Taksim: Yeni Şehir Panoptikonu

KORHAN GÜMÜŞ

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Taksim Meydanı için hazırlanan kentsel tasarım projesini açıkladı. Proje seçimlerden önce ihale edilecekmiş. Proje tünelin inşaatından sonra ortaya çıkan beton alanı ve meydanı yeniden düzenlemeyi amaçlıyor. Örneğin Taksim Meydanı’nın ortasında, AKM’nin önünden başlayarak platformların inşa edilmesinin ve yer yer ağaçlandırma yapılmasının amaçlandığı görülüyor.

Aynı şekilde araç tünelinin üzerinde oluşan devasa beton yüzeyde de benzer ağaçlandırma platformları yer alıyor.

Topbaş bu düzenlemenin tamamen bir “peyzaj düzenlemesi” olduğunu, bu nedenle koruma kurulu ve plan kararlarına ihtiyaç bulunmadığını söylüyor.

Ben aynı kanıda değilim.

Böylesine önemli bir kamusal alanda, hiçbir fiziki değişiklik yapılmasa dahi, şehrin en önemli meydanını parka dönüştürmeyi amaçlayan bu işlev değişikliği kararı, öncelikle bir “peyzaj düzenlemesi” değil, şehirle ilgili verilecek belki de en önemli planlama kararıdır. Topbaş ya bu kararın ne anlama geldiğini bilmiyor, ya da bilerek gizliyor.

Bu tür kararların paldır küldür verilmemesi gerekir. Geçmişte bu alanla ilgili kararlar belki müzakere edilmeden, tartışılmadan verilmiş olabilir. Günümüzde bu kararları böylesine tepeden inme biçimde almak, uygulamak her şeyden önce bir “demokrasi ayıbı” oluşturur. Topbaş’ın neden böyle hareket ettiğini, neden bu önemli kararı kapalı bir şekilde aldığını, düzenlemeyi bu şekilde bir “güzelleştirme” operasyonu gibi göstermeye çalıştığını bir düşünelim.

Taksim yalnızca bir meydan değil, aynı zamanda şehrin en önemli “hafıza mekanı”. Meydanın işlevini değiştirerek, şehirlilerin hafızasından kazımaya çalışmak, her şeyden önce çatışmacı bir dünya görüşünün, siyaset anlayışının bir göstergesi. Bu açıdan bakıldığında tıpkı tünelleri yapmaya, Taksim’i otoyol kavşağına çevirmeye çalışırken “bu kararın tartışılacak nesi var, tamamen ulaşımla ilgili teknik bir konu” diyen uzmanlar gibi sinsi bir dayatma içeriyor.

Burada dikilen ağaçlarla güya bir taraftan “çevreci” bir düzenleme yapılırken, siyasetçi kurnazlığı ile meydanı fiziki engeller yaratarak gösteri, konser gibi etkinliklere kapatmak gibi bir amaç gözetiliyor. Alanın bu projeyle, ortaya yapılan kümbetlerle toplu gösteriye kapatılması söz konusu. Tıpkı araçlar park etmesin diye konan beton çiçeklikler, babalar gibi meydanın ortasına çeşitli beton kümbetler serpiştirilmiş.

taksim meydan düzenlemesi için kadir topbaş'ın paylaştığı son proje

Peki, diyeceksiniz, Topbaş meydanın 1 Mayıs'larda, bayramlarda toplu gösterilere kapatılacağını nereden biliyor? Taksim'de bir daha konser, gösteri falan olmayacağına nasıl karar veriyor? Gezi direnişinden sonra “bir durağın bile yerini değiştirirken halka soracağım” diyen Topbaş bir kamu yöneticisi olarak bu önemli sorumluluğunu nasıl unutuyor?

Bunun önemli bir nedeni var. Merkeziyetçi siyaset rejimi içinde şehirle ilgili kararların yukarıdan alınması. Başbakan Erdoğan yakınlarda Taksim’de gösteri yapılmayacağını açıkladı. Gösteri yapmak isteyenler, bundan böyle kendilerine gösterilen alanları, Yenikapı’yı kullanacaklarmış. Artık biliyorsunuz, Tarihi Yarımada’nın tarihsel topografyasını değiştiren, uzaydan bile gözüken bir dolgu alanı inşa edildi. Kentsel dönüşüm projeleri, ayrıcalıklı şirketlere verilen imar izinleri, özelleştirilen kamu alanlarına inşa edilen dev kulelerin hafriyat toprağı ile, gece gündüz çalışılarak, kararlar kamuoyundan gizlenerek, bir gösteri alanı inşa edildi. Taksim’deki bu “kentsel tasarım projesi”ni aynı zamanda inşa edilmek istenen otoriter bir toplum düzeninin bir parçası olarak da okumak mümkün.

Adı üstünde: Gösteri, göstermek için yapılır. Bu yeni otoriter şehir düzeni içinde diyelim ki “genetiği ile oynanmış” ürünlerle ilgili bir gösteri yapacak ve kamuoyunda duyarlılık yaratmayı amaçlayacaksınız. Bunun için Yenikapı’da, sizi kimsenin görmediği, tecrit edilmiş “gösteri alanı”na gitmek zorundasınız.

Ancak bu da kolay değil. Önceden alanda yer ayırtacaksınız, yöneticiler size uygun tarihi belirleyecekler, sözleşme yapacaksınız, sorumluları göstereceksiniz, kira ödeyeceksiniz, ve bunların sonucunda, en iyi ihtimalle de bu kimsenin görmediği alanda, belli bir tarihte size bir yer tahsis edilecek. Siz de gidip burada, kimsenin görmediği alanda gösterinizi yapacaksınız. Bu arada belki iktidarın, ayrıcalıklı çıkar gruplarının, sermayenin yönlendirmediği medya kaldıysa, gelip sizi haber yapacak. Bu yolla kamuoyu oluşturacaksınız.

Taksim meydanı için yapılan “kentsel tasarım projesi” bu nedenle basit bir mimari düzenleme, meydanı parka çevirme projesi değil. İktidarın nasıl bir toplum düzeni, nasıl bir yönetim hayal ettiğinin ipuçlarını, şehir halkını disipline etme arayışını ele veriyor. Şehir halkının kendi arasındaki iletişimi, dolaysız yollarla kendisini ifade etme özgürlüğünü yok etmeyi amaçlıyor. Bu açıdan bir bakıma da erken modernleşme dönemindeki hapishane tasarımlarındaki “panoptikon”u andırıyor. Bu nedenle Gezi’ye AVM ya da kışla benzeri bir inşaat yapmaktan, ağaçları kesmekten çok daha vahim bir sorunu, otoriter bir toplum düzeni tahayyülünü simgeliyor.

Akla elbette ki bir dolu soru geliyor: İstiklal'i bir türlü yaptıramayan Sayın Topbaş, bu işin üstesinden nasıl gelecek?

Meydanın her tarafı İstiklal'deki gibi granit karolarla kaplanmış. Bu taşların yerinde durması için üzerinden toma, çöp kamyonu, polis aracı falan geçtiği takdirde hepsi yerinden oynayacak. Ayrıca parkı rekreasyon alanı ile birleştiren ve keyfi bir kararla bir gecede yıkılan yaya köprüsünün yapılması, kültür mirası olan Prost düzenlemesinin onarımı da elbette ki önemli konular. Projede bu konuda hiç bir bilgi yok. Gezi'ye gene araç girecek mi? Otopark kullanılmaya devam edecek mi? Ağaçlar betonunun üzerinde nasıl olacak? Ayakta durabilmeleri, kökleri için bir metrelik kümbetler mi yapılacak? Yoksa beton üstü vantuzlu plastik ağaçlar mı konacak? Ayrıca Gezi'yi diğer rekreasyon alanlarından koparan, bu alanı yayalara kapatan Park ve Bahçeler Şefliği'nin son olarak jiletli dikenli telle kapattığı bölümün de ne olduğunu da elbette ki merak ediyorum. Ama bunların şehirlilere dayatılan yeni otoriter düzen içinde ne önemi var?

Etiketler:

İlgili İçerikler: