Birlikte Yaşam, Ekolojinin Mimarlığı

SEDA KURT ŞENGÜN

Doğa bilimleri sayesinde dünya üzerinde bilinen ve ekolojik olarak ölçülebilen, duyularımızla göremediğimiz çokca mikro-organizmanın; kısa sürelerde algılayamadığımız birçok ve çeşitli canlı türünün sosyolojisi, yeryüzünde doğal dengeyi oluşturur ve ekolojiyi bir sistem olarak kurar. Bu genel tarifin içinde konumlanan insan yaşamı ise yeryüzü tarihine nazaran çok kısa bir zaman aralığına karşılık gelir. Ekolojik kuruluma kentler odağında bakıldığında, özellikle ortak yaşam alanlarının tasarımında insanları doğadaki diğer canlı varlıklar ile benzer değer seviyelerine indirgeyen ve aynı zemin üzerinde birlikte yaşamı konu edinebilen öngörüler önemlidir. Kentleri de dünya üzerindeki coğrafi yerlerine göre, ekolojik ve sosyolojik ilişkiler bütünü olarak; topoğrafya faydaları gözetildiğinde ayrıksılıktan uzak, kullanışlı setler 1 olarak gören bir yaklaşım düşünülebilir.

Land of Undefined Territory, 2014. Munem Wasif

COĞRAFİ REFERANSLAR
Ekolojiyi doğa ve kültür bilimlerinin temel yaklaşımlarıyla değerlendiren kentsel ekoloji ekolonün kurucusu Robert Ezra Park, yerleşim şekline katkıda bulunan sosyal ve mekansal yapılar arasındaki bağı tanımlamak ve formüle edebilmek için 1920’lerde Ernst Haeckel’in ekoloji tanımından yararlanır. Ernst Haeckel, 1869’da ekolojiyi canlıların birbirleriyle ve yaşadıkları ortamla olan ilişkileri dahil olmak üzere, doğal çevrenin çalışılması olarak tanımlar. Louis Wirth’in 1938’deki Bir Yaşam Biçimi Olarak Kentlileşme adlı makalesinde ise kent bir yaşam biçimi olarak kültüralist bir yaklaşımla ele alınır, kır ve kent insanı arasındaki farklılıklar kentin bir kültürün temsili olduğu görüşüyle anlatılmaya çalışılır. Park ve Wirth’in görüşleri, dönemin diğer görüşlerinden farklı olarak, kentin toplumsal ilişkilerinde ve eylemlerinde insan ekolojisini açıklarken doğa bilimlerinden faydalanır. Buna rağmen kent içi geçişler, hareketlilik ve topoğrafya göz ardı edilir.2 Halbuki bitki ve hayvan birliklerinin ekolojisi, türlerin adaptasyonları, popülasyonların dinamikleri, tarihsel olarak türlerin evrimi, psikolojik ekoloji veya ekosistemin ekolojisi ya da ekosistemdeki enerji akışları ve besin döngülerinin gerçekleştiği coğrafyadan edinilen referanslar, yeryüzü dengesinin yaşamsal genetik kodunu oluşturur. Kentler, yeryüzü peyzajında doğa ekosistemine insanı dahil eden morfolojik, sosyolojik ve ekonomik içerikli unsurlardır ve bu içerikle toplum ve çevreden oluşan kent ekolojisi kurulabilir.

MİRAS
Yeryüzündeki aktörün yalnızca insan olmadığını ve diğer organizmaların da insan gibi yeryüzü için önemli rolleri olduğunu; üstelik hem yaşanılanın hem de bırakılacak mirasın ortağı olduklarını hatırlamak gerekir. İnsan populasyonu ve türlü organizmalar sadece birlikteyken yaşam alanlarını tarif eden habitatları oluşturabilirler. Birlikte yaşayabilme yetisiyle gelişen bağımlı ilişkiler, dengeliliği ve ortak kullanımları belirginleştirir. Yeryüzü ile kısmi bir ortaklığı olan insan, kent içerisindeki özel kullanımlarında kentin üzerinde görünmeyen ortak bir alt yapı ağının parçalarını kullanarak sorumluluk alır. İnsanın yaşamak için kullandığı kentin tüm enerjisi, suyu, havası, içinde yaşayan ve bu kaynakları sürdürülebilir kılan canlıların bulunduğu coğrafyadan gelir. Bu coğrafyanın üzerinde söz konusu hayati kaynakları besleyen ve niteliğini arttıran hayvanlar ve bitkilerden oluşan veya atıkları dönüştüren mikro organizmaların çeşitliliği -biyoçeşitlilik-, belirli bir atmosfer oranı gibi dinamikler vardır ve coğrafyanın spesifik özellikleri ile varolabilen bu dinamikler, flora ve faunası ile birlikte ihtiyatla korunmalıdırlar.

Paris-Saclay, Lisières Campus Sud, 2009-2021. MDP, Michel Desvigne Paysagiste.
Paris-Saclay, Lisières Campus Sud, 2009-2021. MDP, Michel Desvigne Paysagiste.

EKOLOJİNİN MİMARLIĞI
Yeryüzündeki diğer canlılar ve insanlar nasıl bir arada yaşarlar; kaynak azlığı nedeniyle dünyanın diğer yüzeylerinde olduğu gibi, artık kentlerde de ekolojik bir ortaklık tarif edilmeliyse bu oluşum nasıl hissedilir gibi konular, uzun bir süredir sürdürülebilirlik terimiyle mimarlığın ve ardından mimarlığı, peyzaj tasarımını ve planlamayı da geride bırakarak daha geniş bir görüyle ekolojik şehirciliğin konuları içinde değerlendirilir. Bu yeni gündemin spekülasyon araçları olarak ise dijital anlatımlar yaygın haldedir.

Mimarlık gücünü, insanın yapım ve doğal çevreleri bir bütün olarak parçalarına ayırmadan kurma yetisine borçludur. Mimarlığın çevre ekolojisiyle ilgili olarak, "yer"in duygusunu çevrenin bilgisiyle morfolojik olarak tam da hissedemeden mühendislik disiplinlinleriyle karşılaşmak durumunda kalması, ekolojinin de temelini kuran dengeler bütününü parçalayarak çalıştırmaya uğraşmak gibidir. Toprağa erişebilmek, jeomorfolojisini kavrayabilmek, katmanlarının içeriğini bilebilmek, toprağın canlılarını korumak, ağacın yapraklarının her zamanki toprağının üzerine düşmesine izin vermek, bunun için hafifçe esen rüzgarı farketmek ve onu bir duvarla engellememiş olmak; ya da polinasyonu sağlayan arıyı, toprağı onaran kuşu, solucanı, kelebeği çağırdığınız ağaçlar ile canlı örtüleri elverişli kılan bir mimarlığın mümkün olamayacağına nasıl karar verilebilir veya bu müthiş dengeyi bozmaya nasıl cesaret edilebilir?

COĞRAFİ ODALAR
Vittorio Gregotti, ekolojiyi “çevre” olarak değerlendirir ve çevrenin coğrafi odalar olduğunu düşünür: “Çevre sınırlı bir alanda ilgili elemanların toplanması fikri ile mimari projenin ve bu ilişki sisteminin düzenlenişi, dönüşümü olarak yapılması, yeni şeyin tanımlanmış sisteme getirilmesiyle ortaya çıkan hareketlerin ölçülmesi, bu sistemin diğer sonsuz sistemlerle diğer sonsuz iç mekanların ilişkisinin birleştirilmesidir”. Bu ifadesindeki iç mekanlar, bir bütün coğrafyanın parçaları olan odalardır.3 1981’de l’Architecture d’Aujourd’hui dergisinde yayınlanan La Forme du Territoire başlıklı yazısındaysa doğaya eklenecek eylemler ile ilgili olarak “Doğayla mücadele edin veya doğayı konunuza adapte edin. O’nun diyalektiğine konsantre olun ve doğadan faydalanın”4 sözleriyle çevre dönüşümünün doğal bir süreci olarak insan müdahalesine değinir. Vittorio Gregotti bazı mimarların eylem alanını oluşturan evren-doğa parçasını bir dizi ve endişeli ölçüm yoluyla soruşturarak bu alana yeni anlam öğeleri katabiliyor olduğundan bahseder: “Peyzajın içsel farklarını ölçmek söz konusudur ve bu farklı parçalar ziyaret edildiğinde duyumsal hali ölçmek, yerleri ölçmek ve yerlerin değişiklik amaçlayan bir stratejiye kendilerini açıp açmayacaklarını ölçmek, dahil edilecek yeni öğelerin konumlarını, mesafelerini, uygunluklarını ve karakter büyüklüklerini ölçmek söz konusudur”.5 Gregotti, coğrafya üzerinde mimari ile yeniden çalışılabilen toprağın yeni morfolojisindeki mevcut ekolojik varlığın, ölçülerle ulaşılabilen ergonomi sayesinde korunabilir olduğunu da hatırlatır.

Another Generosity, Venedik Mimarlık Bienali, 2018. Fotoğraf: Seda Kurt Şengün

Doğayı görünümü ile taklit eden veya bir parçasını o coğrafyadan alıp, başka bir coğrafyaya taşıyan, kaynakların yerlerini değiştiren, cennet tasviri doğaların satışa çıkabildiği materyal odağındaki antroposen bir çağda yaşıyoruz. Belki doğa ile karşılıkların yeniden kurulabileceği en temel morfolojileri düşünmek ve canlı birlikteliklerini geri döndürmek halen mümkün olabilir. Ekoloji, bireylerin katılımı ve disiplinli yönetimler ile kent içerilerindeki geniş kamusal alanlarda iyi bir planlama sonucu yeniden döngüsünü iyileştirebilir veya hafızasını temelinden inşa edebilir. Dünya üzerindeki türlü ekolojilerin birbirlerine olan bağları ile gezegeni dönüştürebilen bir model ise günümüz için en olumlu senaryo.

NOTLAR
1Michel Foucault’un heterotopya kavramı üzerine olan ilişki setleri ve ayrıksılık.
2Serter, G., (2013), Şikago Okulu Kent Kuramı: Kentsel Ekolojik Kuram, Planlama, Sayı 2, ss. 67-76.
3Piovene, G., (2014), Some Geographical Notes on Territory, San Rocco #10 Ecology.
4Gregotti, V., (2009), The Form of the Territory, On Territories, OASE, Vol. 80, ss .7–22.
5Gregotti, V., (2016), Mimarlık, Beden ve Doğa - Franco Rella’ya, Mimarlık Üzerine 17 Mektup, Janus Yayınları, İstanbul.

Etiketler: