Her Şeyi Tasarımcılardan Öğrendik

NADİNE BOTHA

Yeni bir şey öğrenmek bir iletişim biçimi. Bilmemenin verdiği tevazu ile başlıyor, paylaşılan bir zorluğa dönüşüyor ve eğer vazgeçilmezse, beklenmeyene evriliyor. Jan Boelen, Vera Sacchetti ve bendenizden oluşan ekibin 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin küratörlüğünü yaparken deneyimlediklerimiz de bunlardı. “Okullar Okulu” teması, bu yolculuk sırasında tanıştığımız insanlar sayesinde ortaya çıktı.

Sürecin başında, İstanbul’da tanıştığımız tasarımcılardan ilham aldık. Cansu Cürgen ve Avşar Gürpınar bize sistematikleştirilmiş ölçüler ve normlar arasındaki tezatları inceleyen Muğlak Standartlar Enstitüsü’ne dair fikirlerinden bahsettiler. Kerim Bayar yenilikçi haritalara olan tutkusunu ve grafik tasarıma dayalı işaretlemelerin peyzajı algılayışımızı nasıl şekillendirdiği üzerine düşüncelerini bizimle paylaştı. Nur Horsanalı bize, İstanbul’un sokaklarını durmaksızın yeniden şekillendiren ve kıyıma uğratan onaylanmamış tasarım becerilerini incelediği hassas etnografik çalışmasını ve tasarım sınıflandırmasını tanıttı. SO? Mimarlık’tan Sevince Bayrak ve Oral Göktaş’ın, İstanbul’da beklenen depremin etkileri üzerine gerçekleştirmeyi tutkuyla hedefledikleri çokdisiplinli araştırma rotaları, bize yepyeni bir bakış açısı kazandırdı. Tangör ve Güher Tan, Türkiye’nin dört bir yanını saran renk renk, çeşit çeşit yemek kültürünü ve ağını araştırırken ağzımızın suyunu akıttılar.

Yapı Kredi Kültür Sanat
Akbank Sanat
Arter

Konular ve yaklaşım biçimleri ne kadar farklı olursa olsun, hepsinin, bizlerin doğru kabul ettiği bilgi ve öğrenme türlerini sorguladıklarının farkına vardık. Kendi kendimize şunu sorduk: İçinde yaşadığımız hakikat sonrası (post-truth) dünyada "bilmek" aslında ne demek ve bilmek için neye ihtiyacımız var? Bilgisayarlar pek çok bilgiye sahip ama aslında bir şey biliyorlar mı? Bilgi nedir, nasıl öğreniriz, ne öğrenmeliyiz ve tüm bunlar tasarım söz konusu olduğunda ne anlama geliyor? Yaptığımız açık çağrıya dünyanın dört bir yanından yüzlerce başvuru geldi. Bilginin doğasına dair sorduğumuz bu sorulara yanıt olarak pek çok proje; bununla birlikte tasarım okulu dahilinde ve haricinde, tasarımcılarla ve onlarsız çeşit çeşit pedagojik deney teklifi geldi. Hepsini sürece dahil etmek istedik ve bu kadar fazla projeyi geri çevirmek durumunda kalmış olduğumuz için hala üzgünüz.

Öğrenme ve iletişime dayalı eğitsel ağımız hem yeni hem de tanıdık yüzlerle genişledi. Sanatçılık kariyerinde karmaşık desenleri resmettiği uzun süreli performanslarıyla bilinen Navine G. Khan-Dossos, Atina ve İstanbul’da ikamet eden ve 1999 depremlerine dair anılarını birbirleriyle paylaşıp birlikte bir iş ortaya çıkarmak isteyen kişileri, üretim sürecine katılmaya davet etti. FABB’ın sınır tanımayan heyecanı bizleri, robot kollar üreten ve üretim süreci protokollerini birbirleriyle paylaşarak gelişen evrensel bir üreticiler ağı ile tanıştırdı. Gana’da gerçekleştirdiği araştırmadan ilham alan Mae-ling Lokko, yemek ve mutfak kültürlerine dair bilgi paylaşımı yapılabilecek miselyum bir alan yaratma teklifinde bulundu. Dünyanın farklı yerlerinden yirmiden fazla dokumacıyı, bilgi ve uygulamanın zaman içinde birbiriyle nasıl bir tezat oluşturur hale geldiği konusunu keşfettiği sırada kendisine katılmaları konusunda teşvik etmeyi başaran Emelie Rondahl, iletişim alanı olarak bir Facebook grubundan faydalandı. Böylece, öğrenmenin sosyal bir faaliyet olduğunu fark ettik.

Sosyal demek illa uyum sağlamak demek değil. Öğrenme, farklılıklarla da güdülenen bir süreç. Abake’nin bavullarını toplayıp Japonya’dan Türkiye’ye fugu balığının göç rotasını izlemesi gibi inanması güç görünen bir fikir mesela, bize, kişinin beklenmedik bir şey öğrenebilmesi için inançlarını askıya alması gerekliliğini gösterdi. Hem Judith Seng hem de Juliette Pépin, İstanbul’daki pazarı ziyaret ettikten sonra tektipleştirmenin katılığını sorgulayan işler yapmaya karar verdiler. Ebru Kurbak’ın işlerinin pek çoğu varsayımları sorgulamak ve sınır geçmenin, cinsiyetin, tarihin ve maddelerin varsayımları nasıl ön plana çıkardığını derinlemesine düşünmek üzerine. Öğrenmek bazen de korkusuzca muhalefet etmeyi, göze batmayı ve farklı olmayı gerektirir.

Studio-X
SALT Galata
Pera Müzesi

Küratoryal ekibin bu süreç boyunca, yalnızca katılan yüz yirminin üzerinde tasarımcıdan değil, aynı zamanda, belki yalnızca sohbet etme fırsatı bulduğumuz veya fikirlerini okuduğumuz pek çok kişiden edindiği tüm dersleri, kazandığı içgörüyü, karşılaştığı farklı fikirleri ve aldığı ilhamı tek tek saymak imkansız. Bununla birlikte, bienali sergi sürecine geçireceğimiz önümüzdeki birkaç hafta boyunca, pek çok katılımcı ve destekçiye teşekkür edip emeklerinin farkında olduğumuzu yüz yüze göstermeyi iple çekiyoruz. Ayrıca herkesi öğrendiklerini birbiriyle paylaşmaya, “bilgi” denilen olguyu ve varsayımları sorgulamaya, cesur ve farklı olmaya ve tabii ki sosyal olmaya davet ediyoruz!

Etiketler:

İlgili İçerikler: