Hafta Sonu Alışverişinde Yuva Sahibi Olmak

NUR GAYRETLİ

Eğer yeterince zenginseniz, haftalık alışverişinizi yaparken bir de “yuva sahibi” olup dönebilirsiniz. Geçtiğimiz pazar, İstanbul’un en kalabalık AVM’lerinden biri olan Cevahir’de bunu deneyimledik. Bir ev almadık tabi, ama kafam hala “ev”in anlamını düşünmek ve tartışmakla meşgulken marketlerdeki herhangi bir peynir ya da sucuk standı gibi bir “konut projesi” standıyla karşılaşmamızdı bizi buna yaklaştıran. Bu kez konu peynir değil ama slogan basit: “Akıllı yaşam, akıllı yatırım.”

cevahir avm, stand,
cevahir avm’de bir standın temsili görüntüsü / www.rehamedin.com.tr
dev “render”, sen nereye aitsin?
barcelona chair
akıllı yaşam, akıllı yatırım / proje broşürü

İlk bakışta projeye dair hiç ümidim yoktu. Önyargılı olabilirim belki ama bu durumdan nereye ait olduğu belli olmayan dev ‘render’ı ve üç dilden, İngilizce, Arapça ve Türkçe, oluşan sunumu sorumlu tutuyorum.

Standa yaklaşınca görevli kadınla konuşmaya başladık. Evlerin konumundan başlayarak projeye dair genel bilgileri verdi; -affedersiniz- kadının da kendini düzelttiği üzere “residence”ların demeliyim. Aslında ‘residence’ kelimesi kendi dilinde basitçe “yaşadığın yer”e referans veriyorken biz kelimeyi Türkçe’ye çevirmeye zahmet etmeden doğrudan aldık. Böylece hem ‘residence’ kulağa daha havalı geldi, hem de bir evden fazlasına, lüks bir eve işaret eder oldu. Kadın devam etti, “En üst kattaki teras evlerin yanı sıra, ‘garden’ villalarımız, yani bahçeli evlerimiz ve Türk hamamı, spor salonu ve spalarımız var.” Bu tesislerle ilgili bir sorunum yok, ‘residence’ olduğu sürece tabi ki bu tesisler olacak. Beni asıl düşündüren şey anlamdaki bu değişiklik ya da kelimelerin neye referans verdiğini bilmeden kullanmak. Bu teras evleri Londra’daki öncülleri “terraced house”larla, bahçe “villa”ları Palladio’nunkilerle ya da daha basitçe villa dediğimiz bahçeli müstakil evlerle karşılaştırdığımda gördüğüm; yanlış kullanılmış terimlerle dolu, uçan bir balon. Belki muhafazakarlığı bırakıp balonu patlatmaya ve anlam değişikliklerinin yolunu açmaya da izin vermelidir bilmiyorum, ayrı bir tartışma konusu olarak burada kalsın.

Kadın anlatmaya devam ettikçe projenin öne çıkan özelliğinin cephelerde kullanılan malzemeler olduğunu öğrendik. Proje özelinde yapıya sağladığı avantajları bir kenara koyuyorum. “Cepheler tamamen çelik ve camdan üretildi, bu projenin önemli bir özelliği.” “Ne zamandan beri?” diye düşündüm. Evet çelik ve cam öne çıkan, önemli parlak malzemeler oldular; fakat Endüstri Devrimi’nden beri ve eklersek, Modernizm süresince! Öte yandan, neredeyse her odanın iç mekan görüntüsünde en az bir tane Barcelona Chair varken, bu projeye “modern” demeye de karşı değilim.

Projenin mimarını sorduğumuzda, kadın bilmediğini söyledi ve dev ‘render’ı göstererek ekledi; “Ama projenin dış dizaynı gördüğünüz gibi.” Mimar doğrudan cephe ile mi ilişkilendirildi? “Acaba Dünya’nın başka yerlerinde de, burada olduğu gibi herhangi bir binanın tasarımı üzerine konuşulurken ya da mimar olduğunuzu söylediğinizde bir iç-dış ayrımı çıkıyor mu?” diye merak ettim.

Tabi ki tüm bunlar görevli kadının işi ya da hatası değil; yine de bugünün konut üretimine dair birçok şey söylediğini düşünüyorum. Ayrıca daha sonradan öğrendiğime göre yatırımcı, Suudi Arabistan menşeili bir firmaymış. Bu belki de demek oluyor ki, bağlamından kopuk dev ‘render’ dünyanın herhangi başka bir yerine daha gidebilir. Bir broşür aldık, standdaki tek iyi şey olan lokumlardan yedik ve yürümeye devam ederken şunları düşündük: “Hafta sonu alışverişine çıkıyorsun ve kendini bir stant başında ev alırken buluyorsun.” ‘Residence’ tabi, tekrar düzeltmem gerekirse; lüksler lüksü bir ‘residence’; kimin yatırım yaptığı, kimin tasarladığı, kimin inşa ettiği, kimin tasarladığı ve tüm bunların kimin için nerede hayata geçirildiği belli olmayan… Buna kentsel ekonomi politik gibi değişik çerçevelerden daha geniş bakabilen bir mimar olarak; bu konu aynı anda hem çok şaşırtıcı, hem de artık hiç şaşkınlık uyandırmıyor.


Nur Gayretli'nin kişisel web sitesine ulaşmak için tıklayın.

Etiketler: