Çatı Hayali

New York'tan ilhamla gerçekleştirilen yenileme projesi, esinlendiği her şeyi tekil tasarım öğelerine dönüştürüyor. Basit plan şemasıyla çatı katına yerleştiği binayı içe dönük bir biçimde renklendirirken kenti de bakılan bir şeye çeviriyor.

Selanik’te limana yakın bir çatı katında tasarlanan kokteyl ve suşi barı, tasarımcıların New York stili olarak tanımladıkları bir üslupla, çağdaş bir kent estetiği üretmek amacı güdüyor. İki ekibin işbirliğinde gerçekleştirilen Manhattan Çatı Barı, kurgusu “hayalini takip et” ile “kent deneyimi” üzerine kurulu bir iç mekan yenileme projesi. Yoğun kent merkezinde bulunan çatı katı tasarımında referans noktası, arka planına yeşil duvarları alan, 1930’larda Amerikalı bir kent otelini taklit eden ışıklı işaret ve levha kullanımı olmuş.

Mekanın, istisnai bir kent deneyimi üretecek, daimi etkinlik ve eğlence noktası olması amaçlanmış. Bunu yaparken renk ve aydınlatma projenin temel unsurları olarak kullanılmış. Basit plan şemasında, toprak formasyonlarından esinlendiklerini belirten tasarımcılar bu ilhamı mekana malzeme, yüzey ve mobilyalar ile de yansıtıyor. Ahşapla oluşturulmuş seviye farkları, zemindeki toprak referansını yansıtırken katlanan yüzeyler de basit çizgisel tasarımlı nesnelerle bütünleşiyor. Mekanın bir köşesine yerleşen amfi tiyatro benzeri bölüm de proje genelinde kullanılan çizgisel geometrik yorumları bir örüntüye dönüştürüyor. Tasarımcılar, uzun ve ince bir hat gibi devam ederek suşi bölümüyle sonlanan barı ise projenin adının da kaynağı olan Manhattan’ın bulunduğu New York’un terminallerine benzetiyor. 

Aydınlatmanın bir tasarım öğesine dönüştüğü duvar ve cephe masaları
Barın yerleştiği çatı katının çevre yapılarla ilişkisi
Mekanın geometrik nesneleri, arkada Selanik limanı
Bar
Amfi tiyatro benzeri bölüm
Bara yönlendiren renk ve yazılarla yapı içi dolaşımı
Bara yönlendiren renk ve yazılarla yapı içi dolaşımı
Cephe masaları, arkada komşu bina
Yeşil arka plan
Plan

Kent ve hayal vurgusunun ötesinde sanatın farklı alanları da mekanda tasarım öğesine dönüştürülmüş. Kokteyl filminde Tom Cruise’un çalıştığı bardan ödünç alınarak duvara yerleştirilen “düşler ve kokteyller”de olduğu gibi, değişen renkler yazı ile görselleşerek mekanın ifadesini kuruyor. Binanın dolaşımı da zemin ve duvarı birleştiren renk kullanımı ve duvarda ziyaretçiler için bırakılmış notlarla çatı katının bir uzantısı haline gelmiş.

Bina cephesine dokunmayan, sokak kotundan hissedilmeyen bu hayali mekan, kentle de bu minvalde görsel bir ilişki kuruyor. Zaten tasarımcıların temel amacı da bu olmuş, üçüncü katın ardından mekana buyur edilen ziyaretçilere Edgar Allen Poe’nin şiiriyle sesleniyorlar: “Tüm gördüğümüz ya da göründüğümüz, bir düş içinde düş.”

Etiketler:

İlgili İçerikler: