kriterimiz; su yönetimini planlamak, biyoçeşitlilik sağlamak ve mevsimlik bitki kullanmamak olmalı. Eğer yine de desenlendirilmiş bitki alanları üreteceksek mevsimsel değişimlere uyum sağlayacak, örneğin baharda açacak bitkileri tercih etmeliyiz. On yıllardır Almanya ve Hollanda’da bu uygulanıyor.

İstanbul sokaklarında dolaşırken pek çok ağacı çevresi kaldırım taşlarıyla sarılmış, dalları kırılmış, adeta saldırıya maruz kalmış halde görürüz. Ağaçların kökleri doğal suyu ve hava girişini içine alamayacak durumda. Oysa ki caddelerde kullanılan ağaçlar, gölge sağlamak ve trafikten kaynaklanan hava kirliliğini azaltmak için oldukça önemli faydalar sağlarlar. Öte yandan sıcaklığı düşürme konusunda da yararlıdırlar.

Peki bu noktada İstanbul ne yapmalı? Yol kenarındaki bitkileri mümkün olan en az su talep edecek bitkilerden seçmeli, çim kullanımını azaltmalı ve uzun ömürlü bitkileri kullanmalıyız. Ağaç bitkilendirmesine ağırlık vermeli, Almanya'daki uygulamayı baz alarak ağaçların etrafını geçirimli malzemelerle kaplamalı. Biyoçeşitlilik, gölge sağlamak, hava kirliliğiyle mücadele etmek ve en az su isteği gibi temelleri hatırlayarak bitki dikimlerimizi bu tür özelliklere kanalize etmeliyiz. Ve en önemlisi de bitkilendirilmiş alanların otomobiller değil insanlar için tasarlandığını hatırlamalıyız.

Etiketler: