Antroposen ya da İnsan Sevgisi

AVŞAR GÜRPINAR

Ne olduğunu uzun bir süre anlayamadım. Kelimenin kendisini bile. Andropozen? Erkek gibi poz vermek anlamına geliyor olamazdı herhalde. Dünya ile ilgili bir şeydi, her yerdeydi, özellikle de mimarların ağzında.

Anlamını aşağı yukarı anladığımda dünya üzerinde “antroposen ve …” kalıbına sokulmamış çok az kelime vardı. Bu kavramı en civcivli zamanında yakalamak benim için çok popüler bir diziye ortasından başlamak gibiydi. “Şimdiye kadar ne oldu?”, “Ben ne kaçırdım?”, “Bu kadın kim?”, “Kim kimin sevgilisi?” minvalinde sorularla meselenin ne olduğunu anlamaya çalışıyor ve her seferinde de başarısız oluyordum. Açıktan sormak da zordu zira konu almış yürümüştü ve dikkatli olmaz isem “Bu ne cahillik!” der gibi bakan gözler bana dönebilirdi. Ama artık bir şeyler yapmam lazım. O yüzden bidakka-bidakka-bidakka1 hakkımı kullanarak konuyu kendim için duraklatıyor ve başa sarıyorum. Anlayamadıklarımdan evvel anlayabildiklerimi sıralayayım: İnsan Çağı gibi berbat bir tabirle Türkçeleştirebileceğimiz Antroposen, insanın gezegen2 üzerindeki etkilerinin had safhaya çıktığı son dönemi mimliyor. Bu son dönem kimine göre İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra,3 kimine göre 1945’teki atom bombası denemeleriyle, kimine4 göre buhar makinesinin yaygınlaşmasıyla, kimine göre ise organize tarımın gelişmesi yahut Neolitik Devrim ile başlıyor. Buna göre Antroposen sırasıyla 68, 73, 238 ve yaklaşık 15.000 yaşında. Bunlardan ilk üçü yeni bir jeolojik dönem tanımlayamayacak kadar kısa bir zaman aralığına işaret ediyor. Sonuncusu ise zaten var olan ve insanın gezegen üzerindeki yayılma ve etkisinin5 arttığı; tarım, yazılı tarih, şehirlerde yaşam gibi kavramların geliştiği Holosen dönemin ta kendisi. Dolayısıyla yeni bir kavrama ya da daha moleküler dönemlendirmelere ihtiyacımız yok. Hatta bölmek ve ayırmak yerine birleştirici olmak gerekiyor. Yahut Manuel De Landa’nın son 1000 yılı Lav ve Magma, Et ve Genler, Memler ve Normlar üzerinden sürekli akan ve dönüşen bir dönem olarak ele alması gibi kapsayıcı bir değerlendirme daha akla yatkın görünüyor.

Dünyada yetiştirilen yaklaşık bir milyar ineğin saldığı metan gazı da Antroposen kapsamına girer mi?

“…bir bütünü parçalarına ayırarak incelemek, ardından bu parçaları birbirine ekleyerek bütün modelini çıkarmaya çalışmak karşılıklı etkileşim sonucu ortaya çıkan her türlü özelliği gözden kaçırmak demek olur, çünkü bu özelliğin yol açtığı sonucun toplama yoluyla değil çarpma yoluyla (yani karşılıklı etkileşimi dikkate ele alarak) bulunması gerekebilir.”6

Öyle ya da böyle, gezegenin arazi bağlamındaki kullanımında insana düşen payın da, insanın ekosistemler ve biyoçeşitlilik gibi durumlardaki payının da git gide artması bilim insanlarını bunun adını koymaya7 yöneltiyor. Söz gelimi aerosol deodorantlarımızla atmosfere bir delik açtığımızda insan yapımı bir -yer olmasa da- hava şekli8 meydana getirmiş oluyoruz. Her şehirden her şehre, her gün ve saatte uçaklarla seyahat ettiğimizde insanlıktan çok daha uzun bir süredir9 var olan bir yer şeklini değiştirmiş oluyoruz. Ancak dünyanın bizim yaşamadığımız yerlerinde dev elektronik atık dağları oluşmasına sebep olan üretim sistemleri kurduğumuzda ya da içindeki gümüşü işleyip satmak için koca dağları ortadan kaldırdığımızda da aynısı olmuş olmuyor mu?10

Öncelikle mimarlara ya da tasarımcılara ne oluyor anlayabilmiş değilim. İnsanlar11 kendilerini nasıl evrenin merkezine koyuyor, en azından sürekli bunun için çabalıyor ise, mimar ve tasarımcılar da kendilerini12 gezegendeki en kritik aktör olarak görmekte. Mimar bir hata yapsa yer yerinden oynayacak, tasarımcı bir kişinin hayatını değiştirse dünya kurtulacak. Dünyada üretilmiş olan milyonlarca “şeyden” ne kadar azının gerçekten tasarımcılar tarafından ya da gerçekten sosyal ve etik meseleler göz önüne alınarak vücut bulduğunun farkında mıyız? Yahut tasarımcının aktivitesinin var olan ve süregiden bir sistemin son halkası olduğunu iddia edemez miyiz? Hadi tasarımcıyı bir kenara koyalım, insan dediğimiz varlık bile gezegenin tüm yaşamı düşünüldüğünde neredeyse mikroskobik bir aralığa denk gelmiyor mu? İnsanı doğadan, insanı diğer hayvanlardan, insan yapısı olanları diğer yapı ve sistemlerden bu derece ayrıştırarak onlara bu kadar ayrıcalıklı pozisyonlar tahsis etmek ne kadar anlamlı?13 A, peki insan önemli değil mi? Önemli, ama belki de tüm zamanlar ve mekanlar düşünüldüğünde o kadar da değil ya da diğer her şeyle aynı önemde. Latour’dan14 Harman’a15 kadar birçok teorisyen insanların, hayvanların, sandalyelerin ve plastik poşetlerin aktörler ve ağlar yahut objeler/nesneler olarak incelendiği değerlendirme sistemleri üzerine çalışıyor.

“(1) Tüm nesnelere insan, insan-dışı, doğal, kültürel, gerçek ya da kurgu ayrımı yapılmadan aynı önem gösterilmelidir.
(2) Nesneler özellikleri ile özdeş değildir, ancak bu özelliklerle sıkı bir ilişki içerisindedir. Bu gerilim dünyada gerçekleşen tüm değişimin müsebbibidir.
(3) Nesneler iki türlüdür: Gerçek nesneler şu anda başka bir şeyi etkiliyor olmasa da vardır, hissi nesneler ise ancak gerçek bir nesne ile ilişkili olarak vardır.
(4) Gerçek nesneler birbirleriyle doğrudan ilişkilenemez, ancak hissi nesneler vasıtasıyla dolaylı olarak ilişki kurar.” (Harman, 2018)

İnsanın bugünkü çoğalma, yayılma ve zarar verme hızı ancak Orta Çağ salgınlarıyla karşılaştırılabilir. Ancak bunun yeni bir jeolojik dönem tanımladığından çok da emin değilim. Dolayısıyla adlandırmalardan ziyade olguları incelemeye ve kapsayıcı teorilere ihtiyacımız var.

NOTLAR
1 Bidakka-bidakka-bidakka, temel bir insanlık hakkıdır. Karşınızdaki kişinin söz seline kapılmazdan evvel onu nazikçe olmasa da arkadaşça duraklatıp sözü geri sarabilmenizi sağlar. Özellikle hatalı ön kabullerle başlayan argümanları engellemek ve kişiyi konuştuğu şey hakkında yeniden düşünmeye teşvik için oldukça faydalı bir taktiktir.
2 Şükür şimdilik sadece bizimki.
3 Büyük Hızlanma adı verilen dönem. Ancak bunun da 1950’lerden çok daha önce başladığını Alvin Toffler’in Şok: Gelecek Korkusu (Koridor Yayıncılık: İstanbul, 2011) kitabından okumak mümkün.
4 Kavramı 2000’li yıllarda popüler eden Paul Crantzen’e göre.
5 Litosferik -yerküre-, hidrosferik -sular- ve atmosferik -hava- olarak.
6 De Landa, M., 2006. Çizgisel Olmayan Tarih, Metis Yayınları: İstanbul
7 Bir nevi zaten var olanı yeniden adlandırmaya.
8 Eğer dağ bir yer şekli ise ozon tabakasında açılan bir delik de hava şekli olarak adlandırılabilir.
9 Ancak yine de gezegenin tarihi açısından oldukça yeni.
10 Latin Amerika’nın son derece acıklı hikayesi için bkz: Galeano, E., 2014, Latin Amerika’nın Kesik Damarları, Sel Yayıncılık: İstanbul
11 Teorisyenler, sanatçılar vd.
12 Toptan olarak da değil, aralarından bir grubu ayırarak.
13 Burada kastım tüm bunların ve onların etkilerinin kabul edilmesi ya da tartışılmaması değil elbette.
14 Latour, B., 2005, Reassembling the social: An introduction to actor-network-theory. Oxford University Press: USA
15 Harman, G., 2018, Object-Oriented Ontology: A New Theory of Everything, Penguin Random Books: UK

Etiketler:

İlgili İçerikler: